22 Mayıs 2011 Pazar

Bahçeli’nin de kaseti çıkabilir…

Zinaya kesinlikle yaklaşılmamasını, çok kötü bir yol ve hayâsızlık olduğunu ısrarla vurgulayan Allah; zina eden erkek ve zina eden kadını lanetleyerek, ne şahitliklerine ne vekilliklerine ne de toplumu idare etmelerine izin vermektedir. Birçok ayette zinanın haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, iftira etmek ve çocuklarını öldürmekle eş değerde tutulması, zinanın hiçbir gerekçeyle hoş görülemeyeceğini ortaya koymaktadır.

“Kocası zina yapan kadının zinası bir hükümdür” başlıklı yazımda da ifade ettiğim gerçekler doğrultusunda zinaları deşifre olan politikacıların eşleri de zina yaptıkları takdirde evlilikleri devam edebilir. Aksi takdirde boşanmaları bir zaruridir.

Milleti yönetmeye aday CHP ve MHP’li zinacıların aldattıkları eşlerinin nasıl bir tavır alabilecekleri siyasi ve toplusal ahlak açısından fevkalade önemli olup, milliyetçilik ve muhafazakârlıkla özdeşleştirilen ülkücülerin, Deniz Baykal ve Nesrin Baytok örneğinde oldukları gibi ahlaksızlığı sindirmemeleri ve onursuzca aldatılan eşlerin de zinacı kocalarını derhal boşamaları dini ve iffetsi bir zorunluluktur. Sanırım onlar da kocalarını değil ahlaksızlığı ortaya çıkaranları suçlayacaklardır.

“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.” Nur 3

Hangi insan, evli bir kadını şehvetine peşkeş çekebilmek için çocuğuna haçlık verip dışarıya göndererek o çocuğu anasıyla yatabilir? Acaba Mehmet Ekici veya onu destekleyen MHP'lilerin kendi çocuklarının gözleri önünde eşiyle bir başkası ilişkiye girse, tepkileri aynı olur?

Dizi ve filmlerdeki gayrimeşru çarpık ilişkilerden ahlak zırhı iyice delinen halkımız, öylesine yozlaşmış ki ahlaksızlığı bayraktar edinmiş kimseleri “özel hayat veya mahremiyet” kalkanıyla savunup, harami haysiyetsizleri değil de görüntüyü alanları ve namuslu vatandaşları bilgilendirenleri kıyasıya eleştirmeleri; “nasılsanız öyle yönetilirsiniz” hadisiyle birebir örtüşmektedir. İslam hukukunda gayrimeşru fiillerin caydırıcı olabilmesi açısından halkın şahitliğinde teşhir edilip aleni ceza uygulanması, söz konusu zinacıların ifşasını meşru kılmaktadır.

Çağdaşlık maskesiyle insanlarda ne ar ne namus ne de hayâ bırakan medya, ahlaksız zinacılara bariyer olmaktan geri durmamaktadırlar. Hele içlerinde öyle küstahlar var ki, eşinin kendisine hediye ettiği pornografik kadın figürü kol düğmelerinden övünüp, ekranlardan kendisini izleyen namuslu halkımıza ve çocuklarımıza pornoculuğu aşılayarak yok edici dejenerasyona yol açan kepazeliğe şahit olmuştuk.

Zinaya, eşe ihanete ve faziletsizliğe sahip çıkan bir düşüncenin vaatlerindeki yoksulluğu, yolsuzluğu, kayırıcılığı, rüşveti, ayırımcılığı, suçları, namussuzluğu, vicdansızlığı, haksızlık ve adaletsizliği giderebilmeleri mümkün müdür?

Sadece millet için değil bir insan için bile yaşamın temel taşı olan ahlak kurallarıyla oynandığında sadece kendisini değil içinde bulunduğu toplumu, hatta tüm dünyayı felakete götüreceği kaçınılmazdır.

Devlet yönetimi aileden başlar. Kişinin gerek ekonomi, gerek sosyal, gerek siyasi, gerekse askeri idarede; aile yaşamı baz alınarak liyakatli olup almadığı ölçü alınır. Montaigne der ki; “Bir aile ile bir krallığı yönetme arasında pek büyük fark yoktur.”

Bu durumda ahlaktan yoksun aldatıcı zinacıların devlet yönetmesine fırsat verilebilir mi?

1976 yılında yaklaşık 18 yaşında iken Cidde’de hediyelik eşya ve kristal avize dükkânı açmış ve Suudi Arabistan Havayollarının ‘first class’ yolcularına verilen hediyelik eşyalarını fason üreterek ihraç ediyordum. Kısa zamanda çevrem gelişmiş ve dünyanın çeşitli firmalarından teklifler alıyordum.

O firmalardan biri de Belçika’da elmas işleyen bir şirketti. Elmas fabrikasının sahibi Yahudi bir işadamıydı ve eşiyle birlikte İstanbul’a gelerek, ürettiği elmasların Suudi Arabistan’da pazarlanmasıyla ilgili işbirliği teklif etti. O zaman herhangi bir Yahudi firmasının Suudi Arabistan’a mal satışı yasak ve iş birliği yapanlarda kara listeye alınıyordu.

Yahudi, benimle çalışabilmesi için şart koştuğu ve hakkımda istihbarat edinmeye çalıştığı konu öylesine ilginç ve şaşırtıcıydı ki, aile yaşantımın nasıl olduğu, aile içinde mutlu mu yoksa mutsuz mu olduğum, aile bireylerine karşı dayanışma, sevgi ve saygımı, her hangi bir konuda yalan ve aldatmaya yönelip yönelmediğim, aile fertlerinden şikâyet edip etmediğim gibi çeşitli sorular sorarak bilgi edinmek istiyordu. Böylesi sorular sorması üzerine; neden güvenilir ve başarılı olup olmayacağım konusunda değil de aile yaşantımla ilgilendiğini sormam üzerine; bir insan, işindeki güvenirliği, başarısı ve istikrarı ailedeki düzeniyle orantılıdır, sözü hala kulaklarımdadır.

Ailenin önemine vakıf profesyonel yöneticiler, istikrar ve kararlılık adına öncelikle işe alacakları kişinin kariyerleri, tecrübeleri ve aktifliklerini değil, ailedeki düzenlerine yoğunlaşırlar. Çünkü aile yaşantısında itinayı, mutluluğu ve güveni sağlayamayanların doğru, dürüst, sabırlı, adaletli, paylaşımcı ve merhametli olabilmeleri söz konusu değildir.

Bu sebeple aile hayatı hüsranlıklarla dolu olanların eş, çocuk, kardeş, ana ve babalarına yaptıkları saygısızlık ve ihanetlerinin millete karşı yapacaklarına da şüphe bulunmamaktadır.
İş, evlilik ve bir dernek üyeliğinde dahi merak edilen aile yaşantısı milletvekilliğinde aranmamalı mıdır? Ülkeyi yönetmeye aday bir parti veya adayın aile ve ahlaki yapısı önemsenmediğinden milletin talan edilmesi için yarışılıyor ve ahlaksızlıkta sınır tanınmıyor. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapabilen birinin güvenebilinir, hatta insan olabirliliği mümkün müdür?

Bugün özel hayat adına ahlaksızlara sahip çıkanlara sorum odur ki, o evli kadın ve genç kızları nüfuzlarını kullanarak tecavüzden farksız kandırarak zina yapanlar; eğer kendi anneleri, kız kardeşleri veya kızlarını tatmin aracı kullansalardı aynı hoşgörüde bulunurlar mıydı? “Kötülüklerin ilki ve en büyüğü, ahlaksızlıkların cezasız kalmasıdır.” Platon

Evli ahlaksızlar böyle ise, bekârlar nasıldır?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, deşifre olan yardımcılarını toplumun bekası adına sert bir şekilde dışlayıp kesin ihraç kararıyla aralarından uzaklaştıracağına, başta Başbakan Erdoğan ve Fetullah Gülen hoca olmak üzere hırçınlaşarak sağa sola saldırması, kendisinin de bir kaseti olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Partisinin çıkarlarını toplumun namus ve ahlakından öncelikli gören Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın hata ve yanlış içinde olan partililerini hiçbir gerekçeyle savunmayarak derhal ihraç etmesini örnek almalıdırlar. Sözde partisinin baraj altında kalması için kendilerine komplo düzenlendiği gibi bir duygu sömürüsüne kalkışması, asıl ahlaksızlığın ta kendisidir. Eğer görüntülerdeki yardımcıları ise bu nasıl bir komplo olabilir? Kadınlarımızın ve çocuklarımızın ırzlarına geçen sapıklarda komplo argümanlarıyla aklanmalıdırlar mı?

Bay Bahçeli! Partin zarar görmesin diye ahlaksızlarını aklamaya çalışıp adaleti kıymakla devlet yönetilemez. IMF Başkanı Strauss-Kahn gibi dokunulmaz zannedilen ve üstelik başarılı bir kimlik bile, gücüne ve konumuna bakılmaksızın zinaya teşebbüs şikâyeti üzerine uçağından indirilip ellerine kelepçe takılarak gözaltına alınması ardından mahkemece tutuklanabiliyorsa, işte devlet ve adalet budur. Sen ise, konuşmaları ve rezaletleri apaçık bir kanıt olarak ortaya dökülen zinacılarını komplo manipülasyonuyla korumaya çalışıyorsan, değil devlet, kümesteki tavukları dahi idare etme liyakatine sahip değilsin…

Diğer taraftan halkı acımadan tepelemek ve halkın seçtiği hükümeti kanla devirebilmek maksadıyla bir araya gelen general, subay, gazeteci, akademisyen ve işadamlarının yargılanmalarına ve tutuklanmalarına karşı çıkan başta Genelkurmay olmak üzere gazeteciler, CHP ve MHP’ye millet egemenliğindeki ABD hukukun güç, rütbe, makam ve şöhret tanımaksızın nasıl eşit işletildiğini öğrenmelerine sağlık veririm. Üstelik bizdeki teröristler gibi kesin kanıtlar olmayıp sadece bir oda temizlikçisi bir kadının şikâyetiyle IMF gibi bir kurumun başkanı tutuklanabiliyor ve dünyadan tek bir itiraz çıkmıyor. Terörist dostlarına ve zinacı bayraktarlarına kapak olsun….

Devlet Bahçeli’nin müzmin bir bekâr oluşu ve liderliğin ilk adımı olan aile yönetme tecrübesinden yoksun kalmasından devlet yönetiminde başarılı olamayacağının yanı sıra fıtratsal bedii zevklerini giderebilme ihtiyaçlarını harami yollardan elde etmiş olabileceği tartışılmazdır. Çünkü vücut gelişmesiyle başlayan cinsel arzu ve tatminsel süreci engelleyebilmek yaradılış fıtratına aykırıdır. Yemeden, uyumadan ve içmeden yaşayabilmek nasıl imkânsız ise, tüm hastalıkların ve zindeliğin panzehiri olan cinsel ilişkiden de eksik kalabilmek söz konusu değildir. Evlenmeyerek kendilerini tatminden soyutladığı sanılan din adamlarının sonradan meydana çıkan sapıklıkları beklenen bir sonuçtur. Şüphesiz Bahçeli’nin cinsel tatminini nasıl çözüme ulaştırdığı bilinmese de, inançsal bir tutkuyla tapınaksı bir yaşam sürmediğinden nefsi arzu ve isteklerinden kopabilmesi mümkün değildir.

Devlet Bahçeli şunu bilsin ki, öyle kabadayılık ve tehditlerle gerçeğin açık perdelerini örtemez, ileride ortaya çıkabilecek görüntülerine de mani olamaz. Yaratıcıları Allah’tan utanmayanların kendileri gibi yaratık insandan utanmaları, bedbahtlığın ta kendisidir. Muhalefetteyken atıp tutan, iktidara geldiğinde ise nasıl süt dökmüş kediye dönüştüğü hala hafızalardadır. Her kim ahlaksızlıkları deşifre ediyorsa bedeli ne olursa olsun yanında olmayı ahlaki bir görev addediyorum. Ayrıca söz konusu iğrenç ahlaksızlıkları kamuoyuna duyuran yiğit ülkücüleri tebrik ediyor, namus adına yaptıkları mücadelelerinin mübarek olmasını diliyorum.
Kimilerinin dini nikâh adı altında aralarında kıydıkları gizli nikâh, zaten ne Allah ne de toplum nezdinde muteberdir. Nikâhın anlamı açık bir duyurudur.

Evlilik hayatında istikrarlı ve başarılı olmuş bir kimse, her işte muvaffak olur. Bu sebeple hem dini hem siyasi hem ahlaki hem sorumluluk hem sabır hem de insani açıdan fevkalade hayati bir başlangıç olan evlilik öyle önemlidir ki, İslam peygamberinin defalarca evlenmiş olmasının sebebi de böylece kanıtlanmış olmaktadır. Evlilik, bir düzen kurabilmenin ilk merhalesidir. Evlilik hayatı; sevginin, merhametin, tahammülün, adaletin ve sabrın kapısıdır.

Allah ve Resulüne iman ettiğini ileri sürdüğü halde evlenmeyenlerin şöhretleri ne olursa olsun ne Müslüman ne de lider olabilecek liyakate sahiptirler.

“’Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik’ diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” Nur 47

“Gerçekten, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz.” Mü’minûn 34

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’ in şu hadisleri, evliliğin fertsel ve toplumsal önemini yeterince ispatlamaktadır.

“Kıyamet günü ateş ehli olarak haşredilecek kimselerin çoğu, içinizden bekâr olarak ölenlerdir.”

“En kötüleriniz, (bu dünyadan)bekâr olarak ayrılanlarınızdır.”

“Sizin en kötüleriniz, içinizden bekâr olanlarınızdır ve bunlar şeytanın kardeşleridirler.”

“Ümmetimin en iyileri evliler, en kötüleri ise bekârlardır.”

“Bir kimse evlenince imanın yarısını tamamlamış olur. Artık diğer yarısı için de Allah’tan korksun.”

“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah (lütfu) bol olan ve bilendir.” Nur 32


Hiç yorum yok: