Dikkat
edin siyasiler demiyorum, yılan değiştirir gibi deri değiştiren; vahiy, hak ve
adalet tanımayıp ruhlarına fiyat etiketi koymuş oportünist çıkarcılardan söz
ediyorum.
Oysa siyaset öyle ulvi bir görevdir
ki, yaratıcısı Allah’ın hükümlerinden başkasına itaat etmez; nefsi arzu ve
isteklere göre karar almaz; hak ve adaletten şaşmaz; merkezine insanı değil
Allah’ı alır; hesap sorucunun insan değil Allah olduğu sorumluluğuyla hareket
eder; beşeri hiçbir gücün etkisi ve hegemonyası altında bulunmaz; nefsi, lideri
veya partisinin çıkarları için değil Allah için mücadele eder; doğru veya yanlışı
yaratıcının ilkeleri üzerine tasdik eder; batılı haktan üstün tutmaz; adalet
karşıtlarının sultalaşmasına fırsat tanımaz; hak ve adalete ancak Allah’ın
ipine sarılmakla ulaşılabileceğini bilir; kendisi ya da diğer nefisler için
değil yaratıcı Allah için hizmette sınır tanımaz; dünyanın neresinde zulme
mazhar olmuş tek bir insan olsa bile din, dil, ırk ayırımı yapmaksızın çıkarı
değil Allah için yardıma koşar. Siyaset,
kısaca yaşamın bütünü, suyu, nefesi ve ruhudur. Siyasetin olmadığı bir toplum
kurak ve vahşi bir çöl gibidir. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere tüm
peygamberler siyasiydi ve ümmetlerini kendilerine indirilen vahiyle yöneterek; kulluktan,
hak ve adaletten bir nebze olsun ayrılmamışlardı.
Politikacılar ise, kendilerini tanrı yerine
konumlandırarak iknada her türlü metodu binbir takla atmak ve yapamayacaklarını
vaat etmek suretiyle önce cezp eder, akabinde ne izzet ne itibar ne şeref
bırakarak, kalplerdeki değerleri de söküp atmak suretiyle ruhsuz beden misali toplumlar
oluştururlar. Seni emmekle yetinmez, yedi ceddin ecdadına ve tarihine de fiyat
biçerek, uzlaşma adına yok pahasına satarlar. Dolayısıyla politikacılar, hak ve
adaletten farklı çıkarlara sahip kimselerdir.
"Bir adam politikacı olur olmaz onun dalavere yapması için
her şey hazırlanmıştır. Politikacı derisini değiştiren bir yılana benzer. O
halkın temsilcisi olmadan önce siyasal güce karşı koymaya daima hazır
birisiydi. Şimdi ise güç kendi eline geçince bütün sorunları kendi çıkarı
doğrultusunda görür ve değerlendirir." Alain
Devletler kanunla değil, ahlakla yönetilir.
Kanunla ahlakı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamadıklarından politika
türemiş, böylece politikacıların içerisindeki halk ruhu, hırsızların, sokak
serserilerinin ve teröristlerin ruhundan fazla olmayıp, amaçları her zaman
kendi özel avantajlarını arttırmak ve bunun içinde ellerindeki güçleri
kullanmaktır.
Bir fahişenin ahlaki yozlaşması ne ise, politikacıların
siyaseti yozlaştırmaları da odur! Dolayısıyla politika, fahişelikten daha
kötüdür. Fahişelik bir tek bireyin ahlakının bozulması, oysa politika, tüm
toplumun ahlakını yok etmesidir.
Fahişeler için hedef zengindir ve para
tükendiğinde terk eder ama politikacılar için zengin olsun fakir olsun önemli
değil oy gerekli olduğundan ölene dek asla terk etmezler. Hatta güçleri el
verse önce mezara sonra ruhların toplandığı berzaha dahi giderek oy isteyebilirler.
Bir fahişe ile ilişkiye girildiğinde kapılan hastalıktan tedavi sonucu sağlığa
kavuşulabilir ama politikacılar, ölümcül bir virüs misali öldürmeden yakanızı
bırakmaz.
Ahlaksızlık piyasanın ana merkezi olan
politika, sömürünün merkezidir. Tamamen vicdanları paçavraya çevirip merhamet
duygusunu ortadan kaldıran çıkarcı ve fırsatçı materyalist gaddarlıkları insani
değerleri biçmekte, dolayısıyla önce güldürüp sonra kahrettirmektedir. Şehvetin
doruğa çıkıp anlık tatmin için erkek veya kadın fahişenin getirebileceği
felaket nasıl hesaplanamıyor ise, politikacılarla girilen ilişki daha beterini
doğurmaktadır.
"Savaş alanında korkaklık gösteren bir generali kurşunla
öldürürsünüz. Halkın
ahlakını bozan politikacılar için ne ceza önerirsiniz?" Lord Acton
ahlakını bozan politikacılar için ne ceza önerirsiniz?" Lord Acton
Politikacıların kurumsal varlığı yanında en
alttan en üst düzeye kadar destekçilerinin de zamanla kalpleri taşa dönüşmekte,
sömürgeci efendilerinin adamı olabilmek, ceplerini doldurabilmek ve mevkilerini
yükseltebilmek maksadıyla masumiyet maskeleriyle en acımasız avcıdan daha zalim
tuzaklarla insanları girdaba çekmektedirler.
Her ne kadar politika sistemi siyasetin
işleyebilmesi için vazgeçilemez bir olgu olarak değerlendirilse de, vicdandan
soyutlanmış olmalarından yarar değil zarar getirerek insanlığı iğfal etmektedirler.
Seküler düşünce temelinde varlık göstermeleri bencilleşmelerine ve
kendilerinden başkasına kaygılanmamalarına neden olmaktadır. Politika değil de
siyaset odaklı iddiaları tamamen aldatma olup, tıpkı gönül rızasıyla zina
yapanların kendilerini meşrulaştırma gayretlerinden farksızdır.
Oysa İslam, seküler politikanın aksine hak
ve adalete ehemmiyet vermekte, maddeyi değil maneviyatı yüceltici hükümler
getirerek nefsin galebe çalmadığı bir düzeni vurgulamaktadır. Çünkü heva ve
hevese göre her türlü düşünce ve davranışı yasaklamıştır. Bu sebeple İslamsal
itikad, mükâfatı insandan değil Allah’tan bekleyen bir inanç olmasından nefsi
talep ve hırsları kökten reddetmiştir.
Allah için yaratılmış bir insanın Allah’tan
başkası için var olabilmesi mümkün değildir. Şeytanın “ben” demesi, nasıl cennetten kovulup ebedi cehenneme atılmasına
neden olmuş ise, Allah’a isyan üzerine kurulmuş seküler politika sistemi de benlik
güden sömürücü anlayışından cehennemin dünyadaki kapısıdır. İnsaniyeti
çökerten, Allah’ın verdiği lütfu, emaneti ve ihsanı kendinden bilerek haksızlık
ve zalimlikte sınır tanımamaya götüren bir benlik, şüphesiz şeytanidir.
Siyaset açıklık ve adalet; politika ise oyunculuk
ve dalaverelik üzerine kuruludur. Yaratıcı Allah’ın bildiğini oyunlarıyla
gizlemeye çalışan politikacılar, er geç deşifre olsalar da yeniden itibar
kazanabiliyorlarsa, insanların nasıl zehirlendiğini ortaya koymaktadır. Çünkü
politikacıların gayesi, bütün ışıkları söndürüp dünyayı kara bulutlarla kaplayıp
idraki engelleyebilmektir.
"Açıklık politikayı temizleyecek unsurlardan birisidir.
Hiçbir şey açıklık kadar
politikadaki kötü uygulamaları kontrol edemez. Evinin çevresindeki duvarın etrafına bir delik açmaya çalışan bir İrlandalı'ya ne yaptığı sorulduğunda İrlanda'lı şöyle cevap vermiş: Bodrum'daki karanlığın dışarı çıkması için uğraşıyorum... Galiba, bizim şimdi yapmamız gereken de budur." Woodrow Wilson
politikadaki kötü uygulamaları kontrol edemez. Evinin çevresindeki duvarın etrafına bir delik açmaya çalışan bir İrlandalı'ya ne yaptığı sorulduğunda İrlanda'lı şöyle cevap vermiş: Bodrum'daki karanlığın dışarı çıkması için uğraşıyorum... Galiba, bizim şimdi yapmamız gereken de budur." Woodrow Wilson
Seküler politik kurallar hakkında ne kadar
düşünülse, yanlışlar bertaraf edilmeye çalışılsa, defaten yeniden düzenlenmeler
getirilse de; ne iyi bir oyun, ne iyi oyuncular, ne de iyi kurallar bir fayda
sağlamaz. Temeli kötü olan bir şeyden iyi bir sonuç çıkarılamaz.
Politikacı çıkarlarını
ve seçimleri; siyasetçi ise hakkı ve adaleti düşünür! Dolayısıyla oyunbaz olan
politikacılar lehine kullanacağınız oy, ana yahut babalarınızı mezardan
çıkaracak bir gücü doğuracak olsa dahi destek verme. Çünkü onların mezardan
çıkışı hayır değil şer getirecektir!
“Dinlerini bir oyuncak ve bir
eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir
tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle
hiçbir nefsin felakete duçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için
Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak
verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir.
İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem
verici bir azap vardır.” En’am 70
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder