Milliyetçilik; diğer bir ifadeyle
ulusçuluk ya da nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür
bağlarından bir çatı meydana getirerek altcins ve din ayırımı gözetmeyen bir
milliyetperverliktir.
19.
yüzyıla kadar egemen olan dinin hâkimiyetine son verilmesiyle milliyetçilik sosyal
ve siyasi bir düşünce olarak yerini almış, böylece manipülasyonlarla dini otorite
siyasetten uzaklaştırılarak milliyetçi ilkeler sokağı ve siyaseti biçimlendirmiştir.
Milliyetçilik temelindeki vatan yahut vatanseverlik, tıpkı ruhsuz beden
gibidir. Vatanseverlik, her ne kadar dini bir inançla manipüle edilmeye
çalışılsa da özünde din olmayıp dil, tarih ve kültür bulunan bir cesettir.
Milliliğin
maddi ve manevi çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir anlayış olmasından dini,
dilden kültürden ve geçmişten aşağı tutarak, toplumun hassasiyetinden ötürü bir
maske olarak kullanılır. Dolayısıyla milliyetçilikte din, olsa da olur olmasa da!
Ancak tarihinde din bulunmasından dolayı dinsiz bir milliyetçiliğin inandırıcı
ve ikna edici olamayacağı kaygısı, mecburiyetten dini kabullenmeye yol
açmıştır.
Bir
de Atatürk milliyetçiliği vardır ki, Türk milliyetçilik anlayışının olmazsa olmazıdır.
Öyle ki, Atatürk milliyetçisi olmayan vatan hainliğiyle suçlanabilmektedir. Şeriatı
reddedene kâfir diyemiyorsunuz ama Türk olsanız da Atatürk milliyetçisi
değilseniz, vatan hainliğiyle suçlanabiliyorsunuz! Türk milliyetçiliğinin aksine
Atatürk milliyetçiliğinde din tamamen reddedilir, deist bir inanç olan Tanrı
işlenir. Zaten Türkiye’deki etnik ve dini sorunları üreten, ayrılığa ve
çatışmalara götüren Atatürk milliyetçiliğidir.
Milliyetçiliğin
esası ırk olmasa da ırktan beslendiği tartışılmazdır. Kendini üstün ırk nitelendiren
egemen milliyetçilik, elimine etmeye çalıştığı diğer ırkları ‘milli birlik’
manipülasyonuyla etkisiz kılabilmek amacıyla hegemonyası altına almak ister.
Unutulmamalıdır ki hemşerilik gütmek dahi hak ve adalet açısından nasıl yanlış
ise, milliyetçilikte o kadar yanlış, nefsi ve şeytanidir. Her köyün, kasabanın,
şehrin veya bölgelerin onlarca lehçesi, dili ve kültürü bulunduğuna göre, bir
toplumu tek bir milliyetçilik çatısı altında toplayarak olmazsa olmazı haline
getirmek, nefis için yeterli bir isyan sebebidir. Bir araya gelmiş toplumları
tek bayrak, tek dil, tek vatan altında toplamak başka bir şey, milliyetçilik
ise bambaşka bir şeydir. Milliyetçilik tamamen nefsi üstünlüğe dayalı bir
zorlamadır!
Ben,
Türküm ama asla milliyetçi olamam! Allah’a, Resulüne ve Kur’an’a olan imanım,
milliyetçi olmama izin vermediği gibi İslam’dan çıkmamada sebeptir. Çünkü
şeytanda ırksal bir milliyetçilik güderek kendinin topraktan yaratılmış Hz. Âdem’den
üstün tutmasıyla lanetlenmek suretiyle cennetten kovularak ebedi cehenneme mahkûm
olmuştu. Oysa ateşten yaratılan cinlerin bir
kısmı milliyetçi anlayışlarından şeytanı rehber edinmiş, bir kısmı da iman
ederek Peygamberleri rehber edinmişti. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere
herhangi bir peygamberin milliyetçilik yapabilmesi nasıl mümkün değilse,
Müslümanlarında milliyetçiliği mevzubahis olamaz! İslam’da milliyetçilik
haramdır ve milliyetçiliği meşrulaştıran tek bir kanıt sunulamaz.
Gerek
Türk gerek Kürt gerekse diğer etnik kökenli Türkiye Halkının büyük bir
çoğunluğu Müslüman’dır ve hükmen, İslam’dan başka bir çatı altında
bütünleşebilmeleri imkânsızdır. Ancak milliyetçiliği İslam’la özdeşleştirerek
zihin ve kalpleri iğfal eden iblis takipçileri, Müslümanlığın milli bir değer
olduğu konusunda başarıya ulaşabilmişlerdir. Tıpkı Türk İslam anlayışı gibi!
İslam’ı dahi
milliyetçileştirerek ‘Türk-İslam; Arap-İslam’ gibi küfre varan düşünceleri,
milliyetçiliğin nasıl İslam düşmanı olduğuna yeterli bir kanıttır. Allah’ın
vahiyle indirdiği yüce dini İslam’ı milliyetçileştirerek vahyi tahrip eden bir
anlayış, kâfirlerin en şiddetli ve celâllisidir.
Dinde
dahi zorlama yasak kılınmışken, milliyetçilikteki zorlamayı milli menfaatler
icabı meşrulaştıran bedenperestler, İslami değerlerin değil milli değerlerin
önemini vurgulayarak, bağlayıcı resmi bir ideolojiye dönüştürmüşlerdir. Oysa
İslam’ı seçmiş Müslümanlar için yaratıcı Allah, milli değerleri değil dini
değerleri şart koşmuş, doğumla başlayıp ölümle sona eren yaşamın her safhasına hükümler
getirmiştir. Bu sebeple kabre konmakla
beraber hangi milletten olduğun değil hangi dinden olduğunun hesabı sorularak
neye gönül verdiğin detaylarıyla irdelenmektedir. “Hem milliyetçi hem de
Müslümanım” yanıtı karşısında münafıklıkla yaftalanacak ve kâfirlerle aynı
akıbete uğranacaktır.
İslam’a göre kardeşlik ve Müslüman için zaruri saf, aynı
milletten olanları değil aynı dinden olanları kapsamaktadır. Buna göre bir
Müslümanın milliyetçi olabilmesi mümkün müdür? Bir Amerikalı, Yunan, Rus,
Avrupalı, Asyalı, Afrikalı Müslüman ile aynı milletten olmadığına ve milli bir
değer, çıkar ve menfaat paylaşmadığına göre; kardeşin olarak aynı safta
bulunmayacak mısın? İşte milliyetçilik anlayışı, bu kardeşliğe ve safa
karşıdır!
Milli
değerin İslam ile ilgisi olmadığına en önemli kanıt, milliyetçiler arasında
ateist, deist, Kemalist, laik, Hıristiyan, Yahudi gibi binbir çeşit düşünce ve
inanç sahiplerinin bulunduğu apaçık ortadayken, nasıl olurda milliyetçilik,
İslam ile özdeşleştirilebilmektedir? Velev ki Türk-İslam olmuş olsa dahi!
Dünya
nasıl bir aldatmaca ise maddeden ibaret milliyetçilikte bir yalan, hile, aldatma
ve İslami kurallara muhalefet şeytani bir tuzaktır. Onun için varsa yoksa
ırkıdır, milletidir, dilidir, kültürüdür ve tarihidir. Diğer bir ifadeyle benliği
ya da milliyetçilik kibridir. Lakin dine ihanet ettikleri gibi dillerine ve tarihlerine
de ihanet etmişlerdir ya! Dikkat edilirse en azılı İslam düşmanları milliyetçilerdir.
Tıpkı Doğu Perinçek gibi Ergenekon ve Balyoz terör örgüt üyeleri!
Türkiye’deki
Atatürk milliyetçiliğinin bayraktarı CHP ve Türk milliyetçiliğinin bayraktarı
MHP ve uzantılarıdırlar. Kâfir ile münafığın farkı ne ise, CHP ile MHP’nin de
farkı odur. Halkın Müslüman oluşu milliyetçilik ilkelerinin dışına çıkmalarına
mecbur bırakır, çıkarları uğruna ilkelerine oy etiketi koyarak İslam’ı ve iman
etmiş Müslümanları da savunmaktan kaçınmazlar!
Millet
bir beden, din de bir ruhtur. Milliyetçilik, bedeni temel alıp dil, kültür ve
tarihinde din yok ise önemsemez. Başka bir ifadeyle ruhsuz bedendir! Onu var
eden dil, kültür ve tarihten müteşekkil beden, nefsi temsil eder. Örneğin
ülkemizdeki PKK ayaklanmasının sebebi Kürt milliyetçiliğidir; Kürt dili,
kültürü ve tarihi! Türk milliyetçiliği her ne kadar Kürt milliyetçiliğini
boyunduruğu altına almak istese de nefis izin vermez ve Türk milliyetçiliğine
karşı Kürt milliyetçiliği; milliyetçiliğin ilke ve kimyasından dolayı itiraz
eder. Müslüman, PKK’ya dini açıdan karşı çıkarak düşman bellerken; Türk
milliyetçisi ise nefsi egemenlik ihtirasından karşı çıkar. Eğer Türk milliyetçiliği
yahut Atatürk milliyetçiliği meşru ise, Kürt milliyetçiliği de o kadar
meşrudur! Bu sebeple ruh ile bedeni birleştiren dindir; milliyetçilik ise
ayrıştırıcıdır, bölücüdür, fitneciliktir ve parçalayıcılıktır!
Öyle,
dini bir çeşni olarak içinde barındırmak; nefsi arzuları, hırsları ve isyanları
engellemeye yeterli değildir. Bu sebeple
milliyetçiliğin din karşıtı olmadığı savunulsa da münafıklık olduğu tartışılmazdır.
Çünkü ilke aldığı dili, kültürü ve tarihi, vahyi hükümlerle ilişkilendirmeyip
ortak geçmişin doğurduğu zorunlu bir birliktelik olarak kabul etmektedir.
Milliyetçilik
ilkeleri, milletlerin birbirlerinden bağımsız hareket etmelerine izin vermez.
Zaten BM’nin de amacı budur! Ülkelerin sınırlarla çevrilmiş olmaları ve toprak
bütünlükleri, ‘beden’ misali bağımsız olduklarını kanıtlamaz. Ruh olmadan beden
nasıl bir kadavra ise, din olmadan vatanda Allahsız bir topraktır! Milletlerin kendi dillerini, kültürlerini ve
tarihlerini yaşatıp yüceltmeleri, ölü bir bedeni bakımlı hale getirmekten
farksızdır. Milliyetçiliğin var oluş sebebi, dini otoriteyi yıkıp din adına
birleşmeyi engelleyerek bütünleştirici gücünü parçalamak suretiyle etkisiz hale
getirmektir. Farklı milletlere mensup insanlar din çatısı altın birleşir ama
hiçbir milliyetçilik çatısı altında bir araya gelmezler. Bir Amerikalının, Rusyalının, İngilizin, Çinlinin veya Kürdün İslam çatısı altında birleşmeye koşup da, milliyetçilik tuzağına koşmaktan kaçınmaları, din ile milliyetçiliğin gücünü ve doğruluğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla milliyetçilik, şeytani bir saptırmadır.
“Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl
erdiremiyor musunuz?” Yasin 62
“Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.” Hud 118
“Sizden önce nice (milletler hakkında) ilahi kanunlar gelip geçmiştir. Onun için,
yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın ayetlerini) yalan sayanların akıbeti ne olmuş, görün!” Al-i İmran 137
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder