Dünya, nefsi emellerine ulaşabilmek için
çok çeşit maske takan nice binbir surata sahne olmuş ama Gülen gibisine pek
rastlamamıştır. Taktığı her maskeyi hem ruhuna hem de bedenine öyle giydirmiş
ki, cinsel şeytanı dahi gıpta ettirmiştir.
Öyle ki, taktığı her maskedeki kamuflaj
mahareti, sahip olduğu en büyük ve önemli silahtır. Bulunduğu ortama, düşünce ve
dine o kadar mükemmel uyum sağlamaktadır ki, hidayete erdirilmemiş olanlar
üzerinde çok kuvvetli etki yapıp sağladığı imajın dışındaki maskelerini gizleyebilmektedir.
Dolayısıyla Gülen, her düşünce ve inançta müthiş bir kamuflaj ustasıdır.
Narsisizmin kendini beğenmiş bir türü olan
Gülen, her ne kadar kendini Allah’a ve insanlığa adamış bir kul, hizmet eri ve
mütevaziymiş gibi gösterse de, adeta nefes alıp yürüyen bir tanrıymış hissindedir.
En büyük korkusu gücünü kaybetmesi,
etrafındaki herkesin kendine düşman olması ve yıkılacak kaygısı
taşımasıdır. Gücünün bir sınırı yokmuş gibi öyle bir benliğe sahiptir ki,
aleyhine zuhur edebilecek oluşumlara karşı düşmanlarını sindirebilecek hak ve
insanlık dışı her türlü tedbiri alır, tehlike sezdiği an şantaj ve tehdit
amaçlı kullanır. Kurduğu gücün emanet değil mutlak olduğu sanısıyla iradesini
Mutlak İrade’nin üstünde tutarak egemenliğini korumaya çalışır.
Ne yaratıcı Allah’ın ne Resulün ne Kur’an’ın
ne de başkalarının düşünce ve isteklerine asla ilgi göstermez; “en iyi ben
bilirim ve benim yaptığım doğrudur” tanrısal hüviyetle kendine itaat edilmesini
ister. Plan ve hedeflerine ulaşamayıp gereken ilgiyi göremeyen Gülen gibi narsistler,
eriyerek çökmelerini beklemeden intihara kalkışırlar. Sıradan bir insan olmaya
kesinlikle tahammülsüzdürler.
“Kur’an
Müslümanlığı sapkınlıktır” diyebilecek kadar sapıklıkta haddi aşan Gülen, Allah’a
dahi saygı göstermezken, başkalarının hakkına saygı duyabilmesi mümkün müdür?
Gülen’in kişiliği öyle bozuktur ki, gerçeklerle
bağdaşmasa bile daima kendisini haklı görmekte ve ancak kendisinin kanaatiyle
bir şeyin doğru ya da yanlış olabileceği düşüncesine sahiptir. Dolayısıyla en
gözde ve tek olma isteği, “her şey sadece kendisi için vardır ve ne olursa
olsun her şeyin, kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir” hissiyatı, Gülen’in
kendini tanrı görmesine sebebiyet veren kalbi hastalığından doğmaktadır.
Bu öylesine bir hastalıktır ki, kendini
başkasının yerine asla koymaz, başkalarını anlamak yerine başkalarının kendisini
anlamasını zorlar; çıkarı olduğu kimse yanlış ise de doğruluğuna fetva verir; başkalarının
fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyor ise kabulüdür, aksi halde
hiçbir fikir ve hareketlere tahammül edemez. Ki, “Kur’an Müslümanlığı
sapkınlıktır” düşüncesiyle Allah’ın ayetlerine bile tahammülü olmadığı aşikârdır.
Gülen gibi hastalıklılar, başkalarının
zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap
eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine
ulaşamadıklarında öfkelerine hâkim olamaz, saldırganlaşır ve öylesine
acımasızlaşırlar ki, ölümden ziyade hiçbir şey kendilerini durduramaz.
Allah’ın, cennette yaşamakla mükâfatlandırdığı
ve ilim ile yücelttiği şeytanın evveli, akıbeti ve ahiri idrak edilemediğinden,
Gülen’in şeytandan farksız durumu okunamamakta; dolayısıyla satanistlerin
şeytanı rehber edinmeleri misali gülenistler de kayıtsız-şartsız Gülen’i rehber
edinebilmektedirler.
Düşünün ki, yıllardır mallarını,
makamlarını ve mesailerini Gülen’e adayarak sözü uğruna her türlü cani
siperhane fedakârlıkta bulunmuş cemaat, “Paralel
yapı” gerekçesiyle değişik yaptırımlarla karşı karşıyalarken; Gülen, onlar için
dahi kılını kıpırdatmayıp göğsünü siper etmemek suretiyle yargının karşısına
çıkmaktan korkmaktadır. Oysa Gülen, ifade ettiği gibi suçsuz ve hakkaniyet
içinde ise, yüzlerce insanı aileleriyle birlikte perişan edeceğine sığındığı ABD’den
Türkiye’ye dönüp hesaplaşmaya gitmelidir. Ancak o, bir narsistir ve kul olarak
gördüğü yığınlar için hiçbir ödünde bulunmaz.
Oysa cemaati için;“Gözü dönmüş dinsizlerin ve densizlerin
tecavüzleri karşısında ölümü gülerek karşılayan Hz. Zekeriya gibi, Hz. Yahya
gibi, Hz. Mesih gibi gülerek karşılayacaklar" diyen Fethullah
Gülen, tanrı mı ki, cemaati gibi ölümü, yargılanmayı göze almaktan
kaçınmaktadır? Kendisini Peygamberler üstü sanan Gülen, narsist kişiliğinden
ötürü tanrı haletiruhiyesindedir.
Artık ziyanında son noktaya gelen Gülen,
güvendiği haçlı-siyonist güçlerce de kurtulamayacak; ya doğrudan intihar edecek
ya da kendini öldürterek hainliğini, münafıklığını ve küfrünü örtbas etme yolunu
seçeceği kuvvetle muhtemeldir.
Allah, kendisini dolaylı olarak Rab edinmiş
cemaatinin çoğunluğunu zillete mahkûm etmiş; hidayete ulaştırdıkları istisna
tamamını mühürlemiş olmalı ki, ne olduğu apaçık ortadayken anlaşılmasına izin
vermemektedir.
“Unutma o günü ki- onları hep birden toplayacağız; sonra da, Allah'a ortak
koşanlara: Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız? diyeceğiz. Sonra
onların mazeretleri, "Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar
olmadık!" demekten başka bir şey olmadı.” En’am 22-23
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder