İmam
Gazali’nin; “Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk
zanneder” sözü referandum gerçeğiyle öyle
örtüşmektedir ki, tartışmaların nasıl kabuktan ibaret olduğunu kanıtlamaktadır.
Yok,
rejim elden gidip demokrasi bertaraf ediliyormuş; yok, tek adamlık gelip
monarşist bir yönetime çanak tutuluyormuş; yok, meclisin hükmü ortadan
kaldırılıyormuş; yok, tek adama yetki veriliyormuş; yok, Türkiye ABD’nin
güdümüne sokulup projesi uygulanıyormuş; yok, milletin sesi kısılıp
cumhurbaşkanı egemen oluyormuş; yok, Türkiye felakete sürükleniyormuş; daha
neler neler…
Bugüne
kadar karanlığı mum ile aydınlatmaya çalışan haçlı-siyonist düşünce,
doğabilecek bir aydınlığı engelleyebilmek için öyle taklalar atıyorlar ki,
adeta sihirbazlara şapka çıkartıyorlar.
Yıllardır
Müslüman millete hayvanların dahi yemediği kabuğu yediren dâhili ve harici
haçlı-siyonistler, artık milletin kabuğun içini yemek isteyerek özlerine
dönecek olmasına öyle şiddet ve öfkeyle karşı çıkmaya kalkışmaktadırlar ki, bu
sebeple kabuktan ibaret iddialarının hiçbiri etkilememektedir.
Aslında
referandumun ne rejim, ne sistem, ne anayasa değişikliği, ne lider, ne de partilerle
hiçbir ilgisi bulunmayıp, doğrudan haçlı-siyonist enginleri yırtıp aşacak Müslüman
milletle alakalıdır.
İnsanı
insan yapan hak ve adalet; hak ve adalet ise İslam’dır! Dolayısıyla milletin tek
besin kaynağı olan hak ve adalet, bugüne değin meclisteki yığınların
iradeleriyle inşa edilememiş ve koalisyonlarla hainler iktidarları ele
geçirebilmiş ise, yönetimi meclisin dışına taşımaktan daha akılcı ve doğru ne
olabilir?
Milletin,
meclisi seçmesi demokrasi de, cumhurbaşkanını seçmesi mi anti-demokrasi? 550 ya
da 600 kişiden müteşekkil meclisin iktidarlığı meşru da, bir kişiye yetki
verilecek olması mı gayrimeşru? Sonuç itibariyle tercihini kullanarak
iktidarını seçen 80 milyonluk millet, günümüze kadar 550 kişiye hesap soramayarak
denetleyemeyip caydırıcı bir yaptırım uygulayamadığına göre; cumhurbaşkanlığı
sisteminin istenmemesindeki art niyet aşikârdır. Çünkü milletin değil, haçlı-siyonist güçlerin
sesi savunulmaktadır. Dolayısıyla Müslüman milletin iktidara hükmedecek
olmasına fevkalade kaygı duyarak korkuya kapılan haçlı-siyonist’ler, çeşitli
manipülasyonlarla cevizin kabuğunu ceviz diye yutturmaya çalışmaktadırlar.
Türkiye’yi
mahvedenin hep meclis olduğunu defaten yazılarımda dile getirmiş; milletin
seçtiği vekiller, millete ihanet ederek haçlı-siyonist güçlerin güdümünden hiç
çıkmadıklarını belirtmiştim. Asla halkın isteklerini ve duyarlılıklarını
dikkate alıp önemsememişler; haçlı-siyonıst’lerin düşüncelerini ve rızalarını
kazanabilmek için hegemonyalıklarına karşı bir duruş ortaya koyamamışlardı.
Öyle ki, PKK/HDP’li hainleri meclise sokmakla yetinmemişler; bakan dahi yapabilmişlerdi.
Ne
Erdoğan ne Bahçeli ya da diğer bir ifadeyle ne Ak Parti ne de MHP umurumda
değil! Ancak CHP, PKK/HDP, ABD, Rusya, Almanya, Hollanda, Belçika ve diğer
haçlı-siyonist ülkeler umurumdadırlar. Neden biliyor musunuz; referandumda ‘evet’
oyu kullanmama mecbur bırakmış olmalarındandır.
Çünkü haçlı-siyonist’lere ya karşı olacaksın
yahut Siyonist bir haçlı!
Vahiy
dışı seküler-laik rejime; lider ve partilere karşı çıkmak başka; referandum
oylaması ise bambaşkadır. Başta şahsım olmak üzere Kur’an, hak ve adalet adına seküler-laik
düşünceye karşı muhalefetimi sürdürecek, Allah ve ümmet lehine eleştirilerime
devam ederek insanlığın yani Müslümanlığın bekası için hiçbir küfre geçit
vermemeye çalışacağım.
Ya
sessiz kalarak ya da ‘hayır’ diyerek yapılacak olan odur ki, doğrudan
haçlı-siyonist belasını kabullenerek vurulan zincirlere razı gelmektir.
Ey hayırcı vatandaş! Bir saniye
sonrası için hiçbir yaşam garantisi bulunmayan bir ölümlü olmana rağmen öyle
gaflet, delalet hatta ihanet içindesin ki, karanlık ve fani dünyada güneşi yani
aydınlığı göremeyecek kadar aciz; layık olduğun insanlığı hak edemeyecek kadar
şerefsiz; hak ve adaleti idrak edemeyecek kadar aptal; güdülmekten sıyrılamayacak
kadar tutsak; yalanlarla mutlu olabilecek kadar haysiyetsiz bir mahlûk mu olmak
istiyorsun?
Öyleyse ‘evet’ de ki, eceline kadar kendin
olarak şerefinle yaşa!
“(Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş
ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre
çok değildir.” Ahzab 16
“Ey kavmim! Elinizden
geleni yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azabın geleceği şahsın
ve yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle
beraber beklemekteyim.” Hud 93
“Ben size: «Allah'ın
hazineleri benim yanımdadır» demiyorum, gaybı da bilmem. «Ben bir meleğim» de demiyorum. Sizin
gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, «Allah onlara asla bir hayır
vermeyecektir» diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları
kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum.”
Hud 31
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder