Dünyanın neresinde toplu bir katliam, kin ve nefret var ise, muhatap İslam ve Müslümanlardır. Müslüman Türkiye’de bile pkk, Ergenekon, Balyoz, sol örgütler ve hatta CHP gibi Kemalistlerinde hedefleri İslam ve Müslümanlar olduğuna göre; eylemini tüm dünyaya gözdağı verebilmek ve Müslüman Türkiye’ye karşı dikkatleri yeni bir haçlı seferine odaklamak olan Norveçli apo ‘Anders Behring Breivik’ adlı azılı kâfirin münafıklardan daha az tehlikeli olmadığı düşünceleriyle ortadadır. değildir.
Norveçli acımasız kâfirin geçmiş ve günümüz Müslüman Türklere amansız hasımlığı itiraflarıyla ortadayken; Atatürk’e saygı duyması nasıl yorumlanmalıdır?
Geçmişten beri Türkleri aşağılayıcı “geri ırk ve insanlığın insan olmayan numuneleri” olmakla yaftalayıp tamamını ya Anadolu’da yok etmek ya da Asya steplerine sürebilmek üzere güçlerini birleştirmek suretiyle yüzyıllarca Müslüman milletimizle savaşan haçlı Batı, siyasi arenada öç ve garazını gizleseler de yetiştirdiği erleriyle her şart ve koşulda tek düşmanlarının Müslüman Türkler olduğunu hatırlatabilmek için uyandırıcı çansı katliamlara girişmektedirler. Bu sebeple siyasetteki ittifak ve göstermelik uzlaşılar yanıltmamalı, Batı’nın hiç değişmediği ve durağan yanardağ misali patlamaya hazır bekleyişlerinin sönmediği unutulmayarak zinhar güvenilmemelidir.
Hâlen Batı’nın Apo ve pkk desteğini özgürlük ve demokrasi gerekçelerine bağlı kılarak savunma yapanlar, Norveçli caniden daha cehennemîlerdir. Ayrıca tıpkı Norveç canisi mantığıyla 'halkı acımadan tepelemek' isteyen Balyoz Örgütü, fırsatını bulsalardı milyonları katletmiyecekler miydi?
Norveçli kâfirin çoğunluğu kendi dindaşı ve uyruğunda insanları öldürmesi, tıpkı pkk’nın Kürtleri katletmesinden farksızdır. Amaçlarına ulaşabilmek için kendi ana ve babalarını dahi doğramaktan kaçınmadıkları hem geçmişte hem de günümüzde vuku bulmuştur. Onlar nezdinde Müslümanlarla dostluk kuran dindaşların tamamı hain ve öldürülmeleri katli vaciptir.
Norveçli Apo, ataları gibi; “Bütün Müslümanlar Orta Anadolu’ya sürülmeli. Bu yolda biyolojik ve kimyasal saldırılar altyapıya zarar vererek kullanışlı olabilir” manifestosunda, Başbakan Erdoğan’la ilgili, tıpkı Ergenekon, Balyoz ve CHP’nin taşıdığı endişeleri paylaşıp, Türkiye’yi yeniden İslamlaştırarak Osmanlı’ya döndüreceği uyarısında bulunması, dikkatle okunmalıdır. Ayrıca topraklarımızın Yunanistan ve Ermenistan arasında bölüştürülmesini ve Kıbrıs’ın tamamıyla Rum kesimine dâhil olma talebi Batı’lı siyasetçilerin de bir dileği değil midir? Bu durumda Batı’lı müttefiklerimiz dost ise, cani olarak şöhretleşen Türk düşmeni Norveçli Apo’da bir dosttur.
Ermeni gençlerin özlemi olan sözde batı topraklarının Ağrı dağıyla birlikte Ermenistan topraklarına katılmasıyla ilgili Ermenistan Cumhurbaşkanının görüşü; “Bu sizin neslinize bağlı. Mesela benim nesil üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90′lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah’ı (Karabağ bölgesini) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır. Siz de ileride bizim gibi görevinizi yerine getirip getirmeyeceğiniz birlik ve beraberliğinize bağlıdır. Biz Ermeni ulusu her zaman Anka kuşu gibi küllerden dirilmeyi başarmışızdır.” Ancak Müslüman Türkiye’nin hiçbir zaman küle dönüşmediğini, var olduktan bu yana hep diri ve canileri yok ederek insanlığı baki kaldırdığını hatırlatmak isterim. Hep insan oldu, kıyamete kadar insan kalacak ve dünyanın neresinde bir barbar var ise, tepelerine binmekten imtina etmeyeceklerdir.
Gerek içeride gerekse dışarıda etrafımız acımasız düşmanlarla çevrili iken benliği çıldırmış iktidar heva ve hevesinde bulunanların birlik ve beraberliğimizi tarumar eden politik gösterileri, ihanetin ta kendisidir. Hak ve adalet adına savaş yapmayı zül saydığımızdan tabii felaketleri yaşıyor, savaştan çok daha büyük kayıplar vererek kaçıp da kurtarabileceğimizi sandığımız mal ve canlarımızı yitirebiliyoruz. Oysa dünyaya geliş ve yaşamamızın amacı, Hakk’ı ayakta tutup fitnenin yeryüzünden tamamen silinmesi ve adaletin egemen kılınabilmesi için kötülere karşı ölümüne savaşmaktır. Kötüye karşı mücadeleden sakınan insan değildir…
Tehlikeden kaçamadığın halde neden cesaretle karşısında duramıyorsun?
Başbakan Erdoğan’ın, insan sanıyla Kürtler adına pkk’lılara ‘açılım’ hoşgörüsünün asla fayda sağlamayacağına derinden şahit olmasıyla teröristin anlayacağı mücadeleye kalkışması, insanlık adına fevkalade sevindiricidir. Başbakan Erdoğan’ın zalim ve fırsatçılara karşı dünyadaki çıkışları sadece milletimizi ve Müslümanları değil, şanlı ecdadımızın da ruhlarını bahtiyar kılmıştır. Dolayısıyla benliğini şımartarak kalbi mühürlenmiş bir kötünün asla insan olamayacağı tartışılmaz düsturuyla yola çıkan Başbakan Erdoğan’a destek, her Müslüman ve insanın vazgeçilmez yükümlülüğüdür. Allah’ın da vahyinde buyurduğu yol, her ne gerekçelerle olursa olsun onlara müsamaha gösterilmemesi, hak ve adaletin tesisi için püskürtülmelerinin kaçınılmaz olduğudur.
Muhalefetin terörle mücadeleyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın olması gereken yeni stratejisini eleştirmeleri, hem apaçık bir düşmanlık hem de riyakârlıktır. Terörle mücadeleden yana olduklarını beyan edipte Özel Harekât Polisine karşı çıkmaları ve TSK’nin devre dışı bırakıldığı gibi bir fitneyi yayma çabaları, samimi olmadıklarının bir kanıtıdır. Onlar halkın mal ve can güvenliğini değil, hükümetin başarısızlığı için çırpınmakta, öldürülen her güvenlik şehidimiz ve vatandaşlarımız için kına yakmaktadırlar.
Şehit olan her güvenlik gücümüz, bilinmelidir ki atalarının şerefli yolunu izlemekte, geriye bıraktıkları yakınlarına da onurlu bir paye bırakmaktadırlar. Ne mutlu şehit yakını olana…
Başbakan Erdoğan ne kadar hatalı olsa ve ben dâhil kimilerine göre tumturaklı bulunmasa da, ondan daha yiğidinin olmadığı aşikârdır. Bu sebeple din, namus ve vatan uğruna milletimizin yekvücut arkasında durmasının tartışılması dahi abestir.
“Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür.” Seneca
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder