18 Nisan 2015 Cumartesi

Türkiye, gizli bir Hıristiyan ülkesidir!



Her ne kadar literatürde laik-seküler siyasi bir rejim ve tarihinden ötürü İslam imajı taşısa da; her açıdan Hıristiyanlığın güdümünde bir ülkedir.

Dini yönden doğrudan Hıristiyanlığı kabul etmemiş olması, siyasi ve hukuki gerçeği manipüle etmede başarılı olsa da; cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyenin cevizin hepsini kabuk zannetmesi gibi Türkiye, İslam sanılmaktadır. Ancak Hıristiyanlığın kendine tehdit bulmadığı ölçülerde İslami şiarların yerine getirilmesine bireysel izin vermesi İslam algısı oluşturmaktadır. 

Hıristiyan olmak, sadece Hıristiyan dinini kabul etmek demek değildir; Hıristiyanların arzularına uymak, isteklerini yerine getirmek, siyasetini ve hukukunu baz almak, tanrısal bir etki ve güçleri varmış gibi boyun eğmek, hoşnut kılabilmek için vahyi ve kazanılmış haklarından feragat etmek, barış adı altında esaretlerine razı olmak, rızaları olmaksızın karar alamamak, dost edinmek ve inanç temellerinde ittifak kurmaktır.

Hıristiyan âlemi, geçmişteki Haçlı seferberliğinden farksız bir araya gelmiş; güdümündeki Türkiye Cumhuriyeti Devletinden aldıkları destekle kendilerine tek tehlikeli gördükleri Müslüman Türklerin olası şahlanışlarını önleyebilmek için baskı üzerine baskı kurmaya çalışarak mahkûm etmeye kalkışmaktadırlar. Devleti ve siyaseti mahkûm etmeleri yeterli olmamakta,  Müslüman milleti mahkûm kılamamalarının korkusu yüzünden devlete şantaj ve tehditler sürdürmektedirler.

Türkiye’nin Hıristiyan değil Müslüman olduğunun ölçüsü nedir biliyor musunuz; Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılmasıdır. Ayasofya, Hıristiyanların dayatması doğrultusunda müze olarak kalmayı sürdürdüğü müddetçe, değil Çamlıca’da yapılan Cami, Türkiye’nin her köşesine cami yapılsa ve minarelerinden ezan okunsa dahi hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü Ayasofya kapalı durduğu müddetçe, Fatih Sultan Mehmet Han’ın laneti devam etmektedir.
   
Hiçbir gücün fethetmeyi başaramadığı, uğruna yüz binlerce şehit düştüğü Bizans’ın merkezi İstanbul’u fethederek milletimize, Müslümanlara ve tüm dünya insanlığına hak ve şeref kazandırarak zulmü bitirip dünyadaki barış ve adaleti sağlayan Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin İslam’ın simgesi olan Ayasofya Kilisesini Camiye dönüştürmesi, tıpkı Kâbe’nin putlardan arındırılıp Müslümanların kıbleleri haline dönüştürülmesinden farksızdır. Nasıl ki Kâbe’nin dönüştürülmesi kıyametsi bir felaket ise, Ayasofya’nın da müzeye dönüştürülmesi öyle bir felakettir. 

Hz. Fatih Sultan Mehmed Hanın Ayasofya Vakfiyesinde yer alan vasiyetinde; “İşte bu benim Ayasofya vakfiyem; dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisinin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse; ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! Bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allah’ın, Peygamberin, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin, onların haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, Allah’ın azabı onlaradır. ALLAH İŞİTENDİR, BİLENDİR.”

Camisiz bir Ayasofya, İstanbulsuz bir Türkiye ve İslamsız da bir Türklük olamayınca göre; nasıl bir ihanet milletimizin kanını dökerek hak ettiği zafer sembolü Ayasofya’yı cami olmaktan çıkarabilmiş ve gelen iktidarlarda tekrar camiye dönüştürmesinden kaçınabilmişlerdir? 1934 yılındaki iktidar, nasıl Hıristiyanların hegemonyası altında ise; günümüzdeki iktidarda öyledir!

Fatih Sultan Mehmed Han ve şehit askerlerinin laneti, kılcal damarlarımıza kadar öyle işlemiş ki, meşru hakkımız olan Ayasofya’yı camiye dahi çevirmeye güç yetirememektedir.
  
Kalplerindeki Hıristiyan korkusu, Allah korkusundan öyle aşırı ki, uğruna yüzbinlerce şehidin düştüğü Ayasofya’yı Hıristiyanların inisiyatifine terk edebilmektedirler. Düşünün ki, Fatih Sultan Mehmed ve askerleri, İstanbul’u fetheder etmez ilk cuma namazını Ayasofya’da kılmış ve Ayasofya’nın peygamberimizin fetih ile ilgili müjdesiyle İslâm’ın siyasi bir yüreği olduğu idrakiyle sırf Ayasofya’ya cami yapabilmek için İstanbul’u fethettiğini tüm dünya bilmekteydi.

Ayasofya cami olamadıktan sonra, Türkiye’nin Hıristiyan değil İslam ülkesi olabilmesi mümkün müdür? Ayasofya’yı cami yapamayan bir millet, Hıristiyan değil Müslüman sayılabilir mi?
    
“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” Bakara 114

Hiç yorum yok: