Seküler küresel
düzende gayrimeşru sayılsa da Allah nezdinde meşru olup, Kur’an’a iman etmiş Müslümanlar
için yeterli bir ölçüt ve kanıttır.
IŞİD
ile ilgili derinden bir inceleme ve araştırma yaptığımda edindiğim gerçek oydu
ki, mezhepsi aşırılıkları, hata ve kusurları bulunsa da tamamen Kur’an’a bağlı
oldukları; batılı yani küfrü yıkıp İslam’ı egemen kılmak istedikleri; her ne
olursa olsun Müslümanlıkla şereflenmiş bir kulun esaret altında yaşamasına
tahammül edemedikleri; dünyanın hemen her yerinden koşan cihad ehlinin IŞİD için
değil Allah için savaştıkları; Allah’ın hükümlerini ve Resul’ün yolunu rehber
edindikleri; milliyetleri, medeniyetleri, adet ve gelenekleri gibi bedenleri ne
olursa olsun ruh da yekvücut olmaları; fitne ortadan kalkıncaya ve kulluk
tamamen Allah’ın oluncaya dek savaşacakları; emperyalizmin varlığına son
verecekleri; yeryüzünde hak ve adalet sağlayana kadar tağuta karşı
direnişlerini sürdürecekleri; haçlı-siyonist güçlerin önünde siper olarak
lejyonerlik yapan hain münafıkları hedefi açmaları maksadıyla düşman görmeleri;
Allah’tan başka uğruna kulluk yapabilecek bir kudret olmadığı imanıyla müşriklerin
ve münafıkların kınamalarından çekinmemeleri; haklarında uygulanan
yaptırımlardan korkmamaları; mükâfatları dünyadan değil ahiretten beklemeleri ve
Kur’an dışı hiçbir düşünce, eylem ve düzen içinde bulunmamaları…
Öyleyse herhangi bir
Müslüman’ın haçlı-siyonist menfaatleri uğruna IŞİD’i düşman algılayarak İslam’a
ihanet edebilmesi mümkün değildir!
Özellikle
sözde İslam Ülkelerinin IŞİD’e karşı küffardan daha şedit acımasız düşman
kesilmelerinin sebebini soracak olursanız; uydurdukları “hümanist İslam’ı” kabul
etmemeleri ve dostları haçlı-siyonist güçlere savaş açmalarıdır.
İzzet, güç,
şeref ve rızkı kâfir dostlarından geldiğine inanan o münafıklar, IŞİD’in
ilahlarıyla savaşmasından ötürü başlarına bir bela gelebilecek endişesiyle öyle
korkaktırlar ki, sözde iman ettikleri Allah’a nasıl şirk koştuklarını düşünce
ve amelleriyle kanıtlarlar.
Küresel
seküler ve demokratik dünyanın IŞİD’e düşmanlık beslemesi, uygarlıkları için
şer gördükleri cihadın yayılarak batıllıklarını yok edecek olmasıdır. Yoksa
IŞİD ile ilgili dünya kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla uydurdukları yalanların
tamamı asparagastır; gerçeğini zaten kendileri yapmaktadır. Çünkü batıllıkta
helal ve haram mefhumu olmadığı gibi din ve namus hassasiyeti de bulunmamaktadır.
Zinanın,
faizin, içkinin, savaşın, teşhirciliğin, azmettiriciliğin, acımasızlığın,
fesadın, küfrün ve hatta Allah adının anılmasının dahi yasak olduğu devletlerin
IŞİD’i kötülerin en kötüsü ve terörist tanıtması, nasıl hileci şeytanlar
olduklarına bir delildir.
IŞİD
insan öldürüyormuş, Müslümanları katlediyormuş; asıl insanları öldüren ve Müslümanları
suçlu-masum bakmaksızın alenice acımasızca katleden kendileri değil midir?
Onlar için tağut adına
öldürmek meşru; Allah adına öldürmek ise gayrimeşrudur!
Eğer
IŞİD, Allah adına değil de PKK-PYD-YPG gibi tağut adına varlık gösterseydi,
düşman değil dost kabul edilirdi!
Ancak
kimin dost ya da düşman olduğunu nefislerin seçimine terk eden toplumlar,
faydalı hiçbir öğütten yararlanamayacakları gibi ne hakkı ne de ahireti ciddiye
alırlar!
Dolayısıyla
IŞİD ile savaş, doğrudan Allah ile savaştır; çünkü IŞİD’in Allah’ın düzenini
egemen kılmaktan başkaca bir amacı bulunmamaktadır.
IŞİD’in
kabul edilmemesindeki yani düşman bellenmesindeki yegâne sebep; cihadı yol edinmesi,
batılı dost kabul etmemesi, haçlı-siyonist güçlerle ittifaka yani çıkar ilişkisine
yanaşmaması, her şart ve koşulda yeryüzünde şeriatı mukim kılmak istemesi,
sadece müminleri dost edinip kâfirleri düşman bellemesi, beşere değil Allah’a
kulluk yapması, haramı haram-helali helal sayması, İslam’dan başkaca bir din ve
düzene rıza göstermemesi.
İslam’dan başka bir
din ve düzen olabilir ama İslam’ın hükmü altında olmak şartıyla! Tıpkı münafıklarca
manipüle edilmeye çalışılan Hudeybiye Anlaşması gibi!
Gerek
yazılı gerek sözlü gerek kurdukları şeriat düzeni gerekse halk içindeki adil
uygulamaları itibariyle hiçbir işleri Kur’an dışı olmayan IŞİD, her ne kadar
hata ve yanlışları olsa da Ku’an’ın yaşayan örnekleridir desem, hiçte abartı olmaz.
IŞİD’in
doğrudan yahut dolaylı olarak üyesi olmasam da, Allah ve Resul’ünün hükmü gereği
iman etmiş ve kendilerini cihada adamış muttaki kardeşlerim olmaları hasebiyle dostlarımdırlar
ve istikbalde haçlı-siyonist güçlerin fiziki ve kıyıcı kuşatmalarında Türkiye’nin
yardım ve desteğine koşacak iman ehilleridir.
Bu
sebeple haçlı-siyonistin düşmanı asla Müslümanın düşmanı olamayacağından IŞİD
bir düşman değil, dostun ta kendisidir. Çünkü sadece Müslümanlar kardeştir ve
dostturlar. Münafıklar ve kâfirler her daim düşmandırlar; Allah’a düşman iman
etmiş Müslüman kuluna dost olamaz!
“Dinlerine
uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De
ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların
arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne
de bir yardımcı vardır.”
Bakara 120
“Allah,
inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.
İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp
karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı
kalırlar.” Bakara 257
“Müminler,
müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.
Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak
kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine
karşı (gelmekten)
sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız
Allah'adır.“ Al-i İmran 28
“Ey iman edenler!
Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve
kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir
toplum getirecektir. (Bunlar) Allah
yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar
(hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi
geniştir.“ Maide 54
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder