Nefislerin arzu ve istekleri için kendini
adayan şeytan ne kadar iyi ise, insanın egemenliği için var olan demokrasi de o
kadar iyidir.
Sekülerizm, ateizm, rasyonalizm veya
pozitivizmin dogması olan demokrasi, her düşünce ve inanç sahibinin kabul edebileceği
öyle sinsi bir nefistir ki, hedef ve gayesi yalnızca Allah’ın egemenliğine
karşı meydan okumak olup, eşitlik ve özgürlük adına otoriter tek çare savıyla
insanı dolaylı olarak mutlak irade sahibi kılar.
Oysa ne eşitlik ne de özgürlük olmadan
demokrasinin var olamayacağı her ne kadar aleni ise de, anayasa, yasalar ve
devletin yapmasını istediği şeyler yapıldığı sürece insanların özgür
bırakıldığı bir manipülasyondur.
Hâlbuki demokrasi adına seküler yasaların
koyduğu hükümler gibi Allah’ta hükümler indirmiş ve o hükümler doğrultusunda
insana özgürlük verilmiştir. Ancak demokrasi, insanı egemen kılıp Allah’a
kulluğu reddeden bir anlayış olmasından nefis, gerçekte olmasa da teoride
egemen olma mastürbasyonuyla seküler düşünceye tav olmuştur. Eğer oy vermek,
köklü bir değişime hak ve özgürlük tanısaydı, tartışmasız yasaklanırdı!
Aslında
demokrasi, despotizmlerin içinde en hileli ve en kötüsü olandır. Her ne kadar
halkın tamamının fikir ve kararını yansıtan etkin bir güç olarak tanımlansa da,
gerçekte plütokrasi, partizanlık ve zenginliğin iktidarıdır. Çünkü halkların
neredeyse tamamına yakının yoksul, zayıf ya da orta sınıf olmaları; profesyonel
politikacılar, şöhretli imtiyaz sahipleri ve zengin azınlıklarca güdülmesine
sebep olmaktadır.
Halkın
egemen olduğu demokratik tek bir düzen mevcut değildir ve olabilmesi de mümkün
değildir. Hem yaratılış fıtratı gereği, hem yaratıcı Allah’a kul olma mahkûmiyeti,
hem kadersel yazgıyı değiştirebilecek özgür bir irade bulunmaması, hem eşit
haklara sahip olunamaması, hem de seçilenlere tanılan ayrıcalıkların elde edilememesinden.
İnsanın övülmeyi sevmesi, kendisine iltifat eden güzel sözlü lafebelerinin tuzağına
düşmelerini kolaylaştırmakta; kötüde olsalar kendilerine değer verilip başlarının
okşanmasından duyulan memnuniyet dolayı sömürülmeyi barınak yapabilmektedirler.
Tıpkı şeytanın fısıldadığı vesveselerle nefisleri azgınlaştırması gibi!
Demokrasi
yok, otokrasi vardır! Demokrasi, ne halkındır, ne halk tarafından yapılır, ne
de halk içindir. Aristo’nun,”Demokrasi despotizmin en ileri şeklidir” sözünde olduğu gibi, "Herkes
fikrini söyler, kararı ben veririm. Burada demokrasi var." Dolayısıyla
yaratıcı Allah’ın değil de beşerin sözü, fizikte sözlerin en yücesi, doğrusu ve
itaati kabul edilir.
İnsanlar, kimi seçeceklerine odaklanır ama
seçtiklerinin hak mı yoksa batıl bir anayasa yani rejimle mi yönetileceklerine
aldırış etmezler. Zaten en korkunç ve bedbaht sorunda budur! Bağlı olmakla
yükümlü olunan rejim batıl yani çürük, temelsiz, bomboş, hak ve adalet
sağlayamayacak, beklentileri karşılayamayacak ise; seçilen vekilin yanlışın
üzerinde doğruyu inşa edebilmesi mümkün değildir. Çünkü “Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse diğerleri
de yanlış gider!”
Otoriter ve ideolojik rejim ile halk yönetiminin hiçbir
ortak noktası yoktur ve demokrasi, ilişilmesi
kesinlikle yasak ve anayasa ile koruma altına alınmış ve despot olan temel yapıya
müdahale edemez. Dolayısıyla rejim ile halkın düşünce, duygu, inanç, politika
usul ve ruhları birbirlerinden tamamen ayrıdır. Böylece seçme ve seçilme hakkından
öte hiçbir yaptırımı bulunmamaktadır.
Demokrasi,
adalet önünde öyle keskin bir kılıçtır ki, tıpkı dini engelleyebilmek için
kullanılan pozitif akıl ve bilim manipülasyonuyla insanlar nasıl aldatılıyor
ise, demokrasinin egemenlik iddiasıyla
da insanlar öyle kandırılmaktadır. Dolayısıyla seküler düşüncenin demokrat
maskeli hilesinin yegâne hedefi; Allah, Peygamber, Kur’an ve İslam’ın hâkim
olmasını engellemektir. Batıl düşüncede olan halk çoğunluğunun seçimi, dinen
meşru kabul edilemez. Her ne şartlarda olursa olsun her düşünce ya da din,
mutlaka egemen olmak ister ve egemenliğin paylaşımına hiçbir gerekçeyle izin
vermez.
Diğer
bir bakışla; din dışı seküler rejimlerin demokrasiyi yani halkın iradesel
seçimini bloke eden totaliterliği, halk iradesinin ve seçiminin nasıl etkisiz
olduğunu ortaya koymaktadır. İslam kimlikli bir parti, lider ya da siyasetçi,
halk çoğunluğunun onayını almasına rağmen halkın dilediği İslami bir düzeni
kurmakta özgür değil ise, demokrasi ne işe yaramaktadır? Demokrasi, seküler
düşüncenin teminatı olup, kulluğa karşı özgürlüğü pompalayan nefsi bir
başkaldırıdır. Her nefsin doğru yahut yanlışlarını meşrulaştırma amaçlı demokrasi
özlemi, demokrasinin batıl-şeytani olduğunu kanıtlamaktadır.
“Demokrasi, kendini hiçbir zaman olduğu gibi sunmaz.
Işıkla dolu bir ortamda ortaya çıkartılmaya müsait olmayan bu sistem, umumi
efkariyenin manipüle edilmesiyle amaçlarına ulaşır. Üçlü bir iktidar bağı
vardır; finansal, politik ve medyatik, son ikisi ilkinin rölelerinden başka bir
şey değildir.” Eddy Marsan
“Allah
onu (şeytanı) lanetlemiş; o da:
"Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim" demiştir. "Onları
mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle
onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara
emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost
edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.” Nisa
118-119