Kim takar Allah’ı ve
indirdiği hükümleri!
Devlet
Allahsız; rejim Allahsız; siyaset Allahsız; yasalar Allahsız; bilim Allahsız; barış
Allahsız; ahlak Allahsız; ekonomi Allahsız; sosyallik Allahsız; birlik
Allahsız; ilişkiler Allahsız; kardeşlik ve dostluk Allahsız; din özde Allahsız!
Peki, Allah nerede?
Hıristiyan
ve Yahudilerin itikatlarında Allah, dünyayı yaratmasıyla birlikte gökyüzüne
yerleşmiş, yeryüzünü insanların idaresine bırakarak hiç karışmamaktadır. Diğer
bir ifadeyle, yeryüzü düzenini oluşturmak Allah’ın değil, insanların inisiyatifindeymiş!
Dolayısıyla yeryüzünün Allah’ı
insanlardır; bilgi ve iradeleriyle özgürce yönetme salahiyetlerine sahiptirler.
Aynı düşünce ve inanç düzeyini referans alan İslam bilginlerinin kimi, İbn-i
Sina ve Farabi gibi özgür iradeyi savunurken, kimi de cüz-i iradeyi savunarak
dolaylıda olsa Allah’ın tahtına ya Hıristiyan ve Yahudiler gibi oturmuşlar ya
da ortak olabilmişlerdir.
Aslında dünyadaki seküler-laik düzenlerin tamamı Aristo
felsefesine dayanır. Ki, Ariston felsefesinin Batılılar tarafından yeniden
keşfedilmesini İbni Sina ve Farabi gibi İslam düşünürleri sağlamış; böylece komünizm,
sosyalizm, kapitalizm, demokrasi ve diğer düşünceler türemiştir. Aristo’nun insanı Allah
kılan görüşleri,İslam düşünürleri
tarafından değerlendirilmiş ve Kur’an’la yoğrularak özgür yahut cüz’İ irade
anlayışların doğmasını tetiklemişti. Aristo, Allah’ın insan aklı olduğuna inanır!
Dolayısıyla Hıristiyan, Yahudi ve İslam bilginleri de, dolaylı olarak aynı
payda da birleşirmişlerdir.
Batı, uygarlaşma adına
Aristo felsefesini temel alıp, dinlerini rasyonalist bir yapıya kavuşturmak suretiyle
Allah fikrindeki olumluluk ya da olumsuzlukların oynadığı rolü tahrip ederek vahyi
dışlamış, rasyonalizm çerçevesinde köklü değişiklikler yaparak, yeryüzündeki
egemen gücün insana ait olduğuna karar kılmışlardır. İslam bilginleri de aynı etki altında
kalarak, doğrudan olmasa da dolaylı olarak Allah’ı
göğün, aklı da yerin hâkimi kabul ettiler. İslam dünyasının uygar olabilmek
için başkaca çaresi yoktu. Seküler laik anlayış ve düzeni kabul etmeyen İslam
ülkesi, uygar sayılabilir miydi?
Batı dünyası, nasıl
ki sözde “aydınlığı” yakalayabilmiş olmanın ayrıcalığıyla Allah ve din anlayışını
din kitaplarının olumsuzluklarından kurtarıp akılcı bir temele dayandırarak,
Allah’ı “akıl”, aklı da “Allah” olarak tanımlamışlar; seküler-laik İslam
dünyası da aynı yolda ilerlemektedir.
Hıristiyan ve
Yahudilerden oluşan rasyonalistler misali İslam ilahiyatçıları da, Allah’tan
gelen emirleri akla ve mantığa aykırı bulup, bilgiden öte hiçbir yaptırımı
olmayan akılcı ve sevgi kaynağı bir “Allah” ve hümanist düşünceli bir Peygamber
oluşturarak, diledikleri düzeni kurabilecek ve egemen olabilecek tek gücün “akıl”
olabileceğine inanmış ve inandırmışlardır.
Seküler-laik güdümlü
düzenin ilahiyatçıları, Batılılaşma ve uygarlaşma adına tıpkı Hıristiyan
ilahiyatçıları misali, İslâm da köklü bir reform yapmaya çabalamakta, dolayısıyla
Allah egemenli Kur’an’ı lağvederek, aklın egemen olduğu bir İslâm’ı yaymaya çalışmaktadırlar.
Zaten Allah’ı ve İslam’ı kamudan, siyasetten, sosyal hayattan ve düzenden tamamen
soyutlayıp; vicdana, camiye, mezara ve eve hapsetmeleri, hukuksal boyutunu
yasaklamaları, itaati zorunlu değil de tavsiye niteliğinde bir kültür seviyesine
çekmeleri, hükümleri ya yorumlarla ya da o zamana ait manipülasyonlarla gizlemeleri;
neden Allahsız bir düzenin olabildiğine kanıttır.
Öyleyse,
yeryüzünde varolan her şeyin “varolma
tarihi” ile “yok olma” tarihini
insanlar mı belirlemekte; vuku bulan her olay, insanların düşünce ve
iradeleriyle mi gerçekleşmektedir?
Oysa
Allah’ın Mutlak İrade’sine karşı özgür yahut cüz-i iradeye inanan ve savunan
bir kimse, ateist düşünceden farksız bir imansızlık ve başkaldırı içindedir!
“Yoksa
onların mülkten (hükümranlıktan) bir
nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey
bile) vermezlerdi.” Nisa 53
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır
ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve
kudretinin dışında kalamaz).” Nisa 126
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza
gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta
yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.” Hadid 22
“Rabbinin rahmetini onlar mı
paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz
paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle
üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha
hayırlıdır.” Zuhruf 32
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder