5 Nisan 2015 Pazar

ŞEHİDLİK!



Şehidlik, fani dünyayı ahiret karşılığı satarak, Allah yolunda canını feda eden Müslümanlardır. Allah, zatı için hiçbir elem, kaygı ve korku taşımadan canını ortaya koyarak uğruna ölenleri öyle bir mertebeyle şereflendirmiştir ki, ölü değil diri olduklarını müjdeleyerek rızıklara mazhar kılmıştır. 

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” Al-i İmran 169-170

Peygamberler akabinde en üstün rütbede olan şehidler, derece itibariyle evliyalardan, velilerden, sıddıklardan ve âlimlerden ne kadar üstün oldukları ayetlerle de kanıtlıdır.

Şehidlik tamamen vahyi bir ayrıcalık olup, mutlaka ama mutlaka Allah yolunda savaşarak ölmekle elde edilen bir yüceliktir. Bunun dışındaki şehitlik iddiaları batıldır ve Allah nezdinde hiçbir değer taşımamaktadır. 

Şehidlik ameline nasip olmuş bir Müslüman, karşılaştığı mükâfat sonrası tekrar dünyaya dönse, hiç durmak istemeyerek yine şehadete koşar. Öyle ki, şehidlerin önceki günah ve kusurları bütünüyle Allah tarafından affedilir; varsa başkalarına herhangi bir kul hakları, şehidden razı olmaları adına onlarında günahları sevaba çevrilir.

Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen seküler-laik devletlerde şehidlik mevzubahis değildir. Çünkü şehadet ölüm sonrası bir mükâfat olduğundan, söz konusu devletlerin verebileceği hiçbir şeyleri yoktur. Sadece devletleri tarafından şehitlikle liyakate kavuşmaları dünyalık olup, ölüm sonrası için hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.

Türkiye gibi seküler-laik devletlerin vahyi bir kavram olan şehidliği kullanabiliyor olabilmeleri, din dışı rejimlerine ne kadar aykırı olsa da; devlet, vatan ve millet uğruna mücadeleye sürükleyecek motivasyon için başka bir argümanları bulunmamalarındadır. Önemli olan öldükten sonra neyin verileceğidir; yoksa dünyadan ayrıldıktan sonra altından anıtın dikilse, her yere adın verilip methiyeler düzülse ne yazar! 

Profesyonel veya vatani görevini yapmakta olan askerlerden görev başında herhangi bir şekilde yaşamını yitirenler; herhangi bir terörist saldırı sonucu katledilen seküler devlet görevlileri, devlet nezdinde şehit olabilirler ama Allah indinde asla şehid değillerdir. 

Öyle ki, ölen ya da öldürülenlerin Müslüman olup olmadığı dahi aranmayarak, şehitlikle yüceltilirler. Dolayısıyla seküler-laik rejimin tüzük ve yasalarıyla düzenlenmiş şehitlik nitelendirilmesinin İslami bir karşılığı yoktur. Lakin devlet, ölüm sonrası için Allah’ın verdiği mükâfatı vermeye kudreti bulunmasa da, ölenlere bir faydası ve ebedi ahiret hayat için bir yararı olmasa da, yakınlarına tazminat ve maddi yardımla manipülasyona başvurmaktadır. 

Şehidlik gibi bir şeref o kadar ayağı düşürüldü ki, basın şehitleri, devrim şehitleri, solcu şekitler ve PKK şehitleri gibi sapkın iltifatlar, uğurlarına öleceklere isteklendirme kazandırmak içindir. Ölmeye koşan sapıklar da sormuyorlar ki, arkadaş, öldükten sonra bana ne vaat ediyorsun?

Peygamber Efendimize isnat edilen öyle sözde hadisler var ki, seküler-laik yapıların şehitlik kavramını doğramalarından farksızdır. 

Allah yolunda öldürülmenin dışında şehidlik olamaz ama oluyormuş:

Rivayet odur ki, Ebu Hureyre (r.a) şöyle demiş:
“Rasulullah (s.a.v), sahabelere:
−‘Sizler kendi aranızda kimi şehit sayıyorsunuz?’ demiş.
Sahabeler:
−Ey Allah’ın Rasulü! Allah yolunda öldürülen kimse şehittir, dediler. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuş:
−‘Şüphesiz o zaman ümmetimin şehitleri az olur.’
2) Suda boğularak ölen şehittir.
3) Zatu’l-Cenb (karaciğer zarı iltihaplanması) hastalığından ölen şehittir.
4) Karın hastalığından ölen şehittir.
5) Yangında ölen şehittir.
6) Yıkıntı altında kalarak ölen şehittir.
7) Karnındaki cenin sebebi ile ölen kadın da şehittir. ’
8) Haksız yere öldürülende şehittir.
Buhari 5759, Malik 232, 233, Ebu Davud 3111, Müslim 1914/164 Nesei 1846, İbni Mace 2803, İbn Hibban Sahih ve Mevarid 1616, Hakim 1/352, Ahmed 5/446
Şehidlik gibi eşsiz bir ameli, dilediği kullarına münhasır kılan Allah mıdır yoksa Allah Resulü müdür?

Şehidliğin ayrıcalığı nedir bilir misiniz; dünya nimetlerinden yani nefsi istek ve arzularından tamamen vazgeçip Allah’ın hükmettiği yola koşarak can vermektir. Ki, Allah yolunda ömrü savaş meydanlarında geçmiş, vücudunun hiçbir yeri yoktur ki ok ve kılıç yarası almamış olan gazi Hz. Halid Bin Velid (r.a), şehid olamadığından dolayı yatakta canını verirken nasıl üzüldüğünü ve ağladığını bir bilseniz, yukarıda sözde hadis diye ortaya konan şehitler komedisine inanmazdınız.
  
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır.” Tevbe 111

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisa 74

“Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” Ahzab 23

“Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” Nisa 95

Hiç yorum yok: