Terörle ilişkisi olduğu gerekçesiyle mevki ve kariyerine bakılmaksızın adaletin mutlak gereği yüzlerce insan sorgulanıp hapse atılırken; asıl azılı, bölücü, kışkırtıcı ve pkk gibi iflah olmaz bir terör örgütünü temsil edip yöneten BDP’li vekillere yanaşılamayıp meclisteki varlıklarının sürmesine izin verilmesi, milletin vicdanını parçalamakta ve devletin BDP’den çekindiği kuşkusu doğurmaktadır.
Uludere’de bir kaza sonucu ölen 35 kişinin Kürt kökenli kimliklerini Türklere karşı kullanarak neredeyse bir iç savaş fitilini ateşleyebilmek için insani değerlerden tamamen izole olmuş gaddar mahlûkların hesaba çekilmemeleri vekil dokunulmazlığından ise, öyle dokunulmazlığa ancak lanet edilir. Emekli vekillerin maaş arttırılmasına gösterilen özen ve ivedilik, maalesef fitne ve saldırılarıyla halkı birbirine kıydıran ve öldüren terörist vekiller için gündeme alınmamakta, yargılanmalarının önü açılmamaktadır.
Bundan böyle hem ben hem de milletimizin tamamı dokunulmaz olup, bir teröristin vekil olmasıyla sağlanan imtiyaz, mutlaka millete de tanınmak zorundadır. Dolayısıyla ev, araç ve işyerleri saldırıya uğrayan vatandaşlarımıza nefsi müdafaa hakkı gereği mukabelede bulunmaları meşrudur. Teröristlerce saldırıya uğrayan vatandaşlarımız asla kaçmamalı, karşısındaki çocuk dahi olsa cezalarını en ağır şekilde vermelidirler.
Savaşın sürdüğü bölgenin apaçık bir hedef olduğu ve tehdit içerdiği uluslar arası hukukça da meşru karşılanmaktadır. Savaşan birçok ülke gibi Türkiye’de 1974 Kıbrıs Harekâtı sırasında, savaş uçaklarımızın Kocatepe adlı kendi muhribimizi bombalaması ve 54 kahraman denizcimizin şehit düşmesinin bir sorumlusu olabilir miydi? Bu durumda Türk Deniz Kuvvetleri, Türk Hava Kuvvetlerinin bombardımanı bilinçli yaptığı suçlamasıyla savaş mı açmalıydı?
Tıpkı kendi kalesine yanlışlıkla gol atan futbolcu misali savaş zayiatları çerçevesinde yanlış hedefe alınan nişan sonucu ölen insanlar için bir devletin yapması gereken erdemlik, tazminat ödemek ve girişilen mücadeleyi sekteye uğratacak her türlü yaptırımlardan kesinlikle kaçınmaktır. Dolayısıyla Uludere’de meydana gelen yanlış bombardımanda ne TSK ne de hükümetin bir suçu vardır.
Silahsız terörist BDP’nin direktifiyle silahlı teröristlerin topraklarımıza sızdığı kırmızı hatlı güzergâhta insansız casus uçakların görüntü elde ederek merkeze bildirmeleri akabinde savaş uçaklarımızın ani müdahalesi, aslında fevkalade sevindirici ve pkk terörünün sonlanabileceği açısından umut doğurucudur. Eskiden istihbarat bilgilerine ve teröristlerin karakollarımızı basan görüntülerine saatlerce sessiz kalınıp yüzlerce askerimizin şehit edilmeleri dikkate alındığında, söz konusu müdahalenin anormal değil, bilakis gerçekleşmesi zaruri bir operasyon olduğu tartışılmazdır.
O kadar kaçakçının o güzergâhta ne işi oldukları irdelenmeli, BDP’nin tezgâhıyla yönlendirildikleri ve tuzağa düşürüldükleri açığa çıkarılmalıdır. Özellikle kurtulan kaçakçının, tüm arkadaşları ölürken nasıl olup da tedbir almak suretiyle kaçabildiği muammasının da üzerine gidilmelidir.
Binlerce Kürt kökenli kardeşimizi acımasızca katleden ve tehditle köleleştiren BDP, aslında pek memnun kaldığı 35 kişinin ölümüyle ilgili sırtlan misali pusuda beklediği fırsatı lehine çevirebilmek için sözde vicdansı taklalar atmakta, güya bölge halkının sözcüsü sıfatıyla kendilerini duyarlı göstermeye çalışarak, Türk-Kürt çatışması adına şeytanı bile gıpta ettiren manipülasyonlara başvurmaktadır. Hâlbuki Türk ve Kürtler, dinleri gereği kardeştir ve BDP gibi lanetli bir Haçlının oyununa gelmeyecek kadar basiret ve iman sahibidirler. Asıl Kürt düşmanı BDP ve tetikçisi PKK’dır!
Terörizmin ve barbarlığın odağı BDP’li vekillerin general ve diğer terör suçluları gibi yargı önüne çıkarılmayıp tutuklanmamalarını hazmedemiyor, milletin vicdanını deşen kahredici kayırımın adaleti doğradığına inanıyorum.
Özellikle Ak Parti, kendi aleyhinde düzenlenen tertiplere taviz vermeyip kim olursa hesap sordururken, neden milletimizi katleden hain BDP’li vekillere karşı aynı hassasiyeti göstermiyor? Bu durumda Ak Parti, terörist ayırımı yapıp sadece varlığını tehdit etmiş hasımlarını adalet önüne çıkarmakta, BDP gibi eşkıya sürüsüne göz yumduğu sanısı akılları kurcalamaktadır. Acaba bu ülkede, BDP’li vekillerden daha acımasız, sinsi ve tehlikeli başka bir düşman var mıdır?
Her ne kadar laiklik gereği Allah’ın, “zalimlerle birlikte oturmayınız yoksa sizde onlar gibi olursunuz” uyarısını dikkate almasalar da, diri diri yakılan ve kahpece öldürülen millete karşı vicdanları ve onurları da mı kalmadı? TBMM’de teröristlerle terör mücadelesinin tartışabildiği, üstelik milletten gizli ve kapalı yapılan görüşmelerde insanlık mı, terör mü yoksa vatan topraklarının paylaşımı mı müzakere edildiği bilinmemektedir. Nasıl bir düşünce teröristlerle aynı çatı altında bulunmaya geçit verebilir ve terörle mücadele gibi hayati bir konu tartışılabilir?
BDP’nin siyasi bir parti değil pkk’nın taşeronu olduğu gerçeğini açıkça ifade ederek, milleti adına hiçbir taviz vermeyen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in Allah tarafından görevlendirilmiş bir lütuf olduklarını ve kendilerine her an dua edilmesinin gerekliliğini işaret ediyorum.
Devlet ve millete meydan okuyup azılı katillere arka çıkan terörist vekiller yargı önüne çıkarılmadıkları müddetçe; hem TBMM hem hükümet hem de muhalefet gayrimeşrudur…
Sırf terörist vekilleri salıverilmedi diye yargıyı ve yargıçları aşağılayarak adaleti ayaklar altına alabilen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, devleti ve milleti temsil edip yönetemeyecek bir pespayelikte olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Pkk’lı teröristlerden çok daha büyük tahribat yapan Kılıçdaroğlu’nun kurumsal kimliğine aldırış edilmeksizin hesaba çekilmemesi ve her vatandaş benzeri yargılanmaması durumunda, toplumun diğer katmanlarının da yargı ve yargıçlara hakaret etme hakkı doğacağı ve adalete güvenmeyeceği muhakkaktır. Lehlerine olunca yargı bağımsız ve adil; aleyhlerine olduğunda ise yargıçlar vicdansız ve siyasi otoritenin emrinde bir kukla ve tiyatro gibi suçlamalara asla sessiz kalınmamalıdır. Dolayısıyla CHP’nin de BDP’den hiçbir farkı bulunmadığını defalarca açıklamış, kaybettiği diktatörlüğe yeniden kavuşabilmek için isyana hazırlandığı dikkatle takip edilmelidir.
Önce intihar meyillilere sesleniyorum; madem çeşitli sıkıntılarınızdan dolayı intihar edeceksiniz, giderayak neden BDP’li terörist bir vekili de beraberinizde götürüp geriye bıraktığınız yakınlarınız ve milletinize vefa borcunu yerine getirmiyorsunuz?
Nefsi bir amaç uğruna eşlerini ya da başkalarını öldürenler; katil yaftasıyla ömür boyu cezaevlerinde yatmakla kalmayıp Allah’ın lanetine de uğrayacağınıza, terörist bir vekili ortadan kaldırmakla hem millet hem de Allah nezdinde kahraman olmayı istemez misiniz? Kasapsı duygularınızın tatminini nefsinizin güttüğü masum insanlarda değil de canavarların leşsel bedenlerinde gidermek, sorumlu olduğunuz ülkenize karşı kaçınmamanız gereken bir vazife değil midir?
Ey Müslüman Kürt kökenli kardeşlerim! Dininizi, şerefinizi ve namusunuzu yerlerde süründürerek onurunuza kapkara leke getiren BDP’li terörist vekilleri neden yok etmiyor ya da bulundukları yerden sürmüyorsunuz? Sırf Türk ve Müslüman oldukları gerekçesiyle kardeşlerinize savaş açarak; eşleriniz, çocuklarınız, hısım ve akrabalarınızın ellerine silah vermek suretiyle katliam yaptırarak öldürtüp öldüren BDP’li vekilleri “Allah ve millet adına” cezalandırmamanız; Allah’a karşı gelmek ve kardeşlerinize ihanet etmek değil midir? Unutmayınız ki, BDP’li vekiller birer pisliktir; insan olan onların bulunduğu yerden kaçar ve asla yanına yaklaştırmaz. Hele Müslüman’sanız, Allah’ın vaadi gereği onlardan hiçbir farkınız kalmaz ve çok daha berbat bir akıbetle karşılaşacağınız vahyi bir uyarıdır.
Gerek TBMM gerek Hükümet gerek muhalefet gerekse yargıya diyeceğim odur ki; BDP’li vekilleri derhal hesaba çekerek derdest etmeniz; hem sokaklardaki hem de dağdaki terörü bitirmemize ve iğfal edilmeye devam edilen gençlerimizi kurtarmanıza sebep olacaktır. Attıkları molotoflarla insanlarımızı diri diri yakabilecek kadar vahşileşmiş BDP, Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi değil bizzat katilleri olmalarından asla müsamaha gösterilmemeli ve hiçbir dayatma hak ettikleri cezadan kurtulmalarına zemin hazırlamamalıdır. Pkk’lı acımasız teröristlerin etkisizleştirilmesi maksadıyla yapılan operasyonlara karşı çıkarak durdurulması için yürüyüşler düzenleyen ve yasak bölgelere giderek teröristlere siper olabilen BDP’li belediye başkanları, meclis üyeleri ve vekillere nasıl anlayış gösterilebilir?
Suçluya değil masuma acınır ve merhamet gösterilir. Allah’ın suçluya acınmama ve korunmaması ile ilgili emri, şüphesiz huzur, güven, barış ve adaletin mukim kılınabilmesi, dolayısıyla toplumun pisliklerden arınabilmesi içindir. Hangi insan, Allah’tan daha çok insana yakın, bağışlayıcı ve merhamet sahibidir? İnsan olmayana insanmış gibi muamele etmek, insanlığı tüketmez mi?
“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Maide 33
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder