Birinci
Dünya Savaşı sırasında büründüğü takva ile milletimize ve İslam âlemine
unutulmaz darbe indiren İngiliz Casusu bir Lawrence vardı. Sanırım çoğunuz
biliyordur. İşte o Lawrence, çeşitli dönemlerde İslam ülkelerinde ortaya
çıkmayı sürdürmüş, bugünde Türkiye’de Kılıçdaroğlu ve Öcalan kimliğiyle
dirilmiştir. Biri peygamber soyundan gelen bir Seyid olduğunu ileri sürmekte;
diğeri de Hz. Muhammed (s.a.v)’in Medine Şûra çalışmalarının örnek alarak İslami bir kongre düzenlenmesi çağrısında bulunmak
suretiyle şeriatsı adalete sığınmaktadır.
Oysa her ikisi de Hz. Muhammed (s.a.v)’in
Allah’ın Resulü olduğunu reddetmekte, ilkel ve geri kalmış Arap kabilelerin
ortaya çıkardıkları bir din kurucusu olduğu düşünceleriyle vahyin yani Kur’an’ı
Kerim’in Allah sözleri değil, Hz. Muhammed (s.a.v)’in gerek Türk gerekse
Kürtlerin rehbersel peygamberleri olmadığını gizli ya da aşikâr savunmaktadırlar.
Ancak politika yaptıkları ülke insanlarının
Allah, Hz. Muhammed (s.a.v) ve Kur’an’a iman etmiş Müslüman oluşları, mecburen
İslam maskesi takmalarını zaruri kılmaktadır.
Öncelikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun peygamber
soyundan geldiğini ancak bunu siyasette kullanmadıklarını belirtmesi; ya
siyasetin çok kötü, iğrenç, aldatma, şeytani ve pislik olduğu için kullanarak
kirletmek istememesinden yahut Peygamber Efendimizin soyundan gelen Ebu Leheb,
Ebu Cehil ve Ebu Süfyan gibi müşriklerden olup Allah ve Resulünün hükümlerine başkaldırmasındandır.
Dolayısıyla Hz. Muhammed (s.a.v)’nin soyundan geldiğini iddia eden bir kişinin
iman etmemiş olması, o kişiye hiçbir ayrıcalık ve üstünlük sağlamayacağı
tartışılmazdır.
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun bağlı bulunduğu Kureyşan aşiretinin
Peygamberimizin aşireti olan Kureyş ile hiçbir ilişiği bulunmamakta; özleri
vahyi inkâr, İslam’a ihanet olan ve Alevi-Kürtlerden oluşan bu aşiret, Selçuklu
devrinde seyit olarak şecerelerinin onaylanıp Osmanlı’nın ilk dönemlerinde
kabul görmeleri akabinde İslam düşmanı olduklarının anlaşılması üzerine
cezalara duçar kalarak dışlanmışlardır. Zaten manipüle maksatlı kullandıkları
kureyşan namı ve kurucusu azılı kâfir kureyş dede adlı Rıza, peygamber soyundan
gelen seyit olarak hürmet görebilmek için İslam âleminde kendilerini meşrulaştırabilmek
gayesiyle şeytani bir hileye başvurmuştur. Dolayısıyla Kureyşan aşireti sadece
Allah’a, Resulüne ve İslam’a ihanet etmekle kalmamış, bugüne kadar bağlı
bulundukları devlet ve iktidarlara da ihanette sınır tanımamışlar, fitne ve
isyanda yarışmışlar, alttan alta İslam’a saldırmışlar, Müslümanları hasım
görmüşler, aynı hainsel saldırganlıkla misyonlarını sürdürmektedirler.
Lawrence nasıl İslam maskesiyle Müslümanları birbirine kıydırtıp
topraklarımızı yitirtmişse; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da peygamber
soyundan gelen seyit maskesiyle Müslümanların oyunu devşirebilme peşindedir.
Gelelim azılı kâfir Abdullah
Öcalan denen zalimin kurnazlığına:
PKK ve BDP lideri Öcalan, gerek ‘Din
sorununa devrimci yaklaşım’ adlı kitabında, gerekse AİHM’de yaptığı ve kitap haline getirilen 'Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru
Özgür İnsan Savunması' daki görüşleri, nasıl İslam ve Hz. Muhammed (s.a.v) ‘in
hasmı olduğunu belgelemektedir.
Marksist, Zerdüşt ve sonunda Hıristiyanlığı
seçtiğini açıklayarak çıkarına göre din değiştiren Öcalan, inanmadığı ve hakaretler
savurup olmadık ithamlarda bulunduğu İslam, Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a.v)’ı
sömürmeye kalkışarak, “Hz. Muhammed
(s.a.v)’in Medine Şûra çalışmalarının örnek alınmasını ve Diyarbakır’da Demokratik
İslam Kongresi” çağrısında bulunması; İslam’dan üstün tuttuğu Hıristiyanlık
ve Musevilikle ilgili görüşlerine ve İslam’ın Kürtleri ezdiği düşüncesine ne
kadar zıt olduğu aşikârdır. Neden Hıristiyanlık ve Yahudilik temelli bir kongre
çağrısında bulunmuyor da düşmanı olduğu İslam adaletine sözde yöneliyor?
Allah adına PKK’ya karşı savaşan El
Kaide ve El Nusra gibi mücahit örgütleri İslam’a ihanet etmekle suçlayan kâfir
Öcalan, mürtet ve azılı bir İslam düşmanı haçlı olduğunu kamufle edebileceğini
mi sanıyor?
Allah’ı Arabistan tasarımı, Esmaül
Hüsna olan 99 sıfatını Sümer Kavramlarından ileri geldiğini, cenneti ütopya,
Peygamber Efendimizin Hz. Hatice ile evliliğini para için yaptığını, namazı tiyatro, Kurbanı cinayet, orucun sınırlandırılmasını,
Kur’an’ı Kerimin Sümer mitolojisinin üçüncü büyük versiyonu olduğunu, İslam’ın dogmatizm
ve lanetli olduğu gibi birçok sapkınlıkta bulunan Öcalan’ın İslam çatısına
ihtiyaç duyması; tövbe edip İslam’a girmesinden mi yoksa Lawrence misali şeytani
hileyle Müslümanları tuzağa düşürmek istemesinden midir?
Nasıl oluyor da vahşet
olarak nitelendirdiği Kurban Bayramıyla ilgili bir kutlamada bulunabiliyor?
Kâfir Öcalan, öylesine sapıtmış bir
iblistir ki, kendini Allah yerine koyan bir tanrıymış gibi iman etmiş Müslümanlara
yeni hükümler getirebiliyor ama Hıristiyan ve Yahudilerin dinlerine herhangi
bir müdahalede bulunma cesareti gösteremiyor.
İblis Öcalan diyor ki; "Arabistan'da
halen 'kıble' denilen namazda yön anlayışı tanrıçaya bağlılığın bir izini
teşkil etmektedir. Tam bir vahşet halini alan kurban yerine, parasıyla
yoksullara ve daha hayırlı işlere fon oluşturmak yararlı olacaktır. Oruç
sınırlı olarak ve nefsi terbiye amacıyla uygulanmalıdır. Velhasıl tüm ibadet
uygulamaları çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmelidir.”
Öcalan, Hıristiyan ve Siyonist haçlı
Batıya hoş görünebilmek ve lehine karar çıkarabilmek için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne yaptığı İslam ve Müslümanlar aleyhtarı savunmada; "Farz olan
namazın aslının tiyatro olduğunu; ilk ütopya ve destanlar Sümer kaynaklı
olduğunu; cennet ütopyası, Âdem ile Havva'nın yaşamı, cennetten kovulması, ilk
Habil- Kabil kardeş kavgası ve Gılgameş'in yarı tanrı-insan kişilikli destanı
yazılı olarak günümüze kadar ulaşmışlardır” gibi sapkın açıklamalarını
tekrarlamaya devam etmeyecek, ancak sapkın örgütünde yer alarak ‘şeriat istiyorum’ diyen İslam kimlikli
Altan Tan benzeri münafıkların şeriattan kastettiklerinin “Öcalan şeriatı” olduğu artık kesinleşmiştir.
Lawrence hatta şeytana dahi şapka çıkartan işte
Kılıçdaroğlu; iste Öcalan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder