Tayyip
Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin bağımsızlık, mazlum, ümmet, hak ve adalet
adına sesini yükseltip İsrail ve Batı’ya meydan okuyucu siyaseti, Obama’nın; “Ortadoğu’daki politik çizginizi NATO ve ABD
eksenine çekmenizi bekliyoruz” uyarısıyla karşılık buldu.
Zaten Batı’ya
karşı haksızlıklara hesap sorucu dik duruşundan hem içeride hem de dışarıdaki İslam
âleminin, ezilen ve sömürülen toplumların övgüsü, desteği ve umutlarına mazhar
olan Erdoğan, bugüne kadar dengeye dayalı hak ile batılı idare edebilme
stratejisi, batıla karşı savaşan mücahidlerden dolayı öyle bir yol ayırımını
doğurdu ki, “Ya bizdensin, ya da karşımızdasın” restine
muhatap oldu.
Erdoğan ve Ak
Parti, Irak Şam İslam Devleti’ne karşı kurulan koalisyonda yer alırsa batıl;
almaz ise hak eksenini tercih ettiği deklaresiyle safını belirlemekle yüz
yüzedir. Dolayısıyla batılı tercih ederse dostu ABD, hak yolunu seçerse dostu
Allah olacaktır.
Türkiye diyor ki,
“49 vatandaşım IŞİD’in elinde, sizinle birlikte hareket edersem vatandaşlarımın
kelleleri Türkiye’ye gönderildiğinde halkıma ne derim”; ABD’de diyor ki; “Bizim
iki vatandaşımızın kelleleri kopartıldı, bana ne senin 49 vatandaşından,
topunuz bir ABD’li etmez.”
Cihadı hıristiyan
ve yahudi uygarlığı için en önemli tehdit bulan ABD ve batılı müttefikler,
Türkiye olmaksızın cihadı kıramayacaklarını; Türkiye’ye bel bağlamış İslam âleminin
de cüretkârlıklarını ve biraraya gelmelerini önleyemeyecekleri
panikliklerinden, özellikle Türkiye’ye cennet vaat edip cehenneme gönderebilme
planı içindedirler.
Türkiye’nin İslam
dünyasındaki yükselişinden ve itibar kazanmasından fevkalade rahatsız olan
Suudi Arabistan, tıpkı Mısır’da olduğu gibi Türkiye aleyhine ABD ile girdiği
gizli ittifaktan Irak Şam İslam Devleti’nin önüne sürerek mahvı perişan edebilme
peşindedir. Saltanatını yitirebilecek korkusuyla ihanet ve fasıklıkta sınır
tanımayan sömürgeci Suudi Arabistan’ın cihad ehlinden çekinceleri, Batı
ülkelerinden çok daha fazladır.
Mesele IŞİD
değil, doğrudan Türkiye’nin parlayan gücünü ve etkisel duruşunu kırmaktır. Düne
kadar kendilerine tutsak kıldıkları ve boyunduruklarından çıkarmadıkları
Türkiye’nin Erdoğan iktidarıyla birlikte öze dönüş süreci haçlıları endişeye
sevk etmiş, geçmişte yaşananların ve egemenliğin tekrar Müslümanlara geçerek
tarihin tekerrür edecek olması kaygıyı arttırmıştır. IŞİD bir mazerettir; asıl düşman bağımsız Türkiye’dir!
Obama, ifade
ettiği gibi Türkiye ile birlikte Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Ürdün’ün koalisyona iştiraklerini istemesi tamamen manipülasyon olup, asıl
hedef Türkiye’yi saflarına katarak İslam aleminden koparmaktır. Zaten Ürdün, ABD’nin Ortadoğu’daki
emir eri olmasına rağmen adının dâhil edilmesinden paniğe kapılmış; Başbakan en- Nasur, diğer ülkelerin
içişlerine karışmayacaklarını ifade ederek, Irak Şam İslam Devleti’ne karşı oluşturulan koalisyona
katılmayacaklarını açıklamıştır.
Ülkesinde çıkabilecek isyana karşı krallığını
yitirme korkusuyla karşı karşıya olan Suudi Arabistan, efendisi ABD’nin
gölgesinde kalarak, yükü Türkiye’nin üzerine atma arayışındadır. Gerçi Birleşik
Arap Emirlikleri bir devlet olmayıp, fahişelerden farksız süs, eğlence ve
gösteri merkezidir.
Türkiye,
Katar kadar onurlu, imanlı, cesur, hak ve adalet taraftarı olamayacak mı?
Türkiye,
yaratıcısı Allah’a dayanıp güvenerek duruşunu açıkça ortaya koymalı, olası
ekonomik zararlardan endişe duymayarak hak ve adaletin yanında yer almalıdır.
Bilmelidir ki, Allah’ın gazabı, ABD’nin planladığı zararlardan çok daha vahim
ve ürkütücüdür. Zaten Allah dilemedikçe, ne zarar ne de fayda verme gücüne hiçbir
beşer sahip değildir.
Ya muhalefet
partilerine ne demeli! En basit bir olayda dahi “Türkiye yıkıldı, bitti” gibi
ulumalardan geri durmayan muhalefet, Türkiye’ye düşmanlar mıdır ki, haçlı
koalisyonunu desteklercesine sessiz kalarak saflarında yer almaktadırlar?
Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin çöküşüyle ellerinde bir ülke kalacaklarını mı
sanıyorlar? 49 vatandaşımızın başlarının kesilmesini fırsat kollayıp, Ak Parti
iktidarının yerine geçmeyi mi düşünüyorlar? Türkiye’ye karşı kurulan tuzağı elem edinmeyecek
kadar hain, düşman ve şerefsizler midir?
Haydi, Allah’ın
kulluğunu kabul etmiş Erdoğan ve Davutoğlu! Rabbiniz varken ABD, Avrupa ve NATO
kimlerdir ki, onlara boyun eğerek Rabbinizi düşman kılacaksınız? Onların dayatmalarına,
arzu ve isteklerine uymayın; tuzaklarına düşmeyin; size güvenen insanlara
ihanet etmeyin; Allah’ın verecekleri yanında onlardan bekledikleriniz bir
hiçtir; Rabbinizin karşısına ortak koşmuş bir zillette çıkmayın; eğer Türkiye
hassasiyetiniz vahyi duyarlılığınızdan fazla olsa bile, istiklal için canlarını
feda etmiş ecdadınıza nankörlük ve hainlik etmeyin; Allah’a, vicdana ve adalete
karşı direnerek savaşan kim muzaffer olmuş ki, batılın yanında yer alarak zafer
kazanabilesiniz; dâhili düşmanlara karşı gösterdiğiniz dik duruşu onlara karşı
da gösterin ki, Türkiye’nin hiçbir hasımca ele geçirilemeyeceğini kanıtlayınız!
Türkiye’nin
bağımsız bir ülke değil, ABD ve NATO güdümünde müstemleke bir ülke olduğu, Obama’nın,
“Ortadoğu’daki
politik çizginizi NATO ve ABD eksenine çekmenizi bekliyoruz” uyarısıyla alenileşmiştir.
Bağımsızlığa, sömürüye, haksızlığa
ve adaletsizliğe karşı intifada mı, yoksa köleliğe mi devam?
"Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayandım.
Çünkü yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın.
Şüphesiz Rabbim dosdoğru yoldadır." Hud
56
“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı
olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden
sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir
dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder