Allah, CHP’yi kendi elleriyle öyle bir cezalandırdı ki, irtica ve Atatürk düşmanı yaftasıyla Müslüman milletimize hayatı zehir etmelerinin bedelini Genel Başkan olarak Atatürk düşmanı bir eşkıya torununu başlarına getirmekle ödediler.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Karabulut” olan soyadını değiştirmesi dikkatimi çekmiş ve neden sorusuyla ilgili araştırma yaparken, kendilerini Atatürkçü, milliyetçi ve solcu olarak tanıtan “Türk Solu” adlı bir sitenin Kılıçdaroğlu hakkındaki iddiaları, daha derinden irdelememe sebep oldu. http://www.turksolu.org/285/erdem285.htm
Öyle ya, bir insan soyadını ancak çevresinin ve toplumun bilmek istemediği ya utanılacak yüz kızartıcı bir suç işlediğinden, ya soykırım yaptığından, ya cinsiyet değiştirdiğinden, ya aranan azılı bir suçlu olmasından, ya vatan hainliğinden, ya da insanları katleden teröristliğinden dolayı DNA’sından farksız kimliğini değiştirme ihtiyacı duyar. Başka hiçbir sebep, bir insanın markası olan soyunu reddettirmez. Demek ki bundan dolayı Kılıçdaroğlu soy sop ile ilgili tartışmalara şiddetli tepki göstermiş ve hümanizm manipülasyonuyla gerçekleri örtebilme gayretinde bulunmuştu.
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu hakkında herhangi bir araştırma ve delille ihtiyaç bulunmadığı söz ve davranışlarıyla ortada ise de, maalesef halkımızın CHP tutkusu böylesi bir komediyi muhakeme edememe körlüğüne neden olmaktadır. Her ne kadar görünen köy kılavuz istemese de, görme özürlülerin fark edebilmesi için her türlü bilgiyi sunmanın ülkemiz ve milletimiz lehine olabileceği kararlılığımı sürdürmekteyim. Ancak CHP’ye mühürlenmiş olanlara hiçbir kanıt fayda etmeyeceği de göz ardı edilmemelidir.
Bir gün, AİDS’li fahişelerle ilgili bir programda duyduklarıma inanamamış; sunucunun, kadının AİDS’li olduğu uyarısını üstüne basarak yapmasına rağmen erkeklerin fark etmez deyip ilişkiye hazır olduklarını bildirmeleri, tehlike ne kadar ölümcül de olsa birkaç saniyelik tatmin için yaşamların hiçe sayılabildiğine şahit olmuştum. Onun için CHP, MHP, pkk ya da muadil emellere destek verilebilmesini yadırgamıyorum. Sonuçta her tencereye bir kapağın bulunabildiği dünya da mantık aranabilir mi? Neden pkk, CHP gibi MHP’ye tek bir eleştiri getirmiyor ve seçim bürolarına saldırmıyorlar? MHP yöneticileri milletin namusuna göz dikmiş, çocuklarının gözü önünde evli kadınları düzerlerken; neden pkk için bir tehdit olsunlar? Pkk, CHP gibi MHP’de Ak Partiyi tek düşman görüyor…
Kurtarıcı Atatürklerine, ilkelerine ve mücadelesine ihanet eden öyle bir CHP oluşturuldu ki, Atatürk’e karşı 1937’de patlak veren Dersim isyanını başlatan Kureyşan aşireti, Kılıçdaroğlu ailesinin bağlı olduğu ana aşiretti. Kılıçdaroğlu, isyan eden aşiretini bertaraf eden Atatürk’e kin gütmekte, Dersim isyanın bastırılmasıyla ilgili tartışmalar sırasında Atatürk’e sahip çıkan Onur Öymen’i istifaya davet edip kendisini aday göstermeyerek intikamını almıştı.
Kılıçdaroğlu, genel başkanı olduğu CHP’de Atatürk’ün mücadelesine, düşüncesine, mirasına ve vasiyetine ihanet ederek; “Dersim coğrafyasında yaşanan olay, bir insanlık dramıdır. Bu bölgede yaşayan insanlar, o dönemin acılarını, o dönemin kaybolan hayatlarını, o dönemin ağıtlarını dinleyerek bugünlere geldiler. O dönemde yapılan çok ciddi, insanlıkla bağdaşmayan olaylar oldu” açıklamasını yaparak, Atatürk’ü dolaylı yollardan soykırım yapmakla suçlamış ama Atatürkçü CHP’liler hiçbir tepki göstermedikleri gibi bir de genel başkan yapabilmişlerdir. Demek ki CHP’lilerin Atatürkçülüğü, İslam karşıtlığı ve Müslümanlar aleyhine kullandıkları bir maskeydi.
Ya Genelkurmay, ADD ve Atatürkçü medyaya ne demeli? Atatürk ilke ve inkılâpları adına dindar ve türbanlı vatandaşlar aleyhine darbeye kalkışan, mitingler düzenleyen, manşetler yapan, muhtıra verenler; neden Kılıçdaroğlu’na tepkisiz kalıp, Atatürk düşmanı isyankâr bir aşiretin intikam komandosu olduğunu ifşa etmediler? Oysa onlar, geçmişten beri Müslüman politikacıların İslam’i duruşlarını kıyasıya eleştirip irtica gerekçesiyle baskı, darbe ve hakaretlerde bulunmadılar mı? Merhum Necmeddin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde ülkesinin Müslüman ilim ehline başbakanlık konutunda verdiği iftar yemeğinden dolayı 28 Şubat darbesini gerçekleştirmediler mi? Dini hassasiyetlerinden ötürü generallerin küfürlerine ve partisinin kapatılmasına muhatap bırakmadılar mı? CHP’liler, başbakanlığın kapısına dayanarak siyah çelenkler bırakmak suretiyle hükümetin istifası için uluyup ihanetle damgalamadılar mı? Başbakan Erdoğan ve milletvekillerinin geçmişteki konuşmalarının yer aldığı kasetlerin avcılığını yaparak, laiklik karşıtlığıyla suçlamak suretiyle belediye başkanlığı ve iktidardan uzaklaştırmak istemediler mi?
Eğer her şey Atatürk Türkiye’si için ise; neden Atatürk düşmanlığı belgeli ve Atatürk’e karşı isyan etmiş bir eşkıya torunu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu korumaktadırlar?
Atatürk’ün bastırdığı isyanı “insanlık dramı ve insanlıkla bağdaşmayan olay” olarak eleştirebilen birinin CHP’ye genel başkan olması, kendilerince apaçık bir ihanet değil de nedir? Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun insanlık dramı olarak nitelendirdiği Dersim isyanın da Atatürk’ün emriyle öldürülen teröristleri hümanist duygularla değil, eşkıya dedeleri ve akrabaları öldürüldüğü için sahte gözyaşlarını akıtmaktadır.
Vahye iman etmiş Müslümanlar devlete karşı silahlı hiçbir isyana kalkışmadıkları halde çarptırıldıkları en ağır cezalar Atatürkçülükle meşrulaştırılabilmiş, Ermeni dönmesi sünnetsiz Dersimlilerin cezalandırılmaları ise insanlık suçu bir soykırım olarak kabul görebilmiştir. Hem de Atatürk’ün CHP’sinde!
Kılıçdaroğlu’nun Dersim ile ilgili tüm açıklamaları pkk söylemiyle birebir aynı olup, Diyarbakır eski baro başkanı ve CHP genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’yu da Diyarbakır’dan değil de İstanbul’dan aday göstermesi, pkk ile giriştikleri gizli ittifaktandır. Çünkü Diyarbakır’ı pkk’ya teslim etmiştir. Bundan dolayı pkk’nın direktifiyle Diyarbakır’da partisinin kepenklerini indirmiş ve teröristlerin öldürülmesinde pkk’lılarla aynı safta yer alarak, yas ilan edebilmişlerdir. Hakkari’de kahraman askerlerimizce öldürülen 12 teröristin yasını tutabilen CHP’nin Diyarbakır’daki tüm seçim bürolarını kapatması, devlet düşmanı eşkıya torununun talimatı olmaksızın yapılabilir miydi?
Daha öncede ifade ettiğim gibi özellikle Kılıçdaroğlu’lu CHP, pkk’dan çok daha tehlikeli sinsi bir düşmandır. Diyarbakır 1. sıra milletvekili adayı Salih Sümer ve İl Başkanı Muzaffer Değer, Kılıçdaroğlu düşüncelsinin sözcülüğünü yaparak, teröristlere “gerilla” diyebilmekte, öldürülen teröristlerin ardından pkk’ca kurulan çadırlara taziye ziyaretinde bulunarak; asker, polis ve canı yanmış milletimize meydan okurcasına operasyonların durdurulmasını isteyebilmektedirler. İşte barış ve özgürlük manipülasyonuyla gizliden gizliye Dersim intikamı için bir alt yapı hazırlanmakta, demokrasi adına herkes de sessizce izleyebilmektedir.
Ey Genelkurmay, sözde vatan ve millet sevdalıları, barış ve özgürlük havarileri! Teröristlere açıkça destek çıkabilen CHP’nin arkasında durmaya devam mı edeceksiniz? Alçakça halkımızı katleden teröristleri masum ve onurlu milletimize mi tercih edeceksiniz? Bu kadar mı dinden ve milletin değerlerinden nefret ediyorsunuz? Sizlerin huzur ve güveni için canlarını veren şehitlerimizin akıttıkları kanlar, vicdanlarınızı sızlatmıyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun kökü Kureyşan aşiretinin Haydaran koludur. Haydaran, Kureyşan’a bağlı 3 aşiretten biridir. Öyle ki, iki yıl süren Dersim isyanını bastırma harekâtında en son teslim olan aşiret ve en azılı devlet düşmanı olarak kayıtlara geçmiştir.
1931 yılındaki Genelkurmay kaynaklarında Dersim aşiretlerinin sicil kayıtlarında en tehlikeli ve yola gelmez bir hain olmakla belgelenen Kılıçdaroğlu’nun bağlı olduğu Haydaran aşiretiyle ilgili sabıka; tamamen gayri muti (Hakka ve devlete itaat etmeyen); şekavete melufturlar (haydutluk ve her çeşit kötülüğü huy edinmiş bir bela); hükümet kanunlarına itaatleri yoktur tespitlerindeki en dehşetsi vurgu, her çeşit kötülüğü huy edinip asla iflah olmayacaklarıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu, ifadesindeki “Dersimde yaşayan insanlar, o dönemin acılarını, o dönemin kaybolan hayatlarını, o dönemin ağıtlarını dinleyerek bugünlere geldiler” kiniyle öylesi radikal bir soycudur ki, dedelerinin öcünü alabilmek için anıtkabir başta olmak üzere Atatürk’ün egemenliğini yıkmak için elinden geleni ardına koymayacaktır. Bülent Ecevit, bu gerçeği bildiğinden Kılıçdaroğlu’nun adaylığını veto etmiş ve yanına dahi yaklaştırmamıştı. Herkes bilsin ki devleti kuran CHP, hem devleti bitirecek hem de Atatürkçülüğü yok edecektir. Nasıl İslam’i referanslı politikacılar vahyi laikleştirmişler ise, CHP’de Atatürk’ü sömürerek Kılıçdaroğlu’nun hain emellerine peşkeş çekmektedir. Karşımızdakinin din ve millet hasmı bir eşkıya olduğu yargısıyla masum milletimizin tertemiz duygularını Mustafa Kemal sevgisiyle nasıl sömürdüklerini önyargıdan uzak bir serinkanlılıkla değerlendirdiğinizde; ne denli bir tehlikeye duçar olduğunuzu kavrayabileceksiniz. CHP, apaçık bir Atatürk simsarıdır…
Devlet düşmanı Kılıçdaroğlu aşireti, sadece 1937’deki Dersim isyanları tek başkaldırışları değildi. 1847 itibaren Osmanlı Devletine karşıda defalarca isyan etmiş ve o günün pkk’sı olarak milletimizin karınlarını deşmişlerdi. Sırf Müslüman oldukları için köyleri basıp çocukları katlettiler, kadınlara tecavüz ettiler, insanları bir ahıra doldurup yaktılar, Zerdüşt, Yezidi ve Hıristiyan olanlara dokunmadılar, özellikle Müslüman Türk ve Kürtleri vahşice öldürdüler. Onun için o aşirete bağlı her Dersimli, aradan yüzyıllar geçse de acımasızlıklarından, isyan ve ihanetlerinden vazgeçmez ve asla ıslah olmazlar. Çünkü fıtratları hainlik ve haydutlukla özdeşleşmiştir. Dersimin, neden pkk’nın eylem merkezi olduğunu hiç düşündünüz mü?
Onlar öylesine acımasız hainlerdir ki, tarihimizde en zor bastırılan isyanları 1877-78 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında Rusların da yardımını alarak başlattıkları isyandır. İşte Kılıçdaroğlu’nun mensubu bulunduğu Haydaran aşireti bu isyanların elebaşısıydı. Bu sebepten dolayı Kılıçdaroğlu, Dersimli olmaktan gurur duyduğunu itiraf edebilmektedir. Bu nasıl mazoşist bir mantık ise, hem CHP’yi sorumlu tutup intikam peşinde koşuyorlar, hem de CHP’den vazgeçmiyorlar. Demek ki CHP, hedeflerine ulaşabilmek için bir öç alma sabrı olup, Kemal Kılıçdaroğlu’nu başa getirmeleriyle de ilk adımı atmış oldular.
Haydaranlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında da rahat durmamış, tüm millet işgale karşı yekvücut birleşerek vatanları uğruna ölümüne savaşırlarken, Rus Ordusu Erzincan’a kadar geldiğinde, Dersim’i Ruslara bağlayabilmek için 1915 ve 1916’da da iki kez ayaklanmışlardı. Aslında milletimize en büyük darbeyi Rus ve Ermeni düşmanlar değil, Ermeni dönmesi alevi Dersimliler vurmuştu.
Bu gerçeği bizzat yaşayan Mustafa Kemal’di. Osmanlı Devletinde Tümgeneral rütbesiyle 16.Kolordu Komutanlığı görevini yürüten Mustafa Kemal, 1916 yılında Dersimli hainlerin ihanetlerine ve barbarlıklarına yakinen şahit olmuş ve halkımızı acımasızca katletmelerini asla unutamadığından 1937’deki isyanlarını kanla bastırmak zorunda kalmıştı. Başka türlü baş edilebilmeleri imkânsızdı…
Dersimli aşiretlerin hedefi ve amacı apaçık ortadayken; bir başkasının Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’yi desteklemeleri mantıken mümkün değilse de kadersel bir zorunluluk olduğu kaçınılmazdır.
Kılıçdaroğlu’nun özellikle Dersim tarihine çok meraklı olduğunu açıklaması ve Atatürk’ün Tunceli olarak değiştirdiği kentin adını Dersim’de ısrar etmesi, sadece CHP’nin değil, tüm milletimizin başına nasıl bir çorap öreceğini ortaya koymakta, ancak elde edeceği güçle orantılı amacına ulaşabileceği muhakkaktır. Hatta Türkiye’nin Dersim olarak adını değiştirme emelleri de hafızalarında saklıdır.
Unutulmamalıdır ki zamanında Osmanlı vatandaşı olan Dersimliler, nasıl defalarca isyan edip Rus ve Ermenilerle ittifak kurup vatana ihanet etmişler, özellikle Müslüman Türk ve Kürtleri doğramışlar ise; bugünde pkk ile aynı safta politika yaparak intikamlarını almakta, fırsatını buldukları bir savaşta aynı duyguları tekerrür ederek düşmanlarımızla müttefik olabileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
Kılıçdaroğlu’nun ermeni köklü annesinin, tutamayacağı vaatlerinin, iftiralarının, politik yalanlarının ve kayırmacılılıklarının hiçbir önemi bulunmamakta, asıl fecaat, olası bir iktidarı ya da güçlü bir muhalefetiyle mecliste etkili olmasının ardından barış ve özgürlük manipülasyonuyla pkk’ya bağımsız bir özerkliği teslim etmesidir. Zaten iktidara geldiğinde terörü kökten kurutacağından emin bir ifade kullanması ve pkk’lı teröristlerin mücadelelerine meşruiyet kazandıran açıklamalar yapması, hedefi bağımsız bir devlet kurmaktan başka hiçbir uzlaşmaya yanaşmayan pkk’ya federasyon hakkı, hatta bağımsız bir devlet tanıyacak olmasındandır.
Bugün Kılıçdaroğlu’na bayılanlar, yarın nasıl ayılacaklarını bir tahmin edebilseler; sanırım yaşayacakları dehşeti tatmamak için bugünden ölmeye razı olurlar.
Önyargıdan arınıp biraz muhakeme edilebilinse; istikbaldeki asıl tehlikenin çapulcu pkk ya da emperyalist güçler değil, Kılıçdaroğlu’lu CHP olduğu anlaşılabilecektir. Acaba gözleri oldukları halde göremeyenlerin, kulakları oldukları halde işitemeyenlerin, kalpleri oldukları halde kavrayamayanların; Kılıçdaroğlu gerçeğini fark edebilmeleri mümkün müdür?
Mühürlü insana gerçeği anlatmak, yol kesen haydutların eline silah vermeye benzer.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder