28 Mart 2009 Cumartesi

Bilim ve teknoloji bir abartıdır...

Vahye ve Mutlak İrade’ye karşı yaratıcı bir silah olarak kullanılmaya çalışılan “laik akıl ve bilim”’in; O, dilemedikten sonra iradesel hiçbir yaptırımı olamadığı, yaşanılan birçok örnekte olduğu gibi yeri tespit edilemeyen helikopter kazasından da anlaşılmış, yardım bekleyen kazazedeler, sözde özgür iradelere ve güce rağmen ölüme terk edilebilmiştir.

Alçaltıcı çaresizliğini bir kez daha ispatlayan insan ve teknoloji, kadere teslim olmama adına inat ve itirazını sürdürebilmekte, kendini mahveden düşüncelerinin yanlışlığını kabul etmeme adına direnebilmektedir.

Bir saniye sonrası meçhul bir hayatın ne kadar abes olduğu gerçeğini kavramış olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne bir kulaç kala sarfettiği sözleri ibret alınmalı, nefsani yalanlara değil, imani doğrulara itibar edilerek; canların, eşyanın ve düzenin sahibi Yaratıcı’ya teslim olunabilmelidir.

İnsanoğlu için en keskin son olan ölümle her şey sona erebiliyor; rütbe, makam, şöhret, zenginlik, hükümet ve devletler bir çare olamıyorsa; iktidar, bilim ve teknoloji ne işe yarıyor? Kozmetik ürünlere gösterilen ilgi gerçeğe duyulabilseydi, hem geçici bu dünyada, hem de ebedi ahiret hayatında kazanılır, emanet olarak verilen kuvvet ve kıymetlere özgür iradeyle sahip olunmuşçasına böbürlenerek dolaşılmaz ve hırslar kudurtulmazdı.

“İnsanda sürekleyici güce sahip bir inat ve itiraz duygusu vardır. Bu duygunun tesirine kapılan insan, karşısındakinin haklı olduğunu bildiği halde bir türlü kabul etmez, yani nefsine mağlup olur. Şu halde insan, belirtilen inatçı duygusuna karşı koymak suretiyle nefsine hakim olmalı ve gerçeği kabul etmesini bilmelidir.” A’li-İmran. 83

İnsan bir hiçtir. Onu vareden, tutup, gözetip, koruyan Allah’tır. Her an O’na muhtaçtır. Gördüğü kuvvet ve kıymetlerin hepsi, O’nun bir emaneti, lütfu ve ihsanıdır...

Kazansanız yahut kaybetseniz ne olur…

Hiç yorum yok: