9 Temmuz 2011 Cumartesi

Korku diktatörlüğü öyle etkilemiş ki…

Başta Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere politikacı ve gazeteciler, sözde uzlaşma adına dolaylı yollardan bile fikirlerini açıklarken CHP Diktatörlüğü’nün paranoyasıyla tepki koymaktan kaçınıyor, diktatörlükten cumhuriyete geçişimize engel olurcasına CHP’siz bir Türkiye düşünememenin korku, endişe ve karmaşasıyla sıkılmadan ‘demokrasi ve özgürlük’ ideallerini vurgulamaktan da geri kalmıyorlar.

Kime demokrasi ve özgürlük?

Milletten ne kadar saklamaya çalışsalar da BDP’nin pkk olması misali CHP, Ergenekon Terör Örgütü’nün ta kendisidir. Tıpkı BDP’nin pkk’yı bir terör örgütü olarak tanımaması gibi CHP’de etö’yü terör örgütü tanımak bir yana, bilfiil tüzel kimliğiyle yanında yer aldığını ve planlarında haklı olduklarını haykırabilmektedir.

Nasıl BDP, Türkiye’yi dünyaya şikâyet ederek sözde demokratik ve özgürlük haklarının gasp edildiğini ileri sürüyorsa, CHP’de Kılıçdaroğlu aracılığıyla ülkesi Türkiye’yi karalamakta ve terörist vekillerin serbest bırakılmaması hırsıyla öç peşinde koşmaktadır. Tıpkı BDP benzeri bir politika izleyerek medet umduğu haçlı sosyalistlerden yaptırım uygulatabileceğini sanması apaçık bir ahmaklıktır. Ki, teröre karşı dünyada hiçbir devletin kendisine hak verebilmesi mümkün değilse de Türkiye aleyhtarı Avrupalıların bugüne kadar izledikleri pkk yandaşlığı CHP’yi de kapsar. Böylece Türkiye’nin ezeli düşmanı Avrupalı haçlı parlamenterin pkk’lıların yargılanmaları sırasında duruşmalara katılması misali Ergenekon ve Balyoz davalarını da provoke etmeleri kuvvetle muhtemeldir.

CHP ve BDP ikilisi öyle danışıklı bir isyan içindedirler ki, önce BDP hem meclise girmemeyi hem de yemin etmemeyi açık bir taahhütle beyan ederken, CHP meclise girip yemin etmeme konusunda karar alarak sanki birlikte hareket etmedikleri görüntüsü vermeye çalışmıştır. Ne var ki çok geçmeden BDP’nin meclise girerek grup kurma müracaatında bulunması, ikilinin işbirliğini ortaya koymuştur. Tıpış tıpış yemin edecekleri sürede pek uzak değildir…

Ak Parti Hükümeti ile birlikte umutlanarak şahlanan Türkiye Halkı’nın iktidarını önleyebilmek ve bir daha kavuşamayacakları cephelerini kaybetmemek için CHP’ce güçlendirilip her türlü desteği alarak amansız bir tehdide dönüşen Ergenekon Terör Örgütü, pkk ile de dayanışmaya girişerek ebedi sandıkları egemenliklerini CHP lehine sürdürebileceklerini düşünmüş, ancak Başbakan Erdoğan’dan hiç beklemedikleri imansı bir direnişle karşılaşınca neye uğradıklarını şaşırmış, alışageldikleri şantaj ve tehditlerle yeniden gizli iktidarlarına ulaşabilecekleri hesaplarıyla alt üst olmuşlardır.

Ancak onları diriltmeye çalışan çakma demokrasi ve özgülük havarilerinin de tüm çaba ve gayretlerinin boşa çıkacağı kaçınılmazdır. Yeter ki hükümet ve milletimiz dik durmaya devam edebilsin…

Hele, terör karşıtı sözde muhafazakâr sünepe gazetecilerin ekranlara çıkarak “hâkimlerin yerine olsam serbest bırakırdım” açıklamaları ve tartışma sırasında CHP’lilerce aşağılanarak yönlendirilmeleri utanç vericidir. Oysa aklı başında hiç kimse, CHP ve yandaşlarının tuzağına düşerek tartışmaya girmemeleri terörle mücadele adına hayati bir önem taşımaktadır.
Ergenekon Terör Örgütünün derdest edilip kısmi çökertilmesinin ardından önce Genelkurmay’daki, sonra da yargıdaki oligarşin güçlerini yitiren CHP, tüyleri yolunan kaz misali çırpınmaya başlamış, debelendikçe daha da batarak kalıntılarıyla tarihe gömülmelerine bir kulaç kalmıştır.

Ergenekon Terör Örgütü’nün deşifre edilip namlı teröristlerin tek tek tutuklanmalarıyla telaşa kapılan CHP; hukuka, millete ve yargıya savaş açıp akıl almaz bir savunmayla destek çıkmasının ardında, aralarındaki bağın açığa çıkabilecek olmasıydı. Gerek sesli gerekse yazılı tüm deliller, failler ve tanıklar ortadayken çığırtmaya devam edebilmelerinin mantığını arayanlar, Ergenekon Terör Örgütü’nün CHP olduğu gerçeğini ya kabul etmek istememelerinden ya da gizlemeye çalışmalarındandır.

Terör gibi fevkalade ağır bir suçtan yargılananları partilerinden aday göstererek vekil yapan CHP, MHP ve BDP; terörist vekillerini serbest bırakmayan mahkemelere hayâsızca saldırarak toplumsal ve yasasal bir krize neden olabiliyorlarsa; hem millet hem de devlet tükenmiş demektir. Böylesi bir pespayeliğin tek bir örneğini başka bir ülkede gösterebilmek mümkün değildir. Ancak gergin olan CHP ve BDP’nin taşeron gazetecileri aracılığıyla sanki toplumda bir kriz ve gerginlik varmış gibi provokasyona girişmeleri mumdan farksızdır.

Milleti ve hükümetini tepelemek için örgütlenmiş Ergenekon ve Balyoz ile halkımızı barbaca katleden pkk terör örgütü üyelerini vekil olmaları gerekçesiyle salıvermeleri konusunda yapılmakta olan tartışmalar, terör mücadelesine derin bir yara açmakta, en amansız diktatörler dahi devrilip hesaba çekilirken, bizde masum ve kahraman addedilebilmektedirler.

BDP’nin pkk’lı teröristleri kahramanlıkla ödüllendirmesi gibi MHP’de terörist Engin Alan’ı kahraman belleyip arkasında durmaya devam etmesi; hem satanistleri hatırlattı hem de kimin teröristinin gerçek kahraman olduğu sorgusunu doğurdu. Öncesinde cennette yaşayan ve Allah’ın üstün kıldığı şeytanı “ben” demesinden dolayı lanetleyerek ebedi olarak cehenneme gark etmesi nasıl satanistleri ilgilendirmiyorsa, MHP’de Engin Alan’ın teröriste dönüşmesini kabul etmemektedir.

Neden seçilmelerine izin verildi sorusu öyle hilesel bir yönlendirmedir ki, yasaların yetkili kurumlar arasında bir bütünlük sağlamaması ve birbirine engelleyen yaptırımlar taşıması yargılandıkları mahkemelere danışılmayıp akıbetlerin sorulmamasına yol açmakta, dolayısıyla seçildikleri halde serbest bırakılmamaktadırlar. Müebbet hapisle yargılanan teröristleri vekil olmalarından ötürü özgür bırakılabilmeleri nasıl düşünülür?

Hukuk adına kanunlarla diledikleri gibi oynamakta mahir CHP, darbe yapmayan Genelkurmay’a kâğıttan kaplan, adaletle millet adına hükmeden yargıya da işgal gücü demek suretiyle ne kadar tehlikeli haçlı olduklarını kanıtlamaktadırlar.

Ayrıca apo’ya pkk’yı kurduran da Ergenekon ve Balyoz’un komutasındaki CHP’nin derin oligarşisidir. O zamanlar farklı unvanlarda faaliyet gösterenlerin tamamı, bugün olduğu gibi CHP Diktatörlüğü adına eylemlerini sürdürmüşler ve son nefeslerinde de çabalamaktan geri durmamaktadırlar.

Eğer CHP, sorumlu olduğu terör üyeleri için yeterince gayret sarf edip cezaevlerinden kurtaramazsa, saklı tüm gerçekler ifşa edilecektir. Bu sebeple meclisi terk edebilecek kadar ısrarını sürdürmekte, planınca önce medya ve bilim dünyasından şöhretli vekillerini tahliye ettirecek, sonra da geri kalanları. Zaten bunu da açıkça itiraf etmişlerdir.

Demokrasi ve özgürlüğün teröristleri kapsayan bir hürriyet olduğu anlayışına meşruiyet kazandırmaya çalışan CHP, sadece milletimizi değil dünyayı da dehşete düşürmektedir. Oysa gerek Ergenekon gerekse Balyoz davalarında tutuklu oldukları halde yargılandıkları cezalar göz önüne alınarak tahliye edilen onlarca faili neden görmemezlikten geliyorlar? Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan herhangi birinin, tutukluluk süresi gerekçe gösterilerek tahliyesini talep etmek, nasıl bir aklın ürünüdür?

10 yıllık tutukluluk süresi aşıldığından tahliye edilen caniler, katiller ve Hizbullah üyelerinin salıverilmelerine tepki gösterilmemiş ve ‘bu nasıl adalet’ sorguları yapılmamış mıydı? Tahliye olmaları akabinde nasıl kaçtıkları ne çabuk unutuldu?

Cumhurbaşkanı Gül’ün umut ve cesaret vererek, gerek ETÖ ve Balyoz’un politik temsilcisi CHP, gerekse PKK’nın politik sözcüsü BDP ile hükümeti uzlaştırma çabası içine girmesi, nasıl bir muhakeme ve vicdandır ki, tahliyelerinden öte hiçbir alternatifi kabul etmeyenlerle hükümet arasında bir uzlaşma sağlayabilmek için millete, hukuka ve yargıya ihanet edercesine arabulucu olabildiğini anlayamıyorum.

Çok büyük sancılar çekilebileceği tehdidinde bulunanlar bilmelidir ki en korkunç sancı, doğum sancısıdır. Çocuk sevgisiyle tadılması zor bir sancıyı üstlenme cesareti ve kararlığında bulunan analar misali milletimiz de vatanları ve istikballeri uğruna her türlü sancıyı çekmeye hazırdırlar.
Bugüne kadar terörle mücadele edebilmek uğruna binlerce şehit vermiş ve katrilyonlarca kayba uğramış milletimiz, Başbakan Erdoğan’ı teröristleri salıvermesi için iktidara taşımamıştır. Kıyamete neden olacak olsa dahi adaletten asla taviz vermeyecek, haksızlıkların cezasız kalmasına müsamaha göstermeyecektir.

Şeytan misali benliği tavan yapmış Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin vatanı ve milleti heba etmekten kaçınmayacağı, terör lehine gerçekleştirdiği başkaldırısıyla ortadadır.

CHP’nin tek çıkış yolu, hezimeti mutlak olan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini alaşağı ederek, terörü dışlayan ve millet iradesine saygılı yeni bir genel başkan ve yönetim kadrosuyla meşruiyetini tazeleyip meclis çalışmalarına katılmaktır. Ancak isyanlarının bilinçli nedeni yapılması düşünülen yeni anayasayı baltalayabilmek amacıyla gerginlik çıkarmak suretiyle meclisi çalıştırmamak ise, vadeleri dolmuş olmalarından yapılabilecek hiçbir şey yoktur.

Ecel geldi CHP’ye, vekiller bahane…


Hiç yorum yok: