Haçlı-siyonist
terörizminin Arap Dünyasındaki habis taşeronu Ürdün Kraliyetinin kim olduğunu
biliyor musunuz?
Ürdün
Kralları eşittir ihanet demektir. İslam’a, ümmete, hilafete, Mekke’ye,
Medine’ye ve Müslümanlara karşı giriştikleri ihanetlerle tarihe geçmiş Ürdün
Kraliyetinin hâlâ varlık sürdürebilmesi, şüphesiz Allah’ın Ürdün Halk’ına layık
gördüğü lanetten başka bir şey değildir. Dolayısıyla şeytani Krallığı muhafaza
eden ve Allah’ı, krallarına ortak koşan Ürdün Halk’ı asla kurtuluşa
erişemeyecek, ne dünyada ne de ahirette huzur ve güven içinde kalabileceklerdir.
I.Dünya
Savaşında İngilizlerle işbirliği yaparak Arap Yarımadasının kendisine verilmesi
karşılığı Osmanlı Hilafet Devletine ihanet eden Ürdün’ün kurucusu ve ilk kralı
Şerif Hüseyin, Arapları Osmanlıya karşı kışkırtarak öyle bir fitneye elebaşılık
yapmıştı ki, İngilizler adına Müslüman Araplarla Türkleri birbirlerine
kırdırmış, kâfirlerin girmesi yasak olan haram şehirler Mekke ve Medine’ye
İngiliz askerlerini sokarak güvenliği sağlayan Türk askerlerini katlettirmiş ve
Osmanlının Arap Yarımadasından çıkarttırarak İngilizlerin egemenliğe terk
ettirmişti.
Azılı
Müslüman Türk düşmanı ve şimdiki Kral Abdullah’ın büyük dedesi olan Şerif
Hüseyin, İngilizleri Arap Yarımadasında hâkim kılması akabinde Yahudilere,
Filistin topraklarını para karşılığı peşkeş çekmiş ve İsrail devletinin
kurulmasını sağlamış bir haindi.
İngiltere'nin
Mısır elçisi Henri Mikmahun, 1915'te Şerif Hüseyin'e bir teklif götürmüştü. Bu
teklifte, Şerif Hüseyin'e, Arapların Osmanlılardan ayırarak bağımsız devlet
kurmalarına yardımcı olması durumunda kendisine de halifelik verileceğini vaat
etmiş ve halifeliği elde etmesi akabinde Filistin topraklarına Yahudilerin
yerleştirilmesine ve bu topraklarda bir Yahudi devleti kurdurulmasına yardımcı
olması sözünü de Şerif Hüseyin’den almıştı. Çünkü Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han,
Yahudilerin Filistin topraklarında devlet kurmalarına şiddetle karşı çıkmış,
hatta Siyonizm tehlikesine mani olabilmek için Filistin’in bütün topraklarını
Osmanlı Hanedanının mülkü haline getirmişti.
Sultan
II. Abdülhamit Han, Osmanlının çok zor günler yaşadığı dönemde, Yahudilerin
Filistin’de toprak edinebilmeleri adına dudak uçurtan ve Osmanlıyı ihya
edebilecek muazzam tekliflerine karşılık, kanla sulanarak vatan edinilmiş
Filistin halkına ait topraklardan bir karış olsa dahi verebilmesinin mümkün
olamayacağını belirterek, Yahudileri yanından kovmuştu.
Hain
Şerif Hüseyin, İngilizlerin vaatlerine kanarak 10 Haziran 1916'da Osmanlılara
karşı isyan başlattı. Kâfirlerin girmesi yasak olan kutsal şehirler Mekke ve
Medine’yi haçlılardan koruyan Peygamber aşığı cesur Türk askerlerini arkadan
vurdurarak karınlarını deştirdi ve İngiliz askerlerini girmeleri yasak olan
Medine’ye sokarak, Peygamberimizin kabri başta olmak üzere tüm şehri işgal
ettirdi.
Aynı
yıl, İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Filistin toprakları üzerinde bir
Yahudi devleti kurdurulması için gerekli şartların oluşturulmasını öngören “Sykes-Picot” anlaşması adı verilen bir
anlaşma imzalandı. Zaten İngilizlerin Ortadoğu’daki Osmanlı hâkimiyetine son
vermelerindeki amaç, Filistin topraklarında İsrail devleti kurdurabilmek
içindi!
Çok
geçmeden Şerif Hüseyin'in de muvafakat ve desteğiyle 1917'de İngiliz orduları
Filistin topraklarına girdi ve Yahudilerin bu topraklara yerleştirilme işlemi hız
kazanmaya başladı. 24 Temmuz 1922'de de şimdiki BM konumunda olan Milletler
Cemiyeti, Filistin topraklarını resmen İngiltere'nin vesayetine verdi. Oysa o
topraklar bizimdi ve apaçık bir işgaldi!
Şerif
Hüseyin, Osmanlı’ya ve Filistin'e ihanet konusunda İngilizlere verdiği sözü
yerine getirdi ama İngilizler ona verdikleri sözü tutmadılar. Kendisine bütün
Arap yarımadasının yönetimini vermeyi vaat ettikleri halde, şimdiki Ürdün
topraklarına razı ettiler ve haçlı-siyonistlerin temsilcilik görevini günümüze
dek sürdürerek İslâm Âlemine sürekli ihanet ettiler.
Olaylar
birbirini izledi ve 1947'de İngiliz güçlerin kademeli olarak Filistin'den
çekilmesi ardından 1948'in başlarında İsrail'in kuruluşu ilân edildi. İsrail'in
kurulmasıyla birlikte Filistin Halk’ı aleyhine zulüm ve savaş başladı. Bu kez
Filistin Halkına ikince kez Şerif Hüseyin'in oğlu ve zamanın kralı Abdullah
ihanet etti. Kral Abdullah, Filistin halkına destek amacıyla (!) İngiliz
kumandan Glop Paşa'nın emrindeki ordusunu Filistin topraklarına soktu. İngiliz
Glop Paşa'nın emrindeki Ürdün birlikleri Filistinlilere: "Artık biz düzenli bir ordu olarak olaylara müdahale ettik. Sizin
böyle dağınık bir mücadeleye devam etmenize gerek kalmadı" diyerek,
Filistinlilerin Yahudi işgalinden kurtardıkları bölgeleri ellerinden alıyor,
sonra oraları tekrar Yahudilere teslim ediyorlardı. Bu sayede Yahudiler, 1948
olaylarında sınırlarını daha da genişleterek bugün yeşil hat olarak adlandırılan
hattın içinde kalan bölgelerin tamamına hâkim oldular.
Kral
Abdullah'ın bir suikast sonucu ölümünden sonra tahta geçen oğlu Talal deli
olduğu gerekçesiyle İngilizlerin de müdahalesiyle 1952'de tahttan uzaklaştırıldı.
Yerine oğlu Hüseyin geçti. Hüseyin o zaman henüz 17 yaşındaydı. Yakın tarih
olduğu için, Kral Hüseyin’in de babası ve dedesi gibi Filistin ve İslâm davasına
yaptığı akıl almaz ihanetleri şüphesiz hatırlıyorsunuzdur. Ve şimdiki Kral
Abdullah’ta aynı amaç içinde ihanetin kalesi olma onursuz ve şerefsiz bayraktarlığını
sürdürmektedir.
Ümmetin
ve Müslüman milletimizin şerefi Osmanlı, hiçbir zaman dinine, kardeşine ve
vatan topraklarına fiyat etiketi koymamış ve değersel hiçbir varlığını pazarlık
konusu yapmamıştı. Ürdün’ün alçak kralları ise para, toprak ve saltanat uğruna
her değerlerini satmışlar ve amansız düşman belledikleri Türkleri ve ümmeti hep
arkadan vurmuşlardır.
Şimdiki
Ürdün Kralı 2. Abdullah kalkmış; İslam Devletinin Ürdünlü hain pilotunu yakarak
cezalandırması akabinde “acımasız bir
savaş başlatacağını” uluyor. Ulan köpek, senin her yerin savaş olsa dahi, kendilerini
Allah’a adamış cihad ehlinin karşısında durabilir misin? Büyük dedesi, dedesi
ve babası nasıl haçlı-siyonistlere köpeklik yapmış bir hainse, kendisi de ihaneti
devam ettiren bir köpektir!
Kanları, hayvan kanından bile daha adi
ve ucuz olan kral diyor ki, “Ürdün
hükümetinden bu katil gruba son darbeyi vurmasını istiyorum. Çünkü Muaz’ın kanı bu kadar ucuz değil. Hükümetin ve İslam âleminin bu olanlar
karşısında birleşip, onlara gereken cezayı vermesini istiyorum. Bu yaptıkları
ne İslam ile ve ne de başka hiçbir insani değerle bağdaşıyor. İslam âleminden,
Ürdün’den ve koalisyondan bu teröristleri ortadan kaldırmasını istiyorum."
Hain dedesi Şerif Hüseyin’de aynı
ulumalarla Arapları provoke ederek Türklerin üzerine saldırtmış ve argüman
olarak ne kullanmıştı biliyor musunuz; “Türklerin karınlarında sizin altınlarınız var.” Şimdi hain torun 2. Abdullah, sanki İslam’mış
gibi İslam âlemine seslenerek, kraliyetini kurtarma peşindedir. Kulu olduğu
haçlı-siyonist efendileri kendisine yetmiyor mu ki, dedesi gibi Müslümanları
birbirlerine kırdırmak istiyor?
Allah’ın
üzerine yemin ederim ki, kendisi de tıpkı pilotu gibi yakılarak can verecek ve
Ürdün Kraliyet hanedanı ve işbirlikçilerinden bir teki geride kalmamak üzere
tamamı kendi topraklarında yakılacaklardır. İdam ettikleri mücahidlerin
şehadetleriyle sevinmesinler; zaten o muttakiler, Allah’a ulaşmak için
geciktirilen idamlardan dolayı üzüntü duymaktaydılar. Dünyada bir kere
yakılarak ölecekler ama ahirette ise hiç ölmeyip sürekli ateşin içinde
kalacaklardır.
“Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan
çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.” Maide 37
1 yorum:
Ürdünün ve islam dünyasındaki diğer ürdünlerin (isminin Ürdün olmasına gerek yok) ne olduğunu gayet güzel ortaya koymuşsunuz.
Yorum Gönder