“Allah’tan başka ilah olmayana yemin ederim ki; muhakkak sizden
biri cennet ehlinin amelini işlerde, cennet ile onun arasında ancak bir kulaç
kala (hakkında yazılmış olan)
kitap ona üstün gelirde, onun amelleri cehennem ehlinin amelleriyle tamamlanır
ve cehenneme girer” Hz. Muhammed
(S.A.V)
Ki, cennette yaşayan ve yaratılmışların
içinde eşsiz bir ilimle yüceltilen şeytan dahi Allah’ın saptırtmasıyla bir anda
ebedi cehenneme gark edilerek hakkındaki kader üstün gelebiliyor ise, ilmi ve
ameli ne olursa olsun herhangi bir insanın da saptırılarak kaderinin hükmettiği
sonuca kavuşabileceğinden şüphe duyulur mu?
Gerek Ayet gerekse hadislerin açık uyarılarına
rağmen insanoğlunun idolleştirdikleri siyasi veya dini önderlerini yahut
sevdiklerini hatandan yoksun yücelterek ilk imajlarındaki sebatkârlıklarını
sürdürmeleri, hem dini hem de siyasi felaketlerin yegâne sebebidir.
Dolayısıyla şeytana inanan satanistler de; “en azından şeytan, gerek ilmi gerekse
önceden cennette yaşamasıyla sizin öderlerinizden üstün durumda; eğer onun
yanlışı baz alınarak ebedi laneti devam ettirilebiliyor ise, şeytan gibi beşeri
olan insanların yanlışları neden örtbas edilebiliyor” sorguları,
düşünebilenler için bir açıdır.
Bir saniye sonrasının belirsiz olduğu bir
yaşamda tıpkı sağlık ve hastalık yahut zengin ve fakirlik gibi küfrün ve imanın
da saf değiştirebileceği kadersel düzende, geçmiş referanslara bağlı kalınarak
ebedîleştirilen yargı, apaçık bir şirktir.
Oysa milyonlarca cemaati olan nice din ve
siyasi önderlerin şeytan adımlarını takip etmelerine rağmen hatadan münezzeh
görülmeleri ve geçmişlerine vurgu yapılarak eleştirilmelerinin önüne geçilmesi
ve kanıtlara karşın savunulmaları, içten içe insanın nasıl tanrılaştırıldığını ispatlamaktadır.
Her ne kadar tanrı olarak Allah’a iman
edildiği iddia edilse de, tazim, itaat ve davranışlarda Allah ikinci plana
ötelenerek önderlere şartsız bir bağlılık sürdürülmektedir. Bu sebeple doğru-yanlış, iyi-kötü, din-vahiy
nefsi yorumlarla tahrip edilerek, yaratıcı hükümlerinin geçersiz kılınması önemsenmemektedir.
Dolayısıyla Kur’an’dan uzaklaştıkları halde kendilerini kurtarılmış sanan önder
ve tabi olan topluluğun en şiddetli azapla cezalandırılacakları açıkça
belirtilmiştir.
“O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak
olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum
yapıp) kitapta ayrılığa düşenler,
elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir.” Bakara 176
Seküler düzenle
uyum adına Allah’ın ayetlerini dolaylı yollardan hiçleştiren dini ve siyasi
şöhretler o kadar çok ki, ancak gündemde olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
açıklamalarına değinerek, İslami referanslı bir cehennem ehlinin nasıl ölümüne
bir kulaç kala saptırılmış olduğu üzerinde duracağım.
Sözde hümanizm ilkeleri doğrultusunda İslam
ve insanlık dışı verdiği beyanatlarla eleştirmekten usandığım Bülent Arınç,
azılı düşman ve terörist bir vekile merhamet göstererek, onun yerine olsam “Ben de dağa çıkardım”; yani Müslüman
halkı ve Müslüman askerleri doğrar, bebekleri katleder, çocukları diri diri yakar,
ülkeyi parçalar, toplumun mal ve canlarını tehdit ederek boyun eğdirirdim sözleri,
apaçık vicdansız bir terörist olduğuna delildir.
Oysa İslami referansla politik arenada
varlık gösteren Bülent Arınç, yıllardır Müslüman toplumun karşılaştığı şiddet,
işkence, baskı ve yasaklara karşı dininin emri gereği iddia ettiği haksızlık
karşısında dağa çıkmayıp cihad yapmamış biri olarak, PKK denen zalim bir terör
örgütünün katliamlarını meşrulaştıran açıklamaları, Peygamber Efendimizin
buyurduğu üzere, amelini cehennem ehlinin ameliyle tamamlanarak cehenneme
gireceğini ortaya koymaktadır.
Müslümanlar horlanıp acı içinde süründürülürken
dağdan ve cihaddan söz etmeyen Bülent Arınç, PKK’lı vahşilerin eylemlerini
haklı çıkarma arayışı, din için değil ırk için mücadelenin meşru olduğu
savunusuyla Allah ve Resulüne savaş açmıştır. Ancak hakkında verilmiş hükmü
değiştirebilmek imkânsız olduğundan lanetiyle baş başa kalacağı tartışılmazdır.
Özellikle içinde bulunduğu Milli Görüş
davasıyla ilgili partileri onlarca kez kapatılmasına, 28 Şubat darbe süresince
ezanlar susturulmasına, camiler yıktırılmasına, Müslüman sürek avı
sürdürülmesine, Allah diyene her türlü baskı ve işkence yapılmasına karşı
ağzını açamayan Bülent Arınç’ın, nasıl bir lanete çarptırıldı ki teröristleri
sahiplenebilmiştir?
Kanaatimce geçmişte de sanıldığı gibi tumturaklı
bir imana sahip olmadığı, yer aldığı saftan ve Lawrenc’si sözlerinden dolayı
öyle sanıldığı bugünkü dönüşümünden bellidir. Artık hakkında yazılmış olan
yazgı, ölümüne az bir zaman kalmasından kalbindeki gerçekleri saklı tutturmamakta,
böylece hak ettiği sonuca kavuşabilmesi için deliller deşifre ettirilmektedir.
Şüphesiz işkence, sadece insana değil
hayvana dahi yasaklanmış ve dinen çok büyük günah sayılmıştır. Bir kişi,
gördüğü işkenceyi bahane ederek katliamları ve teröristliği mücbir bir sebep
sayamaz. Allah, kendisine iman eden
müminlere, herhangi bir musibet veya zorlukla karşı karşıya kalındığında acımasız
bir katilliği değil sabrı tavsiye etmiştir.
Arınç, öncesinde nefret edip beddua
yaptığını söylediği düşmanı, gördüğü işkenceden dolayı eylemlerindeki haklılığına
işaret etmesi, ya muhakemeden yoksun bir akıl hastası olduğunu ya da lanetlendiğini
ispatlamaktadır.
Şayet söz konusu terörist vekilleri yahut
yandaşlarına zamanında işkence yapılmayıp idamla cezalandırılmış olsalardı, bugünler
yaşanmayacak ve binlerce masum katledilmeyecekti. Geçen gün DHKPC adlı diğer azılı
bir sol terör örgütünün kadın militanı da geçmişteki eyleminde halkın linçinden
kurtarılıp salıverilmiş, bedelini bir polis kardeşimiz ve ailesi ödemişti. Bu
sebeple azgının asla iflah olmayacağı uyarısını yapan Allah, cezadan ödün
verilmemesi gerekliliğini bildirmiştir.
İnsan
ile hilkatindeki canavarı ayıramayan toplumlar, acıya müstahaktır.
Bülent Arınç; Allah’a, Resulüne ve Kur’an’a
iman ettiğini iddia etmesine rağmen Allah ve Resulünün hükümlerine göre değil
de nefsi istekleri doğrultusunda seçim hakkı kullanması, onun sapıklığa
düştüğüne açık bir kanıttır.
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o
işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı
gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36
Bülent Arınç ve benzerlerinin şöhret ve besi
kaynakları, toplumların maskeli riyakârların artlarına takılmalarına neden
olmakta, gerek dini gerekse siyasi özü bilmemeleri hem dünya da hem de ahrette hüsranı
tatmalarına zemin hazırlamaktadır.
PKK-BDP-KCK gibi İslam ve insanlık hasmı
sapkınlara duyulan merhamet, kıyamete davet çıkarmaktır.
Allah yolunda taviz vermeden hak ve
adaletin bekası için mücadele ettikleri sanılan maskelilerin maskeleri
düştükleri halde ısrarla saklamaya çalışan körler, kara maskeyi nur saçan bir
ışıkmış gibi görme delaletlerinden kendilerini de perişan etmektedirler. Dolayısıyla
hak yolunda varlık sürdürdüğü düşünülenlerin batılılıkları, kimi ve neyi daha
sevgili bulduklarıyla aşikârdır.
Irki mücadeleleriyle vahşi hayvanlardan çok
daha aşağı yaratıklara merhamet duyarak Allah’a, Resulüne, İslam’a ve
Müslümanlara yapılan saldırılarda silah kuşanma bir yana hapsi dahi göze
almaktan kaçınan Bülent Arınç’ın, dinen ve milleten düşmanı olduğu azgınlara
arka çıkarak, “Ben de aynısını yapardım” açıklaması, onun Müslüman olmadığı gibi insan
olmadığını da ortaya koymaktadır. Öyle ki, "BDP'li kadın vekilin yaşadıklarını yaşasam ben de dağa
çıkardım" sözleri, zaten Müslüman olmadığının bir itirafıdır. Çünkü
Müslüman olup da CHP Diktatoryasın da şiddet, zulüm ve baskı yaşamamış tek bir
Müslüman yoktur.
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız
meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha
sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar
topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 24
1 yorum:
Ben ilk defa yazilarinizi okuyorum.Sunu soylemek isterimki boyle acik sekilde ve korkusuzca yazi yazan yazarlarimizin oldugunu bilmek,dokunulmaz sanilanlara yazilariylada olsa dokunan birinin yazdigi metinleri okumaktan mutluluk duydum.Tebrikler
Yorum Gönder