Sana
vahyi değil, kurguladıkları bir dini ve peygamberi anlatırlar.
Ramazan Ayının gelmesiyle din adamlarına
verilecek astronomik rakamlar, onların Allah’ın indirdiği İslam’ı ve Resulünün
Kur’an’i hayatını değil, batıl düzene uygun ve kabul edilebilir uydurma ve
hümanistleştirilmiş bir İslam’ı dayatmayı sürdüreceklerdir.
Neden onlara inanılmaz, güvenilmez ve
uyulmaz?
“İşte o peygamberler Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de
onların yoluna uy. De ki: Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür.” Enam 90
Kiminin doğrudan ücret aldığı, kiminin
kitap reklamlarını yaparak nemalanma karşılığı ortaya çıktığı, kiminin de seküler
yani laik rejimi vahiy karşısında meşru hale getirmeye çalıştığı hoca veya ilahiyatçılar,
kendilerine koydukları fiyat etiketlerinden dolayı hurafe, rivayet veya efsanelerden
ibaret nefsi arzulara hitap eden bir dini empoze ederler.
Oysa hem Allah’ın indirdiklerini hem de
Resulünün yaşamını hiçbir etki, baskı ve çıkar gözetmeksizin tebliğ etmesi
gereken sözcüler, ne siyasi ne hukuki ne sosyal ne de ekonomik bir halele uğramamak
için öyle bir İslam akidesi türetirler ki; sanki Allah kul, beşer de tanrıymış gibi bir inanç çerçevesi
çizerler. İnsan
ne yapsa yeridir; Allah affedici ve bağışlayıcıdır; lakin kul hakkı istisnadır;
Allah hakkı ise fuzulidir!
Sürekli Peygamber Efendimizden bahsederler
ama Peygamberimizin ne siyasi hayatından; ne devlet başkanlığından; ne Allah’ın
hükümlerine göre kurduğu şeriat düzeninden; ne cihadlarından; ne zulme ve haksızlıklara
karşı sert mücadelelerinden; ne müminleri küfre karşı savaşa çağırmasından; ne
insana insan olduğu için değil Allah’a kulluğundan dolayı sevgi, merhamet ve
saygıda bulunmasından; ne kâfir, münafık ve mümin saflarını birleştirmemiş
olmasından; ne cihad ehline verdiği önemden; ne Kur’an’dan başka bir anayasayı
kabul etmediğinden; ne dünya hayatı ve gösterişine karşı olmasından; ne ilk iş
olarak kurduğu İslam devletinin tartışılmazlığından; ne batılla hiçbir şart ve
koşulda ittifak oluşturmamasından; ne hıristiyan, yahudi ve mecusilerin
arzularına uymamasından; ne İslam’a karşı savaşanlarla savaştığından; ne amaç
ve hedefinin sadece İslam’ı egemen kılmak olduğundan; ne müşriklerle yaptığı
anlaşmalarda İslam kuralları şart koştuğundan; ne Medineli Müslümanlarla
Mekkeli müşriklerin yaptıkları Hudeybiye barış anlaşmasının İslami hukuka göre
imzalamasından; ne siyaseti İslam’dan ayrı tutmamasından; ne İslami hükümlerin
dışında Müslümanların bir siyaseti ve devleti olamayacağından; ne din tamamen
Allah’ın oluncaya kadar mücadelede bulunduğundan; ne şeriat hükümleri dışında
hiçbir rejimi kabul etmediğinden; ne İslam dışı hiçbir din ve düşünce ile
uzlaşmadığından; ne Allah’ın indirdiği ayetlerin dışına çıkmadığından; ne
şeriat hükümlerine göre uyguladığı cezalardan; ne de Kur’an harici bir sözü,
fetvası ve hayatı olmadığından söz etmezler
Neden?
Çünkü Kur’an’i peygamber, din dışı
düzenlere muhaliftir. Dolayısıyla siyaseti ve devleti dinden uzaklaştırma
manipülasyonu Müslümanları uyandıracağından laik çatı çökecek, Allah ve
Resulünün inşası olan şeriat rejimi egemen olacaktır. Onun için Kur’an
Müslümanlığını sapıklıkla yaftalamaktadırlar.
Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı başta
olmak üzere milletin karşısına çıkarılan hoca ve ilahiyatçıların övgü, hatta
gözyaşlarıyla anlattıkları peygamber; Allah’ın kulu ve elçisi Hz. Muhammed
(s.a.v) değil, tıpkı hıristiyanların Hz. İsa (a.s)’ı rab İsa’ya uyarlamaları
misali fayda ve zarar veren, dilediğini hidayete ulaştıran ve hadisleri
ayetlerden üstün tutulduğu bir peygamberdir.
“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek
İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak
koşanların vay haline!” Fussilet 6
“De ki: Doğrusu ben size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne
sahibim.” Cin 21
“(Resulüm!)
Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin;
bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O
bilir.” Kasas 56
Allah’ın indirdiği açık delilleri
gizleyerek güya Peygamber Efendimizi, ashabı, sahabeleri, muttakileri, velileri ve kimi zaman da
şehidleri ballandıra ballandıra anlatırlar ama müminlerin yaşadığımız çağda ve
seküler düzende ne yapacaklarından hiç söz etmezler. Düzenin açıklamalarına
izin verdiği helal ve haramları sıralarlar, geri kalan ayetler lafmış gibi fısıltı
olsa dahi ağızlarına almaktan korkarlar. Hele de din dışı rejimin
kırmızıçizgiyle yasak koyduğu ayetleri kazaen kaçırsalar, “aman ben ettim sen
etme” diye inkârda sınır tanımazlar.
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık
gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler
lanet eder. “ Bakara 159
Allah Resulü, Allah’ın yüce dinini yeryüzüne
yayarken gerekçesi ne olursa olsun hiçbir ashaptan maddi yardım istememiş, yoksul
bir hayat geçirirken bağış kabul etmemiş, himmeti insandan değil Allah’tan
dilemiş, öğrenci yetiştireceğim diye para toplamamış, mescid yaparken el
açmayıp bizzat kendisi amele olarak çalışmış, maddi hizmeti cennetle
müjdelememiş, Rabbinin dışında hiçbir güce boyun eğmemiştir.
Hidayet ermiş hiçbir hoca, ilahiyatçı veya âlimin;
hiçbir şart ve koşulda mal veya para ile bir ilişiği olamaz, İslam’a yaptığı
hizmetin karşılığını beşerden değil Allah’tan bekler! Dolayısıyla hafızalardakini
kalplerine indirememiş İslam maskeli oyuncu ezbercilere tabi olmayın; Allah’ın
buyurduğu üzere ayetleri gizlemelerinden ya da evirip çevirmelerinden dolayı çarpıldıkları
laneti anlamaya çalışın ki, usta tiyatroculara şapka çıkaran cambazlıkları ve
lafebeliklerine kanmayınız.
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen kimselere tabi olun, çünkü
onlar hidayete ermiş kimselerdir."
Yasin 21
“(Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben
olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.” Sad 86
“De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim
yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir.” Sebe
47
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder