Yüz yıldır Türkiye’yi
boyunduruğu altına almış CHP diktatörlüğünün deşilecek olmasından;
CHP’nin
tutsak kılıcı iradesinden çıkılıp millet iradesine kısmi bir özgürlük katacak olmasından;
CHP ile anılan
cumhuriyet ve devletin milletleştirilecek olmasından;
CHP’nin
sultasında olan TBMM’nin milletin mülkiyetine geçebilecek olmasından;
Anayasaya CHP’nin
değil milletin söz sahibi olacak olmasından;
Atatürk
ilkelerinin değil millet ilkelerinin hâkim olacak olmasından;
Haçlı-Siyonist tabanlı
CHP sendromunun son bulacak olmasından;
Batı’nın
Müslüman Türk düşmanlığını yürüttüğü CHP’nin açığa çıkacak olmasından;
Türkiye’nin siyasi,
sosyal, ekonomik ve askeri gücünün düşmanlar üzerinde korku uyandırıp geri adım
attırarak hizaya çektirecek olmasından;
Milli
bir birlik ve bütünlüğü tesis ettirecek olmasından;
Dâhili hainlerin fitnelerini
son bulduracak olmasından;
Atatürk
gölgesi altında kendini millet yerine koyup millet iradesini hunharca dışlayan
CHP’nin bölücülük hoyratlığına son verilecek olmasından;
Milletin rabbi olan
Allah’a karşı imanı kayıtsız-şartsız reddedip sadece Atatürk aklını üstün gören
CHP’nin tahammülsüz jakobenliğinin durdurulacak olmasından;
Yabancı güçlere peşkeş
çekmeye çalışılan seslerin kısılarak ülkenin tehditlere karşı savunulacak olmasından;
Allah’a
yapılan kulluğu esaret belleyip CHP ilkelerine bağlılığı özgürlük manipülasyonuyla
milleti köleleştiren zihniyetin çerçöp edilecek olmasından;
İktidarın tek elde
toplanıp dışarıdan okunan gazellere geçit verilmeyecek olmasından;
Milletin
seçtiği Cumhurbaşkanın yegâne yükümlü ve sorumlu bir vasfa sahip olacak olmasından;
CHP’nin devletteki oligarşin
tekelciliğini son bulduracak olmasından;
Sinsice
sürdürdüğü İslamofobiyle ayrılıkçılığı derinden işleyerek yaymaya çalışan CHP
tuzaklarının bertaraf edilecek olmasından;
Müslümanların Atatürkçülük
adına her türlü baskılardan muaf tutulması ve hiçbir horlanma, hakir görülme, dışlanma
ve aşağılanmalarına mahal verilmeyecek olmasından;
Devlette
Allah ve İslami hükümlerin yer alabileceği kaygıları taşınmasından;
Müslüman milletin
karar alma inisiyatifini elde edecek olmasından;
Haçlı-Siyonistlere
karşı Müslüman Türk milletinin şahlanacak olmasından…
Seküler-laik anayasanın değişimiyle ilgili yapılacak referanduma
rejimi sindirmiş herhangi bir vatandaşın kabul etmeyerek ‘hayır’ oyu
kullanması, kendini yok saydığına bir kanıttır.
Oysa mevzubahis
yapılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, rejim taraftarı olmasına rağmen sırf İslami
hassasiyet taşımasından ötürü istenmemesinin yegâne sebebi, gizliden sürdürülen
İslam düşmanlığıdır. Yoksa Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin vahiy lehine hiçbir
icraat yapmadığı, devlete İslami hükümler getirmediği, laiklik aleyhine hiçbir
girişimde bulunmadığı, hiç kimseye dininden, ırkından ve sosyal yaşantısından
dolayı yasaklar getirip kısıtlamaya gitmediği, vahye iman etmiş Müslümanların
dışında hiçbir müdahalede bulunmadığı, hükümeti süresince milleti hem içeride
hem de dışarıda temsil edebildiği, ekonomide kalkınabilmek için hizmette sınır
tanımadığı, milleti devletin efendisi yapmaya çalıştığı, hata ve kusurlarına rağmen
millet iradesinden taviz vermeye yanaşmadığı, yaklaşı onbeş yıldır CHP rejimine
bir zerre olsun ilişmediği, CHP ve güruhu gibi devlet demeyip önce millet diyerek
devlet-millet birlikteliğiyle hareket ettiği malumdur.
Öyleyse nasıl olurda dünyasını
elem edinmiş bir millet, kendini imha edercesine karşı koyabilir? Nasıl olurda hürriyetini
değil de esaretinin devamını isteyebilir? Nasıl olurda aslan olmaktansa çakal
olmaya razı gelircesine CHP, PKK ve güruhunun artıklarına istekli olabilir? Nasıl
olurda Müslüman Türk milletini ezeli ve ebedi düşman bellemiş haçlı-siyonist
güçlerin güdümünde olmak hazmedilebilir?
Hele meclisi öne çıkarıp
demokrasiden sayıp da seçilen cumhurbaşkanını diktatörlükle itham edenler,
tartışmasız millet düşmanıdırlar. Yahu meclise verilen yetkinin sahibi ile
cumhurbaşkanına verilen yetkinin sahibi aynı değil mi? Öyleyse meclis diktatör
olmayıp da cumhurbaşkanı nasıl diktatör olabilecek? Yaklaşık 15 yıldır meclis
çoğunluğu, başkanlığını, hükümeti ve cumhurbaşkanlığını elinde bulunduran Ak
Parti değil midir? Düşüncelerine göre yetkiyi veren milletin tekrar geri alma
otoritesi yok mudur ki, millet iradesine güvenilmeyip saygı duyulmamaktadır? Çünkü
hiçbir zaman köle belledikleri millete danışma ihtiyacına gerek görmemiş, sözde
millet adına seçtikleri vekillerle millet iradesine ihanet etmişlerdir.
Ancak ruhuna bedeni karşılılığı fiyat etiketi koymamış Müslüman her
vatandaş, nefsi bir sapkınlık içine
girmeyerek ve ahiretini yitirecek bir beklentide olmayarak seküler-laik
anayasayı meşrulaştırıcı bir seçime katılamaz; Allah’ın vahiyle indirdiği
hükümlere göre hükmeder. Çünkü ölümle birlikte yola çıkılacak ahiret yurdunda heybede
aranan sadece ayetlere itaattir. Geri kalan her şey fani dünyanın debdebesidir!
Dolayısıyla seküler-laik bir rejimde “evet” veya ”hayır” ile ilgili çıkacak bir
sonuç umurumda değildir!
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve
kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve
Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”
Ahzab 36
“Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?”
Tin 8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder