Benliği
ve gururu tavan yapmış olanlar eleştirilerimi düşmanca; kul olduğunu idrak
etmişler ise hediye olarak alacaklardır. Lakin kim ne olarak alırsa alsın;
düşüncelerimin Allah nezdinde ki adaletine riayet ederim.
Tamamen
sekülerleştirilmiş küresel bir politika arenasında şeriat beklemek imkânsız ise
de hiç bitmek tükenmeyen umut öylesine Müslümanlıkla şereflenmiş siyasetçiler
arıyor ki, gürleyen hele de imajı olan biri bulundu mu “işte beklediğim lider, kurtarıcım yahut mehdim geldi” duruşuna geçilebiliyor.
Yıllar
önce dünya siyaset literatürüne “One
Minute” nişanı ile çakılarak İslam âlemine rahmet gibi yağan
Recep Tayyip Erdoğan, aslında yağışının bir rahmet değil gizli bir şer olduğu
İsrail ile vardığı mutabakatla bugün kanıtladı.
Nasıl oluyor da mübarek Ramazan
Ayında İslam âleminin iki azılı düşmanı Rusya ve İsrail ile ardı ardına
anlaşmalar yapılabiliyor? Hani katlettikleri Müslüman çocuk-kadın-yaşlı ve
mağdurlar için gözyaşı akıtıp naralar atıyorduk? Hani kardeşlerimizdiler; hani
soydaşlarımızdılar; hani komşularımızdılar; hani masumdular; hani dinimiz ve
namusumuz vardı!
Oysa yeryüzündeki hiçbir Müslüman ne
Rusya ne de İsrail ile şartlar ne olursa olsun hiçbir konuda uzlaşma
sağlayamaz. Ancak Allah’tan umudunu kesenler istisnadır ki, Ak Partinin inancı
ne olursa olsun Allah’tan umudunu kestiği aşikârdır! Rızık endişesine
düştüğünden Rusya ve İsrail’den nemalanacağını düşündüğü gelirlere bel bağlamışsa
da sonucu yine takdir edici Allah verecekse, değişecek nedir?
Daha Ak Parti’nin kuruluş yıllarında
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile girdiği tartışmada söylediği söz; artık dini
olarak Recep Tayyip Erdoğan’dan hiçbir beklentinin olamayacağı bizzat
ifadeleriyle kanıtlanmış; dolayısıyla kendisinin hak değil batıl yolda bir
politikacı olacağını dolaylıda olsa vurgulamıştı.
Ne demişti; “Değiştim, değiştim, gelişerek değiştim. 30 yıl
öncesinde kalmadım. Çünkü çağdışı değilim."
Bu sebeple hem
Recep Tayyip Erdoğan hem de Ak Parti, Kur’an hükümlerine göre hak yoldaki bir
parti olmadığından diğerlerinden hiçbir farkı bulunmamakta; böylece vahye iman
etmiş Müslümanlar için muhalif konumdadırlar.
Akıl ile
birlikte paranın da tanrı sayıldığı küresel seküler dünyaya kendini kaptırmış sözü
başka ameli başka olanlar öyle fikir birlikteliği içindedirler ki, parasız ne
dinin, ne ibadetin, ne hizmetin, ne tebliğin, ne mücadelenin, ne dostluğun, ne
de zaferin olamayacağını savunur ve menfaat için her yolu mubah addederler. Oysa
son derece yoksul olan hatta fazladan bir hurma ve kıvranacak bir döşek dahi
bulamayan Allah’ın Resul’ü, nasıl oldu da onca zorluklarıyla İslam’ı yeryüzüne
yaymayı başarıp zaferleri çoğalabilmişti?
Diğer
muhalefet partilerin Rusya ve İsrail kararlarına tepki göstermeleri samimiyetten
değil tamamen rekabettendir. Eğer onlar iktidarda bulunmuş olsalardı, olaylar
günümüze dahi gelmeden peşinen teslim olmuşlar; tahribat çok daha derin yaşanacaktı.
Madem
siyasetinize Allah’ın Kur’an’la indirdiği hükümleri katmayacaksınız; neden
Allah, Peygamber, Kur’an ve İslam’a bağlılığınızı dile getirip inananları
sömürüyorsunuz? Haçlı-Siyonist müttefikleriniz nasıl Allahsız, Peygambersiz,
Kur’an’sız ve İslamsız politika yapıyorlarsa, siz de yapın ki hesap sorulmasın!
Eğer Müslüman’ım;
Allah ve Resulüne itaat ederim demişsen; sana başkaca bir yoldan gitmek veya
başkasını rehber almak ya da isteklerine uymak haramdır. Ya Müslümansın ya da Müslüman maskeli münafıksın!
Şu Ak Parti
içinde İslam dışı düşünce ve eylemlere; Rusya ve İsrail uzlaşmasına yok diyerek
itirazda ya da direnişte bulunabilecek hiç mi iman sahibi kimse kalmamış! Recep
Tayyip Erdoğan’ı tanrı edinmişlerse; Atatürk’ü tanrı edinen CHP veya MHP’lilerden
ya da Apo’yu tanrı edinen PKK/HDP’den ne farkları kaldı?
İnsanlık o
kadar yitmiş ki, geçmişte başta Peygamber Efendimiz olmak üzere nice halifelere
ahali hesap sorar ve yanlışları karşısında diklenirlerdi. Çünkü doğrultulmayan
yanlış tedavisi imkânsız bir zehirdir!
Halifeliği döneminde Hz.
Ömer (r.a), halka hitap ettiği bir gün, eğer yanlış işler yaparsa, kendisine nasıl
davranacaklarını sormuştu. Halktan biri hemen ayağa kalkarak, “Ya Ömer, seni kılıcımızla doğrulturuz”
demişti. Bunun üzerine Hz. Ömer, adamın cesaretini sınamak için, “Benim hakkımda böyle konuşmaya nasıl cüret
ediyorsun?” diye sordu ve o adamda gözünü kırpmadan, “Evet, bu sözleri senin hakkında söylüyorum, çünkü bizler Allah için
ardındayız” demesine pek sevinmişti. Dönerek, “Allah’a şükürler olsun ki, yanlış yola sapacak olursam, halkımın
içinde beni kılıcıyla doğrultacak kimseler var” demişti.
"Benim için insanların en sevimlisi, bana
hatalarımı hediye edendir" Hz. Ömer (r.a)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder