Çünkü
ne Kur’an bir şiirdir ne de Allah resulü bir şairdi!
“Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun
söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.”
Yasin 69
Şiir,
duygusal tepkilere yol açabilmek için sanal âleme meyletmek suretiyle yaşamın
gerçeklerinden koparmaya çalışan öyle bir vesvesedir ki, kelimelere sembol ve
ironi katarak, nefsi arşa çıkartıp ayakları yeryüzünden kesmek suretiyle asla
erişemeyeceği bir dünya biçimlendirerek işler.
Şiir
nasıl sözcüklere farklı yorumlar getirerek apayrı bir dünya oluşturmayı
amaçlayan bir açı ise, Kur’an’a batıl odaklı yorum getirenlerinde şairlerden
bir farkları yoktur.
Hakk’ın
işlendiği şiirlerdeki mecaz veya benzetme gibi sözlerle farklı imajlar doğurmak
suretiyle sanki Kur’an’ın algılatamadığını anlamlarla ilişki kurmaya kalkışılması
doğrudan bir şirktir. Çünkü Allah, indirdiği ayetlerin apaçık ve her kulun
anlayabileceği üslupta lütfettiğini bildirmiştir. Öyleyse Allah’ın anlatmada
başarılı olamadığını şiirlerin, şairlerin ya da tefsircilerin başardığını iddia
etmek küfür değil midir?
İlk
şiirlerin dinsel törenlere eşlik etmek için yazıldığı bilinen bir gerçektir.
Şiirlerde hakikat değil hayal, sezgi, duyu ve duygular öyle abartılır ki, ancak
acıyla ve olumsuzlukla karşılaşıldığında hayatın şiirler ve şarkılarda
yansıtıldığı gibi olmadığı tecrübelerle anlaşılır.
Şiir
nefse hitap eden bir manipülasyondur. Şiir dizilerindeki amaç, anlamı açığa
kavuşturmak değil anlamamayı sağlayarak hakikatin dışına götürmektir. Kendine
edindiği sanal bir âlemden seslenir; insanlara ulaşamayacakları ve elde
edemeyeceklerini rüyası bir duygu doğurtarak boşluğa sürükletir. Bu sebeple
şiire Kur’an‘la yaklaşmak şiiri çıkmaza sokar ve hayalsi gizemini ortadan
kaldırır.
Bir
çocuğu avutmak için kullanılan sözler ne ise, şiirlerdeki de aynıdır! Şiirlerdeki
muhteviyat ve amaç, şeytansı aldatmayı kanıtlamaktadır.
Allah’ın
Kur’an’da şairleri ve uyanları sapıklıkla yaftaladığı; içinde oldukları saçma
sapan rüyalarda uydurdukları misali sözlerden dolayı aşağıladığı; Kur’an’ın bir
şiir değil ve Resul’ünün de şair olmadığı uyarısı başka bir söze gerek
bırakmamaktadır. Dolayısıyla şiirlerin batıl, şairlerin ve uyanlarında sapık
olduğu tescillenmiştir.
“Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.”
Şu’ara 229
Dolayısıyla
Allah, Hz. Muhammed (s.a.v)’i elçisi olarak görevlendirilmesine inanmayıp karşı
çıkanların kendisini “mecnun bir şair” olarak suçlamaları, o gün dahi şairlerin
güvensizliklerini, kaçıklıklarını ve sapkınlıklarını kanıtlamaktadır. Allah’a
iman etmiş hiçbir mümine şairlik yaraşmayacağı gibi şiirlerinde gerçeklerden
uzaklaştıracak olmasından ötürü vahyen yasaklanmış ve Kur’an’ın bir şiir değil
apaçık bir hakikat olduğu bildirilmiştir.
“«Hayır,
dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu
kendisi uydurmuştur; belki de o,şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin.»”
Enbiya 5
Gerek
şiir gerekse şairler hakikatlerin ve kulluğun hasmı olup, kalpleri uyuşturarak
yalana, abartıya, aşırıya ve mübalâğa götüren nefsin bayraktarlarıdırlar. İnsanoğlunun
ilk ebedi yaratısı olarak kabul edilen şiir, hayatın gerçeklerine değil de
gerçeklerin dışına iter. Şeytan da fısıltılarıyla nefsi egemen kılar. Şairler,
kendilerine uyanları önce gökyüzüne çıkartıp bir dolaştırır, sonra da aşağı
bırakarak paramparça ederler.
Kelimelerdeki
cambazlıklarından şairlere her ne kadar itibar duyulsa da yalancılıkları
tartışılmazdır. Nefiste yalanlarla kanarak felaketlere sürüklenmiyor mu? Bir
sözü edebi ve sanatsal olarak değerlendirilip gerçekle özdeşleştirilmeyip
önemsenmez ise, o edebiyat ve sanat sevgisi kişiyi zehirler. Böylece kabul
edilmiş bir yanlışlık kazanılmış bir zehir olacağından, o insanın hayatında
doğru ve gerçek var olamaz!
Kimileri
Peygamber, İslam, vatan ve millet sevgisini içeren şiirlerin ve şairlerinde mi
aynı kategoride değerlendirilmesi gerektiği sorusunu sorabilirler. Haddi aşıp
abartılan her söz, kime karşı ve neyi içerse de abartıdır ve vahyen kabulü söz
konusu değildir. Çünkü hayat, şiir ve şarkılardan ibaret değil yaşanılan
gerçeklerden müteşekkildir. Ne Allah‘ın ne peygamberin ne de İslam’ın abartıya
ve kelime cambazlığına ihtiyacı yoktur.
İmanı
veren kudret, ümmi dahi olsan o imanı kalbine nakşeder!
Dolayısıyla
şiirin özü abartıdır; haddi aşmaktır; nefsi yüceltmektir; gerçeği örtmektir; hileli
yönlendirmedir; olmadığı gibi göstermektir; duyguları tanrılaştırmaktır; algıları
gerçekmiş gibi sunmaktır; kalbi uyuşturmaktır; yalanı süslemektir; bahaneler
uydurmaktır; kelime cambazlıklarıyla nefsi coşturmaktır; ayakları yerden kesip
olmayan sanalda yaşatmaktır.
Öyle
olmasaydı Allah, şairleri ve şiirleri dışlar mıydı? Peygamberimize şiir
öğretmediğinin ve şairliğin yaraşmayacağının altını çizer miydi?
“Ve o, bir şair sözü
değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” Hakka
41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder