Rabbim;
zatını, yoldan çıkıp nefsinin peşine düşmüş insanoğluna bir rehber göndererek;
kötülüklerin, fenalıkların, zulmün, isyanın, batılın, küfrün, haramın, haksızlık
ve adaletsizliklerin önüne geçebilmek ve kulluğun sadece Allah’a ait olduğunu;
indirdiği ayetlerin dışında hiçbir yol edinilmeme gerçeğini bildirdiğin ve
yaşamında bizzat uyguladığın halde inandıklarını iddia eden ümmetin, ihaneti
meslek edinmiştir.
Hak ile batılı bir arada götürme yolunu seçen
ümmetinin büyük bir çoğunluğu, tıpkı hıristiyanların Hz. İsa (a.s)’ı
dönüştürerek başkalaştırmaları misali, zatını da hümanistleştirerek ve
laikleştirerek Allah’a muhalif bir peygambere çevirmişlerdir. Söylemediklerini
söyledi diyerek attıkları iftiralarda sakınca görmemiş, hakkında isnat
ettikleri yalanları Allah’ın ayetlerinden üstün tutarak İslam olarak
dayatmışlardır.
Zamanında münafık parmak sayısıyla varken,
günümüzde ise Allah’a kayıtsız-şartsız iman etmiş Müslümanların parmak sayısına
indiği bir felaketi yaşıyoruz. Neredeyse kâfirlerden daha çok münafıkların hüküm
sürdüğü fani dünyada Müslüman kalabilme o kadar zor ki, yapmak isteyeceğin
şefaat dahi Allah tarafından kabul görmeyecektir.
“(Ey
Muhammed!) Münafıklar için ister af
dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla
affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah
fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 80
Yaratıcımız
Allah’ın hükümlerini ‘yapılsa da olur yapılmasa da’ kabilinden hafife alarak
inanmışları zehirleyen hak ile batıl arasında sıkışmış münafık hoca, ilahiyatçı
ve âlimler öyle fetvalar veriyorlar ki, “bir emri yerine getirmemek dinden
çıkarmaz ama doğrudan inkâr etmek dinden çıkarır” gibi itaatsizliğe azmettirici
fetvalarla münafıklaştırma harekâtları ortada mümin bırakmamıştır. Yapmamakla,
yapmayı reddetmenin farkı, kâfir ile münafığın farkı gibidir; yani fasıklıktır!
Bir işi yapmayanla yapmayı reddedenin işveren nazarında hiçbir farkı yoktur.
Yapmayan, ıslah olur düşüncesiyle birkaç gün fazla tolerans kazanır.
Ya Allah’ın Resulü! Allah’ın yüce
dini İslam’ı egemen kılabilmek ve yeryüzünde adaleti sağlayabilmek için o kadar
müşkülatlı yollardan geçip dünyanın hiçbir nimetinden faydalanmayarak ve cihaddan
mazeretlere sığınıp geri kalmayarak hem yaralandın hem de nice dostlarını savaş
meydanlarında kaybederek Allah’a şehid verdin! Öyle dehşetlere şahit oldun ki, hem
amcan hem ilk Müslümanlardan hem de sütkardeşin olan ve lakabı “Allah’ın arslanı”
olan Hz. Hamza (r.a)’nın şehit düşmesi akabinde gözlerinin önünde bedeni
parçalanarak kalbi sökülüp alınmıştı.
Oysa zatını
dillerden düşürmeyen sözde hocalar ve ardına taktıkları yığınlar, cihad ehline
karşı öyle hakaretler yağdırıp karalıyorlar ki, velev ki bugün yaşamış olsaydın
aynı alçaklığı zatına göstermekten de imtina etmeyecekleri kuvvetle
muhtemeldir. İslam’ı, Allah ve zatının buyurduğu üzere hâkim kılabilmek ve
küfrün boyunduruğu altından kurtarabilmek için canlarını veren mücahidlere ağza
alınmayacak küfürler ve iftiralarla saldıran münafıklar, şeytana dost
olduklarını İslami maskeleri, ilmi zenginlikleri ve etkileyici üsluplarıyla gizlemelerinden
nasıl hain oldukları da anlaşılamamaktadır. O gün mübarek eşine iftira atan
münafıklar, bugün de cihad ehline iftira atmayı sürdürmektedirler.
Mübarek Ramazan Ayına girdiğimiz bu
günlerde çıkarsı amaçlarıyla zatını yine sömürecekler, azmış nefisleri
doğrultusunda öyle bir kimliğe büründürecekler ki, sanki Allah’ın kulu ve
elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) değil, batıl düzeni destekleyen bir peygamber portresi
çizeceklerdir. Oysa Allah’ın buyruklarının dışına çıkmamış; küfür senden razı
olsun diye ayetleri eğip bükmemiş; ayetleri yok sayarak kendi başına hiçbir
antlaşmaya imza atmamış; ayetleri tefsire kalkışarak hiçbir katkıda bulunmamış;
İslami hükümler haricinde hiçbir batıl iktidarla ittifak kurmamış; şeriattan
zerre kadar taviz vermemiş; Allah için adaletle şahitlik yaparak evladın olsa dahi
hiçbir kayırımda bulunmamış; cihadı cennete girmenin ve Allah rızasını kazanabilmenin
tek şartı bellemiş; cihad ehline baş üstünde tutarak ayrı bir sevgi ve saygı
duymuş; dünyevi çıkar gözeterek İslam düşmanlarının arzu ve isteklerine
uymamış; tehditlere, baskılara, rüşvetlere ve zorbalıklara boyun eğmemiş; batıla
asla göz kırpmamış; nerede zulme uğramış mazlum bir insan varsa ırkını ve inancını
gözetmeksizin zalime savaş açmış; Rabbin Allah’ın sözünden başkasına
kulaklarını tıkamış; fitne yok edilinceye ve kulluk yalnızca Allah’ın oluncaya
dek küfürle savaşmış; İslam devletinin kaçınılmazlığı ve tartışılmazlığını
vurgulamış; Allah’ın dinini yayma ve muktedir kılabilmeyi imani görev yapmış;
Allah’ın koyduğu cezaları uygulamada nefsi bir yorumda bulunmamış; bende sizin
gibi bir insanım diyerek asla zatına bir ayırımcılık yapmamış, peygamberliğinle
böbürlenmemiş, Allah’a kul olabilmek ve hükümlerini eksiksiz yerine
getirebilmek için korkudan itaate sınır tanımamış; sözle değil amelinle
insanlara örnek olmuş; Allah’ın vahyi dışında hiçbir şey söylememiş; çıkar
amaçlı fetvalar vermemiş; cennetin kılıçların gölgesi altında olduğunu
belirterek, eli silah tutabilen müminlerin batıla karşı hak için savaşarak
küfre son vermelerini buyurmuşsundur.
Ya
Allah Resulü! Zatının
adını kullanarak bizleri öyle batıllaştırdılar ki, sen Allah’ın indirdikleriyle
amel ederken, bizleri ise sana isnat ettikleri uydurma hadislerle amel
ettirmektedirler. Adın her ne kadar kitaplarla, tablolarla, afişlerle, tefsirlerle,
şarkılarla, şiirlerle, ilahilerle, mersiyelerle, vaazlarla, kasetlerle, sohbetlerle
övülüp yer gök inletilse de, maalesef o sen değil, batıllaştırdıkları
peygamberdir. Yüce dinimiz İslam bıraktığın gibi değil, Kur’an’ı Kerim Allah
tarafından muhafaza edilmesine rağmen müminler yaklaştırmamaktadırlar. Rabbimin
hidayete ulaştırıp cihada koşturdukları müstesna geri kalanın nasıl bir halde
olduğu, cihad ehline yaptıkları hakaret, küfür ve belalarla kanıtlıdır.
Kur’an Müslümanlığı sapıklıktır ya da sen
Kur’an’dan anlamazsın aşağılamalarıyla bizleri Kur’an’dan soğutup ayetlerden
öyle uzaklaştırdılar ki, zatını referans kılarak nerede bir hurafe var ise dayattılar.
Adına sevap verdiler; günahları affettiler; hidayete kavuşturdular; diledikleri
gibi yönlendirdiler; kendilerine tabi olmayanları cehenneme gönderdiler; haram ve helalleri belirlediler; hükümleri
koydular; çıkarlara göre fetva verdiler; cihada düşman kıldılar; cihad ehlini
cani, barbar, namussuz, şerefsiz, cehennem köpeği ve terörist yaftalarıyla
aşağıladılar; Allah’ın ve senin üstüne geçerek fetva verdiler; Kur’an’dan başka
bir hayatın varmış gibi sınırsız iftira düzdüler; böylece bizleri, zilletsi bir
münafıklığa mahkûm ettiler.
Şüphesiz her şeyi bilen, gören ve işiten
Allah, art niyetli olanları ortaya çıkarıp kahredeceği muhakkaktır. Lakin
onlara uyan Müslümanlar ne olacaklardır?
Ya
Allah Resulü!
Öyle kötü bir durumdayız ki, Rabbimden bir mağfiret gelmeden iflah olabilecek
değiliz. Adın var ama ne amelin, ne itikadın, ne Kur’an’i yaşamın, ne
siyasetin, ne cihadın, ne de şeriatın var. Seni, dolaylı yollardan din kurucusu
yaparak Allah’a ortak koştular. Bununla yetinmeyip, zatını istismar ederek
İslam’ı, Allah’a öğretmeye kalktılar.
“De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz?
Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi
hakkıyla bilendir.” Hucurat 16
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta
insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de
bütün lanet ediciler lanet eder. “ Bakara 159
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli
etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” Al-i İmran 142
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder