Hayatta kimseyi değiştiremezsin ve kimse için
değişmemelisin. Zaten kaderinde yok ise değişebilmende mümkün değildir. Değişim
sadece Mutlak İrade’nin inisiyatifinde olduğundan ne sen başkası için mecburi
istikametsin; ne de başkası senin içindir! Çünkü sen bir kulsun ve hükmeden yaratıcı
Allah olması hasebiyle ancak düşmana karşı durmalısın.
Bu sebeple;
- Haçlı-siyonist düşmanlar için ‘evet’…
- Avrupalı barbarlar için ‘evet’…
- Müslüman Türk milleti ve ümmet bekası için ‘evet’…
- CHP diktotaryasının yıkımı için ‘evet’…
- PKK’nın tarumarı için ‘evet’…
- FETÖ’nün yok edilebilmesi için ‘evet’…
- Müslüman milletin seküler-laik devlete hükmedebilmesi için ‘evet’…
- Şahlanışın amele dönüşebilmesi için ‘evet’…
- Azgınları Allah’a hediye edebilmek için ‘evet’…
- Diplomasi denen Bizans entrikalarını sonlandırabilmek için ‘evet’…
- Müslüman Türk milletinin direnişi için ‘evet’…
- “Allah Allah” nidaları için ‘evet’…
- Batıla yani küfre boyun eğilmemesi için ‘evet’…
- Müslüman bir Türkiye’nin inşası için evet...
- İslam düşmanlarının kahrı için ‘evet’…
- Müslüman milletimizin söz ve davranış hakkı için ‘evet’…
- Yalancıların ıslahı için ‘evet’…
- Sapanların vereceği zararları önleyebilmek için ‘evet’…
- Ümmeti vahiy çatısı altında birleştirebilmek için ‘evet’…
- Millet sesinin çıkması için ‘evet’…
- Batılı yerebilmek için ‘evet’…
- Gölgelerden kurtulabilmek için ‘evet’…
- Vurulan zincirleri kırabilmek için ‘evet’…
- Türkiye’yi layık olduğu hak düzeyine çıkarabilmek için ‘evet’…
- Türkiye’nin özüne dönebilmesi için ‘evet’…
Ancak din dışı seküler-laik bir rejimde ‘evet’lerin mümkün olup
olamayacağı ancak Allah’ın dileğiyle gerçekleşebileceğinden ve devletin Batı
güdümünde olmasından dünyevi batıl çıkarlarından vazgeçip uhrevi kazançlara odaklanılmasıyla
elde edilecek bir sonuca ulaşılacaktır.
Müslüman milletin dâhili ve harici haçlı-siyonist’lere karşı galebe
çalabilmesi yekvücut oluşuyla orantılıdır. Yapılacak söz konusu referandum millet
lehine öyle bir kazanımdır ki, kabul etmeyip ‘hayır’ demek, intiharla
eşdeğerdir.
Milletin tek adamlığa kavuşacak olmasını manipüle ederek
Cumhurbaşkanı Erdoğan veya bir başkasına yüklemek doğrudan millet
karşıtlığıdır. Tek adam sultalaşmasına son verecek ‘evet’i sindiremeyen
güruhlar, gerçeğin açık perdelerini kapatmak isteyen öyle sinsi düşmanlardır
ki, milletin iktidara gelecek olmasından korktukları için şeytani tüm
maharetlerini sergileyerek aklıları karıştırmaktadırlar.
Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne Başbakan Yıldırım, ne Ak Parti, ne MHP, ne
de bir başkası umurumda değil! Neden biliyor musunuz; mutlak bir iradeye ve
bilgiye sahip olmamalarından hiçbir vaatlerine güvenmiyor, sözleriyle hareket
etmeyi ret ediyorum.
Öyle ki, sadist ve barbar Hollanda’nın bakanımızı ve yurttaşlarımızı
esir alarak hunharca eş oldukları köpeklere ısırtarak zorbalıkta sınır
tanımadıkları geceyi düşünün. Başbakan Yıldırım ise, sanki büyük bir vahşet,
tehdit ve saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu umursamazcısına Hollanda
başbakanıyla yemek randevusu muhabbeti yapabiliyor. Acaba Yıldırım’ın hangi diyaloguna
karşı Hollanda başbakanı yemek randevusu verebilme cüretinde bulunmuştur? Neden
Başbakan Yıldırım, Rutte’nin yemekte buluşma önerisini şiddetle reddedip had
bildirmemiştir? Mitinglerde kestiği ahkâmın hangisini Rutte’nin yüzüne söyleyebilmiştir?
Dolayısıyla bunların hiçbirine inanıp güvenmiyor; çok yakın bir
gelecekte eskisi gibi batıl temelde sarmaş dolaş olacaklarına şüphe duymuyorum.
Çünkü tamamı batıldır ve batıldan hak bir duruş bekleyebilmek imkânsızdır!
Yıllar önce ünlü bir dergiye verdiğim röportajdan dolayı hem şahsım hem
de röportaj yapan muhabir ve derginin yazı işleri müdürü ile birlikte yargılandığım
Bakırköy 2. Asliye ceza mahkemesine çıkmıştım. Hâkim savunmamı alırken bir
ayeti temel alıp söylediğim sırada hâkim sözümü hiddetle keserek, “Burada ayetten
bir meal okuyamazsın” dedi. Ben de “tuvalet hariç her yerde okurum” dedim.
Bunun üzerine kızarak, “seni tutuklarım” dedi. Ben de “Allah izin vermezse tutuklayamazsın”
dedim. Bir müddet yüzüme bakması akabinde mahkeme salonundan çıkmamı istese de
beni tutuklayamadı. Çünkü Allah izin vermemişti!
Dünyevi
batıl bir ‘çıkar’ öyle şeytansı zehirdir ki, ne din ve namus bırakır; ne kalpte
imanı muhafaza eder; ne vatan ve milleti elem eder; ne giymediği kılık bırakır;
ne takmadığı maske kalır; ne yalan, hile, aldatma ve akla gelebilen her türlü
batıllıkta sınır tanır; ne de dürüstlüğü kimseye bırakır.
Aslında millet iktidarına karşı çıkan ‘hayır’cı vatandaşlar ya intihar
odaklı hastalar ya da haçlı-siyonist düşmanlarının güdümündeki hainlerdir.
Yoksa aksi mümkün olamaz! Kim kendine söz tanıyarak yararlı olacak bir seçime kendi
eliyle ‘hayır’ diyerek ortadan kaldırmak ister?
Sonuç olarak referandum doğrudan Müslüman milletin iktidarıyla ilgilidir;
bu sebeple ne akıl karıştırıcı bir tereddüt mevzubahistir ne de Türkiye ve İslam
düşmanlarına peşkeş çekici ‘hayır’ safında birleşme doğrusu mevcuttur.
“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse
yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler
ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar.” Al-i İmran 160
“De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O
bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.”
Tevbe 51
“Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.”
Ahzab 3
“(Ey Muhammed!) Yüz
çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip
dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir.” Tevbe 129
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder