Şehidlik,
fani dünyayı ahiret karşılığı satarak, Allah yolunda canını feda eden
Müslümanlardır. Allah, zatı için hiçbir elem, kaygı ve korku taşımadan canını
ortaya koyarak uğruna ölenleri öyle bir mertebeyle şereflendirmiştir ki, ölü
değil diri olduklarını müjdeleyerek rızıklara mazhar kılmıştır.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın.
Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.
Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde
arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de
hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” Al-i İmran 169-170
Peygamberler
akabinde en üstün rütbede olan şehidler, derece itibariyle evliyalardan, velilerden,
sıddıklardan ve âlimlerden ne kadar üstün oldukları ayetlerle de kanıtlıdır.
Şehidlik
tamamen vahyi bir ayrıcalık olup, mutlaka ama mutlaka Allah yolunda savaşarak
ölmekle elde edilen bir yüceliktir. Bunun dışındaki şehitlik iddiaları batıldır
ve Allah nezdinde hiçbir değer taşımamaktadır.
Şehidlik
ameline nasip olmuş bir Müslüman, karşılaştığı mükâfat sonrası tekrar dünyaya
dönse, hiç durmak istemeyerek yine şehadete koşar. Öyle ki, şehidlerin önceki
günah ve kusurları bütünüyle Allah tarafından affedilir; varsa başkalarına
herhangi bir kul hakları, şehidden razı olmaları adına onlarında günahları
sevaba çevrilir.
Allah’ın
indirdiği hükümlerle hükmetmeyen seküler-laik devletlerde şehidlik mevzubahis
değildir. Çünkü şehadet ölüm sonrası bir mükâfat olduğundan, söz konusu
devletlerin verebileceği hiçbir şeyleri yoktur. Sadece devletleri tarafından
şehitlikle liyakate kavuşmaları dünyalık olup, ölüm sonrası için hiçbir
karşılığı bulunmamaktadır.
Türkiye gibi
seküler-laik devletlerin vahyi bir kavram olan şehidliği kullanabiliyor
olabilmeleri, din dışı rejimlerine ne kadar aykırı olsa da; devlet, vatan ve
millet uğruna mücadeleye sürükleyecek motivasyon için başka bir argümanları
bulunmamalarındadır. Önemli olan öldükten sonra neyin verileceğidir; yoksa dünyadan
ayrıldıktan sonra altından anıtın dikilse, her yere adın verilip methiyeler
düzülse ne yazar!
Profesyonel veya vatani görevini yapmakta olan
askerlerden görev başında herhangi bir şekilde yaşamını yitirenler; herhangi
bir terörist saldırı sonucu katledilen seküler devlet görevlileri, devlet
nezdinde şehit olabilirler ama Allah indinde asla şehid değillerdir.
Öyle ki, ölen ya da öldürülenlerin Müslüman olup
olmadığı dahi aranmayarak, şehitlikle yüceltilirler. Dolayısıyla seküler-laik
rejimin tüzük ve yasalarıyla düzenlenmiş şehitlik nitelendirilmesinin İslami
bir karşılığı yoktur. Lakin devlet, ölüm sonrası için Allah’ın verdiği mükâfatı
vermeye kudreti bulunmasa da, ölenlere bir faydası ve ebedi ahiret hayat için
bir yararı olmasa da, yakınlarına tazminat ve maddi yardımla manipülasyona
başvurmaktadır.
Şehidlik gibi bir şeref o kadar ayağı düşürüldü ki,
basın şehitleri, devrim şehitleri, solcu şekitler ve PKK şehitleri gibi sapkın
iltifatlar, uğurlarına öleceklere isteklendirme kazandırmak içindir. Ölmeye
koşan sapıklar da sormuyorlar ki, arkadaş, öldükten sonra bana ne vaat
ediyorsun?
Peygamber Efendimize isnat edilen öyle sözde hadisler var ki, seküler-laik
yapıların şehitlik kavramını doğramalarından farksızdır.
Allah yolunda öldürülmenin dışında şehidlik olamaz ama
oluyormuş:
Rivayet odur ki, Ebu Hureyre (r.a)
şöyle demiş:
“Rasulullah
(s.a.v), sahabelere:
−‘Sizler
kendi aranızda kimi şehit sayıyorsunuz?’ demiş.
Sahabeler:
−Ey
Allah’ın Rasulü! Allah yolunda öldürülen kimse şehittir, dediler. Rasulullah (s.a.v)
şöyle buyurmuş:
−‘Şüphesiz
o zaman ümmetimin şehitleri az olur.’
2) Suda boğularak ölen şehittir.
3) Zatu’l-Cenb (karaciğer zarı iltihaplanması)
hastalığından ölen şehittir.
4) Karın hastalığından ölen şehittir.
5) Yangında ölen şehittir.
6) Yıkıntı altında kalarak ölen şehittir.
7) Karnındaki cenin sebebi ile ölen kadın da şehittir.
’
8) Haksız yere öldürülende şehittir.
Buhari
5759, Malik 232, 233, Ebu Davud 3111, Müslim 1914/164 Nesei 1846, İbni Mace
2803, İbn Hibban Sahih ve Mevarid 1616, Hakim 1/352, Ahmed 5/446
Şehidlik
gibi eşsiz bir ameli, dilediği kullarına münhasır kılan Allah mıdır yoksa Allah
Resulü müdür?
Şehidliğin ayrıcalığı nedir bilir misiniz; dünya
nimetlerinden yani nefsi istek ve arzularından tamamen vazgeçip Allah’ın
hükmettiği yola koşarak can vermektir. Ki, Allah yolunda ömrü savaş meydanlarında
geçmiş, vücudunun hiçbir yeri yoktur ki ok ve kılıç yarası almamış olan gazi Hz.
Halid Bin Velid (r.a), şehid olamadığından dolayı yatakta canını verirken nasıl
üzüldüğünü ve ağladığını bir bilseniz, yukarıda sözde hadis diye ortaya konan
şehitler komedisine inanmazdınız.
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet
karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler,
ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir.
Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış
olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük
kazançtır.” Tevbe 111
“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda
savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona
yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisa
74
“Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte
onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği)
beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” Ahzab 23
“Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında-
oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah,
malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün
kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri,
oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” Nisa 95
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder