9 Mart 2012 Cuma

İnsanlık suçunu halk mı, ölenler mi işledi?

Müslüman milletimiz varlığı boyunca yaratıcı Allah, Peygamber, Kur’an ve dinleri İslam için savaşarak canlarını vermiş, bu uğurda bedeli ne olursa olsun hiçbir ödünden kaçınmamışlardı. Maalesef bugün içinde bulunduğumuz felaketsi dönüşüm, ayetlere hakaret edenlere karşı dinlerini savunan Müslümanları, insanlık suçu işlemekle aşağılayacak boyuta ulaştırmıştır.

İslam karşıtı dâhili haçlılar ezeli amaçlarından vazgeçmeyip, 20 yıl önce müsebbibi oldukları Sivas olaylarını sürekli sıcak tutmakta, değerlerini hayatlarından üstün tutan Müslüman milleti, insanlık suçu gibi kabul edilemez bir yaftaya mahkûm edebilmek için saldırılarına son vermemektedirler.

Zamanında Aziz Nesin adlı bir haçlı, vahyi aşağılayan sapık bir kitabı fırsat bilerek, Allah adına kanla sulanan vatan topraklarında yayınlamak istemiş, dolayısıyla Müslümanlara savaş açmıştı.
Müslüman milletimize açıkça harp ilan eden insanlığın yüzkarası mahlûk, işbirlikçilerin desteğiyle il il dolaşarak ayetleri aşağılayacağını haykırmış, dolayısıyla halkı birbirine kıydıracak ve devlete isyan ettirecek amacının ilk durağı Sivas’ta hüsrana uğrayarak, hiçbir haçlıya diz çökmemiş hoşgörülü milletimizden ilk tokadı yemiş ve ölene dek kılını kıpırdatamamıştı.

Sivas’taki olaylar asla bir katliam ve insanlık suçu değil, düşmana karşı onurlu bir savunma ve iç savaşı önleyici bir direnişti.

Eğer Müslüman milletimiz, böylesi hain saldırılara sessiz kalsaydı; tarihi dini ve insanlığı yücelten şanlı zaferlerle değil, yenilgi ve esaretlerle anılırdı. Dolayısıyla Madımak’ta ölen 35 kişi işbirlikçi hain olup, ilahi adaletin tecellisiyle cezalarını bulmuş ve cehennemde de bulmaya devam edeceklerdir. Ölen diğer iki kişi, dinlerini savunmak maksadıyla ölmüşler ise, şehidlikle ebedileşmişlerdir.

Her insanın inancı kendini bağlar ve hiç kimse diğerini zorlayamaz. Kişi, İslam olsa da olmasa da karşısındakine tahammül etmeli, sınırlar aşılmadığı müddetçe gazaya kalkışmamalıdır. Zaten Allah, azgınlara karşı cihadı emretmiş ve hümanist duygularla kesinlikle acınılmamasını buyurmuştur.

Sen kalkıp ömrünü dinini egemen kılabilmek için yeryüzünde savaşmış milletin iman ettiği ayetlere saldıracaksın, sonra da hiçbir tepkide bulunmamasını isteyeceksin. Yok, böyle bir şey!

İşte bu azgınlar, millet tarihine kara bir leke düşürmek istemişler ama ecdadının izinde giden imanlı yiğitlerin duruşlarıyla hak ettikleri karşılığı bulmuşlardır. Böylesi bir zafer her ne kadar memnuniyetle karşılansa da, sayıları az ancak sesleri gür düşmanlarca örtülmektedir. Kendini yok etmek ve dinlerini ortadan kaldırmak isteyen azılı düşmanların cezalandırılmalarına üzülen bir toplum, helak içinde yenilmeye mahkûmdur. Asıl şükredilmesi gereken, belanın Sivas’la sınırlı kalıp ülkeye yayılmamış olmasıdır.

Dinlerini müdafaa eden yiğitleri, Anayasal düzeni zorla değiştirmek suçuyla yargılayarak müebbet hapis ve çeşitli cezalara mahkûm kılan bir rejim, apaçık din karşıtıdır. Nasıl bir yasa ve düşünce; Allah adına yaratıldığına iman etmiş bir insanın, Allah’a karşı direnebilmesini mümkün kılar?

Allah, kendine iman etmiş Müslümanlara, Maide Süresi 33 ve birçok ayette; “Allah ve Resulüne karşı savaşanların öldürülerek cezalandırılmalarını” emretmedi mi? Bu emre uymayanın Müslüman olabilmesi mümkün müdür?

Şayet anayasa, bu emre itaat eden Müslümanları anayasal düzeni zorla değiştirme gerekçesiyle yargılayabiliyor ise; neden Kur’an’ı yasaklamıyor ve İslam dinine izin veriyor? Böylesi korkunç bir iklimle cebelleşen millet, İslam adına Allah’ın koyduğu kurallara değil, rejimin laikleştirdiği bir İslam adına koyduğu kurallara zorlanıyor. Bu durumda din kurucu laik devlet olmuyor mu?

Tıpkı sözde Ermeni Soykırım iddialarını kabule zorlanmamız misali Sivas cengini “İnsanlık Suçu” saymak isteyen düşmanlar, Müslümanları insanlık suçuyla yaftalamaya çalışmaktadırlar. Onun için zamanaşımına tepki gösteriyor, sahip oldukları kara lekeyi üzerlerinden atarak Müslümanlara yapıştırmak istiyorlar. Oysa alınları kara olanlar, gerek dış gerekse içerideki haçlıların yaygaralarıyla aklanamayacaklardır…

Müslüman halk ve İslam düşmanı şöhretli sanatçı, şair ve yazarın cesetlerini referans alarak hala sürdürülen Kur’an düşmanlığı, hümanist taktiklerle sinsice sürdürülmektedir.

Unutulmamalıdır ki düşmanlara gösterilecek zerre bir tolerans, daha büyük olayları tetikleyecek ve hiç kimse, bu vatan topraklarında İslam’ı susturamayacaktır.

Madımak’ta ölen 35 kişi, ihanetlerinin bedelini ödemiş, dolayısıyla intihar misali kendi kendilerini katletmişlerdir. Zaten olayı kaşıyıp Müslümanları mahkûm etmek isteyenin CHP ve BDP’liler olması, başka bir söze mahal bırakmamaktadır.

Keşke ben de, dinlerini müdafaa eden o yiğitlerin arasında olsaydım…

Sivas’taki ihanetin ruhuna değil de bedenine itibar edenler, bu ülkenin hain ve İslam karşıtı vatandaşlarıdır. Eğer hainlere kulak verilecekse, pkk’lılara da kulak verilip istekleri yerine getirilmelidir!

Geçmişte Müslüman halkımızı ahırlarda diri diri yakıp kadınlarımıza tecavüz eden azgın Ermenilerden nasıl özür diliyorlarsa, bugün de alçak provokatörleri savunuyorlar…

İnsanlıkla yakından uzaktan ilgileri olmayanların hain yakınlarını savunmaları anormal değildir. Çünkü onların hilkatteki insan görüntüleri, gözyaşları ve yaldızlı sözleri aldatmamalı, ayetlere iman etmiş Müslümanların kanlarını içebilmek için iştahla bekledikleri unutulmamalıdır.
Sivas olayları, yakın tarihimizin onurlu bir mücadelesi olup, Türkiye’yi silmek isteyen düşmanlara karşı kazanılmış bir zaferdir.

Ayrıca yiğitlerin savunmasını yaptığını öğrendiğim Hayati Yazıcı’yı da kutluyor, karşılığını ahrette de alacağına şüphe duymuyorum.

Vahiy düşmanları bilsinler ki; Müslüman kanıyla alınan ve muhafaza edilen bu vatan da, asla diledikleri hedefe ulaşamayacaklardır.

En büyük hümanist, şeytandır…

Hiç yorum yok: