İnsan olmayanlara laiklik ve demokrasi adına insanca muamele edilmesinin derin acılarını yaşıyor ve milletçe kahretmediğimiz tek bir gün geçirmiyoruz. Fizikken insana benzeyen ancak hayvandan da daha aşağı yaratıklara insaniyet himmetiyle gösterilen tolerans, onlardan bir farkımız olmadığını ortaya koymaktadır. Çünkü devlet halkın, insanda insanın aynasıdır.
Sonunda mazoşistliğe dönüşmemizden olsa gerek, sadistlere sözde insan hakları gereği hak ettikleri cezayı vermekten kaçınıyor ve toplum içinde barındırmakta bir mahsur görmüyor isek, biz insan olabilir miyiz?
Milletimize acziyeti, korkuyu ve çaresizliği en dorukta yaşatan devlet, medya ve sözüm ona hümanist akseptanslı işbirlikçiler; pkk ve siyasi uzantılarını cesaretlendirerek ceremesini masum halkımıza tattırmakta, dolayısıyla insan olmayan canavarların barış ve demokrasi maskeleri dehşet ve ihanetlere zemin hazırlamaktadır.
Halkımıza savaş açmış amansız bir haydut güruhuyla mücadeleyi bile dışa bağımlı politikalarla aşmaya çalışan bir yönetimin değil bir terör örgütünü, adi bir suçluyu dahi caydırabilmesi mümkün değildir. İnsan ile suçluyu aynı değerde yargılayabilen bir düşünce, insaniyeti mahkûm etmektedir.
Ülkesindeki terör örgütüyle yaklaşık otuz yıldır baş edemeyip üstelik meclise taşıtabilen, tehdit ve meydan okumaları karşısında hiçbir yaptırıma gidemeyen bir iktidarın başkaları üzerinde etkili olabilmesi imkânsızdır. Onun için gerek pkk gerek İsrail gerekse Rum’lar başkaldırabilmekte, Türkiye’nin gücünü hiçe sayabilmektedirler.
Asıl kışkırtıcı elebaşlarının değil de tetikçilerinin peşine düşen bir harekâtın başarılı olabilmesi nasıl düşünülür? Düşmanın sayısı ve gücü ne olursa olsun mağlup edebilmenin ve dağıtabilmenin yolu, sevk ve idare edenleri ortadan kaldırmakla mümkündür. Savaş meydanlarında dahi hep bu hedef gözetilmesinden düşman karşısında sayıları ondabir olanlar galebe çalmışlardır.
Bir taraftan BDP gibi bir terör örgütünü siyasi parti olmakla meşrulaştırıp üyelerine paye vermek suretiyle mecliste temsil edilmelerine hak tanıyıp, akabinde terörle mücadele adına dağ-bayır demeden tetikçi avına çıkmaktan daha komik ne olabilir? Türkiye’de öldürülen ve şehit edilen her vatandaş ve güvenlik gücümüzün organizatörleri ve azmettirici katilleri BDP olduğu aşikarken; neyin mücadelesi verilmekte ve terörün etkisizleştirilebileceği sanılmaktadır?
Apo’nun hapiste olması ya da izole edilmesinin yetmediği, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere her biri apo olan BDP’li yöneticiler derdest edilmedikçe ve bir virüs misali ortadan kaldırılmadıklarınca barış, huzur ve güvene kavuşabilmek olası değildir. Özellikle pkk sorununu bir “Kürt Sorunu” olarak deklare eden kimi hükümet üyeleri ve ana muhalefet başta olmak üzere aynı görüşte birleşenlerin tamamını telin ediyor, dolaylı yollardan BDP’yi motive ederek cesaretlendirmelerinden ötürü kıyılan vatandaşlarımızın katilleri ilan ediyorum. Ankara’daki eylem ve polislere saldırı, terörist Demirtaş’ın tehdit şifresinde gizli olup, KCK soruşturulmasıyla ilgili gözaltına alınan 55 teröristin intikamları adına sindirme mantığıyla yapılmıştır.
Zaten pkk’nın eylemlerini azdırtan ve BDP’ye güç katanlar, ırkçı terör sorununu, Kürt sorunu diye halka dayatmalarıdır. Böylece Türklerden hiçbir farkları olmayan ve aynı sorunları paylaşan Kürt kardeşlerimize öfke ve nefret duyurtmakta, dolayısıyla her Kürt, potansiyel bir pkk’lı olarak yaftalanmaktadır. Ya bilinçli ya da bilinçsizce öyle bir zehir ekiyorlar ki, ne zihinlerden ne de kalplerden söküp atmayı imkansız kılıyorlar.
Terör örgütü BDP, gerek yasal gerekse yasal olmayan yollardan mutlaka yok edilirse yığınların başsız kalıp dağılacakları kaçınılmazdır. Peşlerine düşülmesi gereken iğfal edilmiş çapulcular değil, doğrudan iğfalci BDP’dir. Vicdan taşıyan insan olmadıklarından gayri yasal yollardan da helak edilmeleri meşrudur. Yargısız infaz teranelerinde bulunanlar, BDP’nin katli için emir verdiği binlerce masum vatandaşımızı yargılayarak mı cezalandırıyorlar sorusu üzerinde düşünmeleri gerekir. Geçmişte olduğu gibi yeni bir TİM oluşturularak yola gelmez elebaşlıların telef edilmesi, düşmanla mücadelede olmazsa olmaz bir şarttır. Halkının mal ve can güvenliğini elem edinen her iktidar, ama öyle ama böyle tehlikeyi bertaraf etmekle yükümlüdür. Kendileri katlettiğinde özgürlük mücadelesi gerekçesiyle hukuk, müdahale yapıldığında ise hukuk dışı söylemlerin sözcülüğünü yapan medya ve işbirlikçileri BDP’nin dolaylı destekçileridirler.
Laik BDP, halkın değil kasap pkk’nın ta kendisidir. BDP’yi bitirmenin Kürt halkıyla hiçbir ilgisi olmayıp, tartışmasız pkk’yı bitirmekle ilişkilidir. Acımasız BDP, ancak kendisi gibi şeytan dostlarını kandırarak, Kürt halkının eşit ve özgürlüğü için mücadele ettiklerini ileri sürmesi, şüphesiz başka bir ülkeden bahsettiklerini ortaya koymaktadır. Çünkü düne kadar Türkiye’de eşit olmayan, inanç ve ibadetlerinde özgür bırakılmayan, fişlenen, çalıştırılmayıp eğitimden yoksun bırakılan, aşağılanan, aleyhlerinde her türlü tertip ve darbe girişimlerinde bulunan tek kesimin, vahye iman etmiş Müslümanlar olduğu alenidir. Hangi Kürt vatandaş, iddia ettikleri gibi diğerlerinden farklı tutulmakta ve özgür bırakılmamaktadır?
Madem özgür değil ve baskı görüyorlar; nasıl oluyor da vekil ya da belediye başkanı seçip seçilebiliyorlar, organize olup örgütleşebiliyorlar, diledikleri alanda iş yapabiliyorlar, Müslümanlara uygulanan kamu alanı sınırlarıyla kısıtlanmıyorlar, gerek orduevleri gerekse tüm karargâhlara girebiliyorlar, eğitim alabiliyor, istedikleri ilde serbestçe dolaşabiliyor, her türlü makam ve mevkie yükselebiliyor, ticaret yaparak holdingler kurabiliyor, devlete ve millete meydan okuyup tehditlerini sürdürebiliyorlar? Acaba tek bir Kürt vatandaş, Kürt olduğundan dolayı dışlandığını ve horlandığını söyleyebilir mi?
Kendileri gibi ateist, solcu ve Marksist Türklerle yekvücut olmalarının nedeni; İslam ve Müslüman Halka hasımlıkları değil mi? Yoksa ırki terör örgütlerine düşman oldukları Türkleri kabul ederler miydi?
Hükümetin BDP ya da pkk’yı bitirmek istemediği, İran’ın PJAK’ı yerle bir etme kararlılığından anlaşılmaktadır. İran’da PJAK ile ilgili tek bir terör saldırısına şahit oluyor muyuz? BDP gibi tehdit etmelerine ve meydan okumalarına fırsat veriliyor mu? Acaba BDP’nin laik oluşu mu müsamaha tanınmasında etkili oluyor?
Türkiye gibi bir gücün ABD ve Avrupa’dan yardım dilenircesine terörle mücadelede destek olmalarını talep etmesi, milletimiz adına utanç vericidir. Terörist BDP’ye yasal her türlü hakkı tanıyan, dokunulmazlık kazandıran, uzlaşı arayışı güden ve müzakere yapabilen bir devletin arkasında ABD ve Avrupa değil, tüm dünya olsa hiçbir ilerleme kaydedilemez. Bu sebeple terörü besleyen ve vatandaşlarımızın katline sebep veren devletin ta kendisidir. Dolayısıyla asıl suçlu BDP değil, halkının mal ve can güvenliğini politikalarına peşkeş çeken devlettir.
BDP bitirilmeden terör sonlandırılamaz, şeytan ve dostlarıyla hiçbir koşulda uzlaşmaya varılamaz. Dolayısıyla iki ezeli düşman BDP ve İsrail’le kararlılıkla savaşılmalı ve koyun sanılan milletimizin gerçekte kim olduğu yeniden yedi cihana kanıtlanmalıdır…
Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in BDP (pkk) ve İsrail karşındaki dik duruşları fevkalade umut vericidir. Ancak dağdaki sefiller değil, vakit geçirmeden BDP yönetimi alaşağı edilmelidir.
Acı çekilmeden kazanç olamayacağından; haklı ve samimi bir mücadele uğruna kadın ve çocuklarımız dâhil milyonların koşarak kendilerini siper edeceğinden asla şüphem yoktur. Çünkü bu millet, ömürlerini savaş meydanlarında geçirmiş ve İstiklal zaferleri kazanmış yiğit ecdadın torunlarıdır.
Asla ölmekten veya öldürülmekten korkmayan öylesi imanlı bir milletiz ki, takdir edilmiş ecelin korkakça diz üstünde sürünerek değil, imanına yakışır bir duruşla kahramanca mücadele ederek ayakta gelmesi arzusuyla şehit olabilmek için yarışan bir millettir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder