2 Şubat 2009 Pazartesi

Bırak, derinlerindeki pisliklerini kussunlar…



Sayın Başbakan,

Artık çapulcu sefillerle muhatap olamayacak bir misyonu yüklendiğiniz bilinciyle söz ve davranışlarınızı yeniden gözden geçirmenizi, bundan böyle, ezilenlerce takdir toplayan onurlu duruşunuzu, fıtratça mühürlenmiş kör ve sağırlara kanıtlama ihtiyacı duymama gerçeğiyle hareket etmenizi ve bağımsız bir Türkiye inşa etme çabanızı ispat etme zorunluluğu hissetmeyerek, ilerlemenizi sürdürmelisiniz.

Bırak konuşsunlar, bırak eleştirsinler, bırak kin ve nefretlerini döksünler, bırak hasetliklerinden çatlasınlar, bırak katilleri, barbarları savunsunlar, bırak esaretlerini ikrar etsinler…

İfade ettikleri gibi milletimiz ne aptal, ne de kendileri gibi kanları bozuktur…

Müslüman milletimizin susadıkları o muhteşem zaferleri yeniden tatma ve uluslar arası arenada yenibaştan söz sahibi olma yönünde başlattığınız girişim; dahili ve harici iğrenç çıkarlara ve politikalara katlettirilmemeli, ölümcül açlık çektikleri onur ve güce kavuşabilme arzuları, hiçbir sapma olmaksınız kendilerine sunulmalıdır.

Gerek ekonomik kriz, gerek yoksulluk, gerekse işsizlik gibi sorunlarını bir anda arka plana iterek nasıl uçarcasına mutlu olup doydukları, bizzat şahsınıza gösterilen sevgi ve saygı selinden anlaşılmaktadır. Batı kompleksiyle yoğrulmuş ve müstemlekeleri altındaki esareti çağdaşlık ve kurtuluş bellemiş hiçlerin bağımsızlık korkuları ve ihanetsel eleştirileri, hiç şüphe yok ki şahlanan aziz milletimizin sevinç ve hedeflerini baltalayamaz, köklerinde var olan liderlik tohumlarını yok edemez.

Milletimizi yıllardır sömürüp manda altında yaşamaya mahkûm eden lümpenlerin, devrimsel çıkışınızı hazmedemeyerek, dışarıda kul misali secde edip, içeride tanrılaşarak hükmeden politikalarını yıkmanız, kendilerini telâşlandırmış; Türkiye’nin zarar görebileceği paranoyası yada işgalci efendilerine hesap verecekleri endişesi veya dikta ideolojilerinin çökeceği kaygısıyla nasıl saçmaladıkları, milletimizin dikkatinden kaçmamakta, gereği gibi takdir edilmektedir.

Bundan dolayıdır ki onlarla ağız dalaşına girmemenizi ve cevap vermeye tenezzül etmemenizi tavsiye ediyor, bağımsızlığın öyle rahat koltuklarda elde edilemeyeceği gerçeğini şerefli tarihinden çok iyi bilen halkımızın, doğabilecek ekonomik ve siyasi karşı ataklardan etkilenmeyeceğine inanarak, özellikle “İstiklâl” vurgusu yapmanızı öneriyorum.

İfade ettiğiniz gerçek odur ki; onların değil, Türkiye’nin, Müslüman Türk milletinin ne düşündüğünün hayati önemi, mutlaka bir gün kalplere ve zihinlere nakşolacak, Türkiyesiz bir dünyanın olamayacağı ve kararlar alınamayacağı iktidarsal varlığı, herkesçe kabul edilecektir. Ancak bu sanıldığı gibi kolay olmayacak, önümüzdeki zorlu ve meşakkatli yolları azim, cesaret, sabır ve metanetle aşar, Yüce Yaratıcı Allah’a samimiyetle güvenip dayanırsak, hakkımız olan geçmişteki hedeflere elbette ulaşacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın…

Uçurumun kenarına gelmeden kanatlanabilmenin imkânsızlığını halkımıza anlatmanızı, tarihin derinliklerinden örnekler vererek, liderliğin ve zaferlerin nasıl kazanılabildiğini öğretmeye çalışın ki, hainlerin ve düşmanların yalanlarına aldanıp, bataklığa dönmesinler.

Milletimizi artıklara mecbur ederek zillete mevkuf eden sefiller yüzünden etkisizleştirildiğimiz ve “ne derler” paranoyasıyla dışlatıldığımızın bedelini ödemekte ve hamisi olduğumuz toplumlara da ödeterek, hiçte gururlanamayacağımız pespaye bir varlık sürdürmekteyiz.

Amacınız ve niyetiniz her ne olursa olsun; başlattığınız o tarihi adımın, hem Türkiye halkının hem de sömürge altında yaşayıp hak ve adalet umudu içinde yanıp tutuşan toplumları heyecanlandırdığını bir an olsun aklınızdan ve gönlünüzden çıkarmamanızı, giriştiğiniz o onurlu yoldan geri çevirebilecek tehdit, şantaj ve çıkar hesaplarına kulaklarınızı tıkayarak, “Ya ol, Ya öl!” felsefesiyle ilerlemenizi, dolayısıyla Müslüman bir Türk’e yakışır inanç ve cesaretle; zincire vurulmuş köle bir başbakan olmaktansa, özgür bir çoban olmayı yeğleyin…

Bilemelisiniz ki; dünyadaki düzen, toplumların adalete inanmaz bir hale geldiğinden, artık o düzen mahkûm olmuştur, bedeli ne olursa olsun mutlaka yıkılmalı, hak ve adalet hakim olmalıdır.

Hiç yorum yok: