Hem de öyle bir
küfürdür ki, dolaylı olarak ruhun reddedilip bedenin öne çıkarılmasıyla Allah’a
bir aşk ve tazim değil, insana bir ulûhiyettir. Siyasi ifadeyle
seküler-laik-demokratik düşüncenin hâkimiyet iddiasıdır!
İlahlık
yani tanrılık sıfatı olan ulûhiyet, sadece ve sadece Allah’ın hakkı olmasına
rağmen kul olan insanın yüceltilerek uğruna ibadet yapılabilir hale getirilip
vahyin hümanistleştirilmesiyle Allah sözde kalmış; böylece her ibadet insan
yani insan hakları lehine meşrulaştırılmıştır.
Yılda
bir kez hediyesi mutlak olan Kurban da beşere peşkeş çekilebilmiştir!
Yeryüzünün
ilk cinayeti Kurban’ın kabulü ile ilgili işlenmiş; ihtiyarlığında çocuk sahibi
olmuş olan peygamber oğlunu elleriyle Kurban etmeye kalkışmış; namazla eş değer
tutularak “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” hükmü inmiş ama özü yani
derinliği idrak edilemeyerek fakihlerin yorumları olay, sünnet ve ayetlerin
üzerine çıkarılarak “nas”, diğer bir ifadeyle kesin hüküm kabul edilebilmiştir.
Oysa Kurban bambaşka; et
bambaşkadır! Ancak Kurban, tören eşliğinde Allah’a takdiminin akabinde et olur;
zengin ya da fakir doyurulur.
Peki,
sorun nedir?
Yaratıcı Allah’a ibadet
maksadıyla sunulan Kurban’ın başında bulunmayarak selâmlığa iştirak edilmemek
suretiyle ehemmiyetsizleştirilmesi yani gizli bir böbürlenmedir. Söz ile ikrar
edilmese de davranış olarak “Allah’a karşı
üstünlük gütme ve yoksul doyuran rızık verici olma” babında ortak koşmadır.
Allah, yüksek zatı adına Kurban
takdim edenden ne et ne de kan istemediğine göre beklediği sadece hürmettir. Neden insanın karnı doyabilmesi için
gösterilen ilgi, sözde adına Kurban sunulan Allah’a karşı duyulmuyor?
Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’i Kurban yaparken; neden vekil
tutmayıp bizzat kendi boğazlamaya kalkıştı? Şayet Hz. İsmail’i Kurban yapsaydı;
etlerini fakir fukaraya dağıtıp doyurabilmek amaçlı hayır mı işleyecekti? Ya da
Kurban inmeseydi boğazlanacak çocukların etleri dağıtılarak yedirtilecek miydi?
Artık Allah’a ve indirdiği
hükümlere hiçbir saygı ve sadakatin kalmadığı öyle bir İslami düşünce
düzeyindeyiz ki, Allah’a sözde olup amelde takılmaması kendi istek ve düşüncelere
göre ibadetleri meşrulaştırmış; hac ibadetiyle birlikte anılan Kurban ibadeti
de vekâletle mundarlaştırılmıştır. Ölmüş ya da yaşlanmış bir kimsenin hac
ibadetini vekâletle yerine getirmesine fetva veren sömürücüler; neden Kurban
içinde vererek iman edenleri iğfal etmesinler ki?
Allah, gerek namaz gerekse hac ibadetlerinde
olduğu gibi Kurban’da da zengin-fakir ayırımı yapmamış ve hiçbir hükmünde
Kurban ibadetinin zenginler tarafından yerine getirileceğine dair bir ayet indirmemiştir.
Oysa diğer birçok peygamber gibi Allah Resul’ü de çok yoksuldu ama Kurban
ibadetini asla aksatmamıştı.
“Biz her ümmete kurban ibâdetini gerekli
kıldık, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın
adını ansınlar. Sunu unutmayın ki, hepinizin ilahı bir tek ilahtır. Öyleyse
yalnız O’na teslim olun. Sen (ey Rasûlüm!) O alçak gönüllü, samimi ve ihlaslı
olanları müjdele!” Hac 34
Dolayısıyla Peygamber Efendimizin
vefatından sonra mezhepler, tarikatlar ya da cemaatlerin vahyi bozmalarından
Kur’an dışı öyle bir din ucubeleştirildi ki, her hükümde olduğu gibi Kurban
ibadeti de payını almıştır.
İman etmiş her mümin; ister
zengin ister fakir olsun Kurban ibadetinden sakınamaz. Bu sebeple önemli olan
merasime iştirak etmek olup, zikir sırasında Allah’a takdim edilen Kurban’ın
başında bulunmaktır.
Çeşitli yardım kuruluşlarına vekâlet
vermek suretiyle Kurban ibadetinden bilgisizce kaçınanlara dediğim odur ki
mutlaka bir Kurban selamına iştirak edilerek amelsel yükümlülüklerin yerine
getirilmesidir. Cemaatle kılınan bir namazda namaz kıldıran hocayı vekil tayin
ederek cemaattin arasında bulunmamak nasıl gayrimeşru ise, Kurban takdiminde
bulunmamak da gayrimeşrudur.
Ki, Allah ve Resulü’nün
belirlediği gün olan Kurban Bayramı daha gelmeden Kızılay’ın küfür edercesine
Kurbanlıkları keserek, Kurban bağışında bulunanlara kavanoz içinde et
dağıtımları başka bir söze gerek bırakmamaktadır.
De ki:
Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah
içindir.” En’am 162
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder