İnsanoğlunun
anayasası olan Kur’an’ı Kerim’i, devlet yönetimi siyasetten ayrıştırarak hem
İslam’ı hem insanlığı hem de Türkiye’yi tahrip edip toplumların vazgeçilmez gıdası
‘hak ve adalet’’ten uzaklaştırmanız, Diyanet değil bir hıyanet örgütü
olduğunuzu ortaya koymaktadır.
Kur’an hükümleri, gerek sosyal gerek siyasi gerek
ekonomik gerekse askeri yapılarının temelini ihtiva edip nefsi ve batıl hiçbir
katkıya izin vermeyerek insanoğlunun düzeni için çözüm olarak yeryüzüne indiği aşikârken;
siyasetten dışlanabilmesi Allah’a karşı apaçık bir meydan okuma ve ‘ben’ deme
cüretidir. Ki, cennette ikame eden şeytanın da ‘ben’ duruşuyla lanete uğraması
dikkate alındığında, neden insanların iki yakasının bir araya gelemediği, huzur
ve güven, hak ve adalete kavuşamadıkları gayet sabittir.
Ancak ruhsuz bedenler ölü olmalarından tarafsızdırlar. Madde
dahi kimyasal veya fiziksel özelliklerinden dolayı bitaraf olamadıklarına göre,
sözde hak ve adaleti temsil eden ve toplumlara kötülükten kaçınıp iyiliğin
yanında yer almalarını öğütlemekle yükümlü Diyanetin tarafsız olabilmesi mümkün
müdür? Kötüyle iyinin mücadelesinde tarafsızlığı seçen bir düşünce ancak ölüdür!
Seçimlerin yaklaşmasıyla imamlara “tarafsızlığa gölge düşürmeyin” mesajı gönderebilen Diyanet, açıkça
Allah ve Resulünün hükümlerinden, haktan, adaletten, vicdandan ve iyilikten
yana olmadığını deklare etmiş, namaz kıldırma memurluklarından öte hiçbir yükümlülük
ve sorumlulukları taşımadıklarını itiraf etmiştir. Dolayısıyla ülkemizde çıkan
birçok karışıklık ve anlaşmazlıkta hakemlik görevi üstlenmediği gibi bitkisel
hayattaki bir hastanın tavrıyla kör, sağır ve hissizliğe bürünebilmektedir.
Ey
imamlar! Bağlı bulunduğunuz Diyanet İşleri Başkanlığı, Allah’a
olan iman ve inancı reddedip aklın üstünlüğünü kabul eden laik rejimin bir
kuklası olma hasebiyle tarafsız görünebilir; laik taraflı İslam maskesi de takmış olabilir;
Kur’an’ı siyasetten koparmasıyla kâfirce de düşünebilir; iman edenleri kandıran
batılların yanında da yer alabilir; sizlere ve çocuklarınıza da zararları
dokunduğu iç ve dış siyasetlere karışmamanızı söyleyebilir; vaaz ve
hutbelerinizde siyaset hakkında yorum yapmamanızı isteyebilir; Müslüman
kardeşlerinizi uyarmak maksatlı yararlarına olabilecek siyaset faaliyetlerinizi
de yasaklayabilir; sanki sen bir insan ya
da vatandaş değilmişsin gibi ima yoluyla bile olsa
herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin lehine veya aleyhine olabilecek
konuşmalardan sakınmanızı isteyebilir; hiçbir konuşma yapmamanızı ve demeç
vermemenizi de emredebilir, SAKIN HA
İTAAT ETMEYİN!
Unutmayınız ki sizler, İslam’la
şereflendirilerek Müslümanlara bilmediklerini öğreten ve aklı karışıklara yol
gösteren imamlarsınız! Müslüman tarafsız olamaz, kötünün galibiyetini
izleyemez! Geçici dünya menfaatleri için dininize fiyat etiketi koyarak hem
dünyanızı hem de ahiretinizi heba etmeyiniz. Sizlerin rızkını Diyanet değil
Allah veriyor! Kötüye karşı mücadele ederek hakkın ve adaletin yanında olmanızdan
dolayı görevlerinizden el çektirirlerse bile, Allah’ın yeni kapılar açacağından
şüpheniz olmasın. Dâhili ve harici haçlı ve hainlerin kuşatması altında
olduğunuz dininiz, namusunuz ve vatanınız aleyhine susamasınız… Susmanızı kim istiyorsa, o bir haindir! Allah
seni din konusunda şeriat sahibi kıldı; dolayısıyla O’na uymaktan başka hiçbir
çaren yoktur! Diyanet İşleri Başkanlığı’na uyma ki, bir saniye sonrası meçhul
hayatın için ne kendinin ne çocuklarının ne de Müslümanların geleceğini karart!
“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin
isteklerine uyma.”
Casiye 18
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder