Kullanacağınız
oy ucuz ve kalitesiz olsun!
Şu insan o
kadar zavallıdır ki, sanki az derdi varmış gibi başına, altından kalkamayacağı yeni
dertler açmak için Arap atı misali koşturabilmektedir.
En basit bir
alışverişinde dahi mağaza mağaza dolaşarak satın alacağı ürünün altını üstünü çevirip
saatlerce düşünür, sorup soruşturur, sağlamlığını ve garantisini arar; ürüne
göre kullanım süresi, üretildiği tarih ve markasına varıncaya kadar kılı kırk
yarar, sıra kendini yönetecek partiye oy vermeye gelince, satın aldığı ürüne
gösterdiği özeni umursamaz. Öyle ki, satın aldığı ürünün kusurlu çıkması
akabinde geri vermeye hatta tüketici mahkemelerine koşturur, ancak seçtiği
parti hayatını bertaraf ederken geri dönüşü olmayan bir uçurumun başında
kaskatı kesilir.
Yahu arkadaş;
satın aldığın ürünün markasına, referansına ve güvenirliliğine hayati önem
veriyorsun da, devletini idare edecek parti için neden aynı hassasiyette
davranmıyorsun? Şöyle ifade edersek; evladınızı evlendirmeyi düşündüğünüz
kişinin yedi ceddine varıncaya kadar ailenize uygun olup olmadığını araştırarak
izdivaca karar veriyorsunuz da, seçeceğiniz aday yahut parti çok mu önemsiz ki,
anlık etkisinde kalıp destekleyebiliyorsunuz? Tıpkı evliliklerde, ortaklıklarda
ve dostluklarda olduğu gibi karşılaştığınız acı bedeller, hep böylesi bir gafletin
sonucu değil midir?
Rakipler
birbirlerini nasıl kötü ürün satmakla, sahtekârlıkla, dolandırıcılıkla ve hilekârlıkla
suçlamaları misali politikacıların da kazanabilmek için birbirlerini yolsuzlukla,
yalancılıkla, hırsızlıkla, namussuzlukla, bölücülükle ve ihanetle itham
edebilmeleri azmış nefislerinin fıtratsal bir sonucudur.
Nasıl ki bir
aile yahut şirket, kendilerini yönetecek idarecinin her türlü sorunun altından
kalkabilecek gücüne, liyakatine ve tecrübesine dikkat ediyor; ülkeyi yönetecek
partinin güç, deneyim ve istikrarına önem verilmemesi açık bir intihar değil
midir?
12 yıldır
ülkenizi yöneten iktidar; tecrübesiyle pişmiş, hata ve yanlışlarını idrak
etmiş, halkının eksikliklerini tespit etmiş, daha çok faydalı olabilmek için
adımlarını hazırlamış, ülkenin huzur ve güveni adına dost ve düşmanlarını
tespit etmiş, açık gediklerini ya kapatmış ya da kapatabilmek için planlarını
yapmış, milletini daha yüksek bir seviyeye ulaştırabilmek ve uluslararası zeminde
hak ettiği değere kavuşturabilmek için altyapıyı tesis etmiş, içine kapanık bir
Türkiye değil dünyada ses getiren bir Türkiye’yi hedeflemiş, zorba komşularına
sessiz kalmayarak halkların hak ve adaleti için susmamış, maddi ve nefsi çıkarı
insanlık üstünde tutmamış, dünyanın neresinde zulme uğramış bir toplum var ise ‘bana
ne’ demeyerek yardımlarına koşmuş, insanlık adına dünyanın en güçlü
devletlerine meydan okumuş, cumhuriyet tarihinde yapılanları iktidarı boyunca
birkaç kez katlamış, milleti için kendisine atılan iftiralar, suçlamalar ve
karalamalardan yılmayarak dimdik ayakta durabilmiş, çıkarını düşünerek kendine
fiyat etiketi koymayıp hiçbir kayırım gütmeksizin sömürücülere göz açtırmamış,
şantaj ve tehditlere boyun eğmemiş, aleyhine ittifak yapan haçlı cephenin
gücüne karşı durarak milleti adına ürkmemiş, ülkesinin hakları için kirli
pazarlıklara kalkışmamış bir iktidarı devirmek; kundaktaki bir bebeği acımadan
katletmek ya da ülkene yaptığın apaçık bir nankörlük ve ihanet değil de nedir?
Madem
CHP, MHP, BDP, SP ve gönlündeki diğer partiler daha iyi yönetir düşüncesindesiniz,
satın aldığın bir üründe aradığın garantiyi onlardan beklemeyecek misin?
Oyunuzu talep
edenlere: güzel konuşuyorsunuz; vaatler sıralıyorsunuz; Ak Partiden daha iyi
yöneteceğinizi iddia ederek bizleri havada uçuruyorsunuz; verecekleriniz
karşısında duyduğumuz umutla sıkıntılardan kurtulacağımız sevincini yaşıyoruz;
yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık ve adaletsizlik yapmayacağınıza söz
veriyorsunuz; artık ülkemizde ne açlık ne yoksulluk yaşanmayacağını ve
dilediğimizi satın alabileceğimizi vurguluyorsunuz; toplulukların barış içinde
yaşayacağını; hiçbir karışıklık çıkmayacağını; sokaklarda terör ve saldırıya
rastlanmayacağını; mal ve canlarımızın emniyet içinde olacağını; ekonomide
hiçbir kırılmanın mümkün olmayacağını; Vandalların saldırılarıyla
insanlarımızın, otomobillerimizin, dükkânlarımızın, evlerimizin yakılıp
yıkılmayacağını; çocuklarımızın ölmeyeceğini; her türlü sıkıntıların bertaraf
edileceğini; özgürlükler vereceğinizi; işsizliğin kalmayacağını; zamlar
yapılmayacağını açıklıyorsunuz da, bize verebileceğiniz teminat nedir?
Çünkü bir
ekmeği dahi paramız olmadan alamayarak, fırıncıya “sözüme güven” dediğimiz halde alamıyor; dolayısıyla sözün hiçbir
itibarı olmadığı günümüzde, garanti vermeksizin sözünüze nasıl güvenebilelim?
Bizden iktidar partisinden vazgeçip kendinize oy atmamızı isteyerek girdiğimiz
riskin bir karşılığı olmalıdır. Ya sözlerinizi tutmaz iseniz, uğradığımız
zararları nasıl karşılayacaksınız?
Daha
seçim arifesinde belirsizlik kuşkusuyla herkes kaygı içinde; işçi, memur,
öğrenci, emekli, köylü, çiftçi, esnaf, sanayici, yatırımcı, hatta hastalar dahi
ışığa çarpılmış tavşanlar misali kaskatı kesilmiş bir korku içindeler. Öyle ki,
‘ne olacak’ şüphesiyle neredeyse alışverişler durmuş ve psikolojik kriz
insanları sarmış bulunmaktadır. Kolay değil! 12 yıldır düzen kurmuş bir
iktidarın devrilerek kendinizin seçilmesiyle ilgili bir karar, öyle her
babayiğidin cüret edebileceği bir pehlivanlık değildir.
Sonuçta
milletimiz, geçimini sağlamak, çocuklarını geçindirmek, işini devam ettirmek,
huzur, güven, sağlık ve hizmet sağlayan bir yönetimin güvencesinde vatanı
Türkiye’de yaşayabilmek amacındadır.
Hep
vaatlerde bulunuyorsunuz ama başaramadığınız takdirde oy verenlerin zararlarını
karşılayacak tek bir teminat veremiyorsunuz! Basit bir alışverişte bulunan
tüketici, iş yapan esnaf, kredi veren bir banka veya dilenciye bile yapılacak
yardımın dolandırıcılık olup olmadığına dikkat eden bizler, hiçbir garanti almaksızın
neden vatanımız gibi bir ruhu tehlikeye atacak oylarımızla sizleri
destekleyelim? Diyorsunuz ki, sözümüze
güvenin! Peki, siz kimsiniz? Her şeye muktedir tanrı değil beşer olduğunuza
göre; neden sözünüze güvenelim? Herhangi bir insan, bankadan çekeceği kredi,
satın alacağı bir eşya veya yaptığı bir alışverişte “sözüme güven” demiş olmalarına nasıl itibar edilmiyorsa, neden
size itibar edelim?
Eğer
iktidar 12 yıldır ülkeyi mahvetti, hazinede tek kuruş bırakmaksızın zimmetine
geçirdi, özgürlükleri yasaklayıp dikta bir yönetimle baskı, tehdit ve şiddette
bulundu, kul hakkını ve vicdanı gözetmedi, hukuku ayaklar altına aldı, hiçbir
hizmet yapmadı, ülkeyi sattı ve ekonomiyi yerle bir etti ise; sizin yapmayacağınıza
dair güvenceniz nedir? Hani oy isteyip
iktidarın size devredilmesini istiyorsunuz ya; sizlere oy verenlerin her türlü
maddi ve manevi hasarlarını karşılayacağınıza dair sözünüz dışında
verebileceğiniz bir teminatınız var mıdır?
Hiçbir
teminat almaksızın sadece sözünüze güvenip sizleri desteklemem akabinde Ak
Parti iktidarının yıkılmasına sebep olacağım. Vaatlerinizin hiçbirini tutmayıp
aydınlığımızı zifiri karanlığa döndürdüğünüz durumda, “Çoluk çocuk perişanız,
ne olur bize yardım edin’ dediğimizde ne yapacaksınız?
Kalpten çıkmayan sözlerde
sınır yoktur, kalpten çıkan söz de ise vaade rastlayamazsın. Bir saniye sonrası
meçhul bir beşerin sözüne mi güvenirsin, yoksa ebedi ve ezeli olan yaratıcının
mı?
“Onların
çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık. Gerçek şu ki, onların çoğunu
yoldan çıkmış bulduk. “ Araf 102
“Onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki
şeytanın (ve dostlarının) onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.” Nisa 120