İslam’ı
kabul etmiş Müslümanlar olarak, Allah için yaratılmış ve Allah’tan başkasına
kulluğunuzun küfür olduğu itikadınızla, belirlenmiş süre içinde kalacağınız
dünya hayatını ebedi ahiret yurduna karşılık etiketlendirmeyeceğiniz bir imana
sahipsiniz.
Lakin
imanınızın gereği gibi amel etmekten kaçınıyor, küfrü imana tercih ederek
batılla ittifaka girişip müminlere karşı savaş açan iktidarlarınıza karşı
cihada kalkışmıyorsunuz.
Oysa
iman etmiş Müslümanlar olarak varlık sebebiniz, yeryüzünde bir fitne kalmayıncaya
ve kulluk sadece Allah’ın oluncaya kadar küfür cephesiyle savaşmanızdır.
İslam
maskeli krallarınız, sultanlarınız, emirleriniz, şeyhleriniz ve devlet erkânı
hem Allah’a hem Resulüne hem de Allah’ın indirdiği hak düzene apaçık ihanet ederek
küfür cephesiyle cihad ehline karşı koalisyon oluşturduğu halde, sizler hiçbir
şey olmamışçasına yerlerinize çakılmış bulunmaktasınız.
Hâlbuki
Allah üzerinize savaşı farz kılmış, Allah adına hain yöneticilerinizi
iktidardan uzaklaştırıp batıl çukurlarına gömmenizi emretmiştir.
Ancak
görülüyor ki, üzerinizdeki ölü toprağı dünya menfaatlerini ahiretten üstün tutmanızı
sağlamış, dolayısıyla kendi istek ve düşüncelerinize göre yaptığınız
ibadetlerle ahireti kazanabileceğinizi sanmaktasınız.
Bakın,
yıllardır kardeşlerinizi deşen, yurtlarını işgal ederek vatanlarından çıkaran,
İslam âleminin ve Kur’an’ın ezeli düşmanı olan İsrail başbakanı Netanyahu ne
diyor; “Sunni Arap ülkeleri İsrail’in düşmanı değil
artık müttefikidir. İslami terörizm, Ortadoğu’da yeni bir ortaklık oluşturdu. Irak
Şam İslam Devleti örgütüne karşı ABD Başkanı Barack Obama’nın mücadele
çağrısına tam destek veriyoruz. Hamas, El Kaide, El Nusra, IŞİD, Boko Haram ve
Hizbullah gibi örgütler aynı zehirli ağacın dallarıdır.”
İşte
sizin iktidarlarınız ya da krallıklarınız, iblis ABD ve İsrail’i müttefik
yaparak, İslam’ı, Kur’an’ı Kerim’i dolaylı da olsa ‘zehirli ağaç’ olarak
kabullenmişler ki, birleşerek mücahidlere karşı koalisyon kurabilmişlerdir. Öyleyse
Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik
Arap Emirlikleri ve Umman’nın, İsrail’den ne farkları var? İsrail’de İslam’a
düşman, onlar da!
Bugün
Allah için haykırmayacak ya da ayaklanmayacaksınız da, ne zaman Allah’a karşı
kulluğunuzu kanıtlayacaksınız?
Unutmayınız
ki, Allah’ın verdikleri ve verecekleri yanında krallarınızın, sultanlarınızın, emirlerinizin,
şeyhlerinizin ve iktidarlarınızın verdikleri ve verecekleri bir hiçtir.
Onun
için onlardan değil Rabbiniz Allah’tan korkun! Onlardan elde etmeyi
düşündüğünüz menfaatlere değil Allah’tan edineceklerinize odaklanın! Dünyadaki
saltanat uğruna küfürsel ihanete razı olup cehennemi kucaklayacağınıza; şahadete
koşarak ebedi cenneti kazanın! Şeytanın nefislerinize nüfuz edip aldatması
akabinde nasıl bir felaketi sizlerin beklediğini kritik yapın ki, krallarınız
ve iktidarlarınız adına yüklendiğiniz meşakkatin dehşetini idrak edin!
İmanınız
Allah’a ise, Allah için canınızı vermekten kaçınamazsınız. Haçlı-siyonist koalisyonuna
iştirak etmiş hain krallarınıza, emirlerinize ve iktidarlarınıza karşı öyle sert
savaşın ve hak ettikleri dehlizlere gönderin ki, Allah, ellerinizle yaptığınız
mücadeleden dolayı sizleri ve müminleri galebe çaldırsın; böylece küfrün tutsaklığından
kurtarsın.
Biliniz
ki, asıl düşman ne ABD ne de İsrail’dir. Asıl düşman kimdir biliyor musunuz;
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’nin buyurduğu üzere; “Münafık,
kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir” hadisine istinaden; Suudi
Arabistan başta olmak üzere Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn,
Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’dır.
Bugün
iblis ABD ve işbirlikçi hain iktidarlarınızdan korkup, gelecek günden hiç tasa
duymuyorsunuz? Yoksa “o gün” ABD ve krallarınızın sizleri koruyacağını ve
kurtaracağını mı sanıyorsunuz? Yoksa sadakatle bağlandığınız kulsal
itaatinizden dolayı; “dünyada iken beni hiç bırakmadınız; sadakatle bağlı kaldınız;
saltanatımızı ayakta tuttunuz; sözlerime boyun eğip cihad ehline karşı siper
oldunuz; tüm haksızlık ve adaletsizliklerimize arka çıkarak mazlumları ve
kendilerini Allah’a adayan müminleri ezip geçmemize tepki duymadınız; zalimlerle
birlik olmamızdan ve Allah’ın hükümlerine uymamamızdan hesabını sormadınız;
bizi ilahınız ALLAH ile eş değer tutarak sorgusuzca öyle bağrınıza bastınız ki,
Allah’ın gazabına karşı bugün kendimizi kalkan yapıyoruz” diyerek,
günahlarınızı ve cezalarınızı üstleneceklerini ve cehennemden kurtaracaklarını
mı düşünüyorsunuz?
Bir
Allah’ın hükümlerine bakın; bir peygamberinizin yaptıklarına bakın; bir
devletinizin küfrüne bakın; bir kendinize bakın; sonra alacağınız karar, ya iman
ya da küfür seviyenizle eşdeğer olacaktır.
Ey Suudi
Arabistan, Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Umman’lı iman ehilleri; Rabbinize, hükümlerine ve müminlere savaş
açmış münafık iktidarlarınıza karşı savaşın; alaşağı edin; babanız yahut
kardeşleriniz dahi küfür safında yer almış ise, Allah adına öldürün, hapsedin, ülkelerinizden
sürün; onlar düşmandır!
İktidarlarınızın
İslam olmadığı, küfre yani batıla karşı savaşan cihad ehlinden duydukları
korkularıyla ortadadır. Kâfirlerden daha şedit bir psikolojiyle mücahidlerden
korkarak küfre sığınan bir iktidar, İslam olabilir mi? Çünkü onların amacı hak
değil batıldır. Sizleri sömürerek saltanatlarına bir halel gelmemesi adına
taşıdıkları evham ve tedirginlik,
dünyadaki haklarınızı gasp ettikleri gibi ahretlerinizi de helak edici
bir ihanet içindedirler.
İmani değerlerinize karşı savaş açmış iktidarlarınız
karşısında sinip Allah uğruna mücadele etmezseniz, akıbetinizin ne olacağı
ayetlerle bildirilmiştir. Allah için savaşmayana Allah, merhamet eder ya da
bağışlayıcı bir lütufta bulunur mu?
Devleti için savaşmayan hain kılınarak idamı meşru da, Allah
için savaşmayanın münafıklığı ve öldürülmesi gayrimeşru mu?
Dünya,
küfürle imanın savaştığı bir yer; ahiret ise barış, huzur ve güven yeridir.
Dolayısıyla dünyada iken Allah için, haksızlık ve adaletsizlik için savaşmayıp
susan müminler, sadece “Allah’a ve ahiret gününe inandık” demeleriyle
kurtulamayacak ve içinde ebedi kalacakları cehennemde barış içinde azap
göreceklerdir. Orada ne tartışacak ne çatışacak ne benlik, kibir ve egemenlik
güdecek; ne ölecek ne de istirahata çekilebilineceklerdir.
Bir
saniye sonrası garantisi olmayan yaşam ve saltanatınız için ahiret hayatınızı
satmayınız. Allah’a ihanet eden iktidarlarınıza
karşı öyle dik durunuz ve yerle bir ediniz ki, iman ettiğiniz Allah, sizleri mükâfatlarla
karşılasın.
“Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik
et. Umulur ki Allah kâfirlerin (ve münafıkların) gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha
şiddetlidir. “ Nisa 84
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder