Allah’ın
indirdikleriyle özdeşleşmeyip hükümlerini küçümseyen ya da dışlayan millet ve
devletlerin küfür içinde oldukları gerçeğine vakıf olmamla birlikte rejime
odaklanmış; batıl rejim uhdesinde yapılanları ve yapıları önemsiz bulmuşumdur.
Çünkü
Allah’ın vahiyle gönderdiği rejimi reddedip tagutunkine rıza göstermiş bir
toplumun yaptıkları hiçbir iyinin ehemmiyeti yoktur. Bu sebeple hizmet adına ne
iyilik yaparlarsa kendi arzu ve isteklerine göre yaptıklarından Allah nezdinde
bir değer taşımamaktadır.
“Allah ve
Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve
kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve
Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”
Ahzab 36
Allah’ın
hükmü doğrultusunda Türkiye gibi sözde İslam Ülkeleri’nin tamamı sapıklığa
düşmüştür. Çünkü Allah ve Resulünün hükümlerine göre değil batıl hükümlere göre
yönettiklerinden.
Müslümanlığa
razı olup şereflenmesi akabinde Allah’a ortak koşucu düzen içinde olmak her ne
kadar imkânsız ise de suskunluk, kendilerini öyle öğütmüş ve batıl çarkta
tüketmiştir ki, gözlerinin biri hak, diğeri de batıl görmesinden acayip bir
mahlûka dönüşmüşlerdir.
Önemle
üzerlerinde durulması gerekenler inkâr ya da reddedenler değil, inançlarıyla
amel etmeyen riyakâr döneklerdir.
Artık
parmak sayısına düşen Müslümanların orantısı, ancak cihad meydanlarında küfre
karşı imanı üstün tutabilmek maksadıyla rableri uğruna canlarını feda etmekten
geri durmayanlarla tanınır hale gelmiştir. Lakin birçok insan katılmayabilir
ama Kur’an hükümleri ve imandaki sadakat bağlayıcıdır!
Hiçbir
dernek, cemaat veya partiye üye olmayıp desteklememden ötürü eleştirilmiş;
hizmetten, birlikten, dayanışmadan ve İslam’ı egemen kılmaktan kaçınmakla ve
fırsatlardan istifade etmemekle itham edilmişimdir.
0ysa
küfür, haram ya da batılla mücadele etmeyip ilkelerine bağlı kalarak hakka
hizmet ve sadakat yolunu ne Kur’an’da ne de peygamber efendimizin hayatında asla
görmemiş; dolayısıyla yanlışı kabullenerek kazanılan zehirle hidayete ulaşılamayacağı
gerçeğinin vurgusuyla iman etmişimdir. Zayıf olan batılın, güçlü olan Hakk’ın karşısında bir
yaptırımı yahut caydırıcılığı olabilir mi ki, batıl maskesi takarak Hak
kazanılabilsin?
Bu
sebeple rejimin dışında hiçbir kurum, kuruluş, lider ya da kişiyle özde ilgilenmemiş;
rejim, İslam oluncaya dek mücadeleyi sürdürmemin kaçınılmazlığına inanmışımdır.
Tıpkı Kur’an’da ve sünnetlerde hükmedildiği gibi!
Hem
en güçlü, kudretli, izzetli, yenilmez ve söz ya da amelinin üzerine tek bir kelime
ve davranışta bulunulamaz denen Allah’a iman ettiğini söyleyeceksin; hem de aslı
astarı olmayan gerekçelerle Allah’ın indirdiğini kabul etmeyip batılı düzen
olarak alacaksın! Ya kanıt!
Sadece
Türkiye’de değil dünyadaki tek sorun rejimdir! Rejimi yanlış olan bir ülke
hiçbir reform ya da tadilatla doğrulaşamaz. Bu sebeple Allah’ın indirdiği Kur’an’dan
başka hiçbir rejim olamayacağına; yeryüzü ile gökyüzünün yönetimi sadece Allah’ın
iradesinde olduğuna; başta insan olmak üzere canlıların tamamının ipleri yani
kaderleri Allah’ın elinde bulunduğuna göre başkaca bir alternatif ancak ateistlere
yaraşır. Dolayısıyla Türkiye’deki seküler-laik rejimi kabullenip direnişte
bulunmayanların tamamı gizli ateistlerdir; kurulmuş yapılarda ateizmle
serpilmekte ve gölgeleşmektedirler.
İman
etmiş bir Müslüman olarak; devletimin ateist olmasına asla rıza
gösteremeyeceğim gibi seçip desteklediğim bir lider, vekil yahut partinin de
ateist devletin kural ve kaideleriyle beni yönetmesine asla kabul duyamam.
Özgürlük,
aydınlanma ve bilim manipülasyonlu ateist devletlerin akıl karıştırıcı argümanları
nedir bilir misiniz; evrensel insan haklarıyla, dini haklara meşruiyet
kazandırmaktır. Örneğin; Türkiye ateist bir devlete sahiptir ama devlet;
dinlere, diyanete, camiye, kiliseye, havraya, ibadete, bugün türbana ve insan
hakları çerçevesinde kendine tehdit bulmadığı her türlü ibadete izin vermektedir.
Verirken de Allah’ın emriyle değil, insan haklarının bildirgesiyle verir.
Şeriat,
cihad, siyaset, bilim, rejim ve düzen Allah’ın emri değil midir?
Seküler-laik
yapı batıldır ve yıkılması mutlaktır; dolayısıyla ayakta kalabilmesi mümkün
olmayan ve üstelik Allah’ın lanetine duçar olmuş bir rejimi destekleyemem;
taşeronlarına dayanak olamam; benden görünenlerin tuzaklarına düşemem; yaratılanı
sahibim ya da kurtarıcım göremem; Allah’tan başkasına da kulluk yapamam!
“Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama
onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden
ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet
günü aralarında hüküm verecektir.
Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi
kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.
Çünkü
onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler
birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takvâ sahiplerinin dostudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder