16 Haziran 2011 Perşembe

Asla BDP’li vekilleri muhatap alma…

BDP’li seçilen vekillerin; “Bizi desteklemek Öcalan’ı desteklemektir, dağdaki yoldaşlarımızı desteklemektir” tahrik edici ve meydan okuyucu açıklamaları, kendileriyle hiçbir şart ve koşulda müzakere edilmemesini, diyaloga girilmemesini, anayasa değişikliğinde taraf kabul edilmemesini, hatta selamlanılmamalarını dahi mecbur kılmaktadır.

Her ne kadar Kürt kökenli 2 milyon vatandaşımızın oyunu alarak meclise girmişlerse de, tıpkı dinlerini yok etmek isteyen Müslümanların bilinçsizce CHP’yi desteklemeleri misali gerek tehdit ve şantaj, gerekse ırki politikalarla hükümete karşı bileyledikleri Kürt kardeşlerimizi manipüle ederek kandırmaları, kesinlikle temsil yetkileri olamayacağını belgelemektedir.

Oysa pkk gibi ateist değil Müslüman olan Kürtler, laik rejimin baskısından din kardeşliği çatısı altında ikna edilip birleştirilememiş, ırki temayüllerine terk edilmiştir. Eğer gerçekler Müslüman Kürtlere anlatılabilmiş olsaydı, BDP değil o oyu, tek bir vekil çıkarabilecek destek dahi bulamazdı.

CHP’nin dayattığı değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez anayasanın temel maddeleri kalmaya devam edip milletin dileği doğrultusunda devrimleştirilmesi başarılamazsa, hiçbir sorunun ortadan kalkabilmesi mümkün değildir.

Artık başlarına Atatürk düşmanı bir eşkıya torununu getirebilen CHP’nin Atatürkçülüğü ile pkk’nın desteğiyle ayakta kalabilen MHP’nin Türk milliyetçiliği iddia ve etkilerini yitirmiş; böylece gerek din gerekse ırki olarak tartışılmaz bir hak olan halkın talepleri anayasaca teminat altına alınma zaruriyeti doğurmuştur.

Kendini meydana getiren milletinin farklılığından ürken bir rejim veya devlet, asla o milleti temsile layık olmayan bir zorbadır.

“Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” başlığı altında her din ve etnik kökenin kimliği belgelenmeli, tek bir vatandaşın dini ve ırki kökü asimile gibi bir insanlık suçuna kalkışılarak isyana teşvik edilmemelidir. Ben bir Türk olarak; nasıl ki Kürt, Arap ya da başka bir etnisiteyi kabul edebilmem söz konusu değilse, hiçbir Kürt’te Türk’e dönüştürülemez ve Türk kimliğine zorlanamaz. Onun dini ve etnik kökü kimliğinde yer almalı, devletçe koruma altına alınarak, her alanda temsile hak tanınmalı ve çoğunlukla aynı değerde tutulmalıdır.

Ben, nasıl İslam’ı kabul etmiş bir Müslüman isem; Hıristiyan’ın, Yahudi’nin, Alevi’nin, Zerdüşt’tün, Kemalist’in, ateist’in hatta satanistin de vatandaş olmalarından ötürü inançlarını özgürce yaşama ve temsil edilme hakları bulunmalıdır. Sonuç itibariyle tüm ırkları, lisanları, düşünceleri, inançları ve dinleri yaratan Allah olduğuna göre; gerekçesi ne olursa olsun hiçbir gücün zorlama hakkı bulunmamaktadır. Adaletsiz rejim, ancak adaletle yıkılır…

Tanrısı olan Allah’a inanıp iman etmiş bir Müslüman, Hıristiyan ya da Yahudi’nin laiklik gerekçesiyle tanrılarına olan iman ve inançlarını reddedip aklın üstünlüğünü kabul etme ceberutluğu gayri insani bir vahşettir. Ateist olanın laikliği ya da Kemalist olanın Atatürkçülüğü tercih hakkı nasıl meşru ise, semavi dinlere iman etmiş insanların da yaşam ve ibadet biçimleri anayasada meşru sayılmalı ve dinlerinin hükümleri doğrultusunda hiçbir kısıtlamaya gidilmeksizin özgürce yaşamaları olmazsa olmaz hayati bir hak olarak kabul görmelidir.

Milletin kendi inanç ve değerleriyle seçtikleri vekiller inançları doğrultusunda yemin etmeli, laik ve Kemalist bir anda mahkûm edilmemelidir. Dolayısıyla yapılacak anayasada yemin, her vekilin ya da vatandaşın inancına göre düzenlenmelidir.

Ancak tüm vatandaşları kapsayacak bir anayasaya ile barış sağlanacak ve her vatandaş, devleti için malını ve canını ortaya koyabilecek bir fedakârlığı hissederek, çıkarları adına ne devletini yağmalamak isteyecek ne de düşman belleyecektir. Adil olan bir devlet, her vatandaşı için kutsal sayılır.

Eğer CHP Diktatörlüğü’nün inşa ettiği anayasaya cesaret ve kararlılıkla zamanında müdahale edilebilseydi; namı olup kendi olmayan bir cumhuriyetle yönetilir, inancı ve ırkından dolayı kendi vatanlarında dışlanan ve aşağılanan bir millet topyekûn esir olmazdı. İdeolojiye dayalı yargı ve eğitim sisteminin insanlarımızı nasıl bozduğu ve suçları arttırarak cehennem oluşturduğu göz ardı edilemez. Dolayısıyla gerek pkk’yı türeten, gerek kalplerdeki vicdanı silerek merhametsizliği mukimleştiren, gerek birlik ve beraberliğimizi parçalayan, gerek dikta ettiği düşünceyle isyanları tetikleyen, gerek temel hak ve hürriyetlere yasak getiren, gerek ahlaksızlığı yayan, gerek benlikleri azdırarak şeytanlaşmaya yol açan ve gerekse acımadan halkı tepeleyecek kadar gözü dönmüş darbecileri cesaretlendiren CHP ideolojisidir. Bu sebeple düzenlenecek olan anayasanın CHP vasiyetinden çıkarılması kaçınılmazdır. Düşünülen anayasaya CHP’nin millet lehine hiçbir katkı sağlamayacağı aksine köstek olacağı daha şimdiden takındıkları tavırla ortadadır. Halkını tüketen CHP, kendini de devleti de tüketmiştir.

Seçim meydanlarında laiklik ile ilgili tek bir söz etmeyen CHP, seçimin bittiği gece “Türkiye laiktir, laik kalacak” naralarıyla asla değişmediğini ve değişmeyeceğini kanıtlamıştır. Hangi Müslüman, Hıristiyan, Yahudi veya başka bir dine mensup vatandaş, böylesi bir dayatmayı kabul edebilir? Bir avuç zorba bir azınlığın çoğunluğa hükmedebileceği yanılgısı, bölgedeki halkların başkaldırışıyla güncelliklerini muhafaza etmektedir.

Bir avuç teröristten müteşekkil BDP’nin sözde caydırıcı ahkâmıyla Kürtlere özgürlük getireceği propagandası, tamamen CHP Diktatörlüğü’nün hükümeti ve milleti anayasayla zincirlemesinden dolayı yararlandığı bir fırsattır. Vicdanında iman, inanç ve merhamet olmayan pkk gibi bir güruhun, insani değer taşıyabilmesi mümkün müdür ki katledip tehdit ettiği halkına ve diri diri yaktığı insanlarına huzur ve refah kazandırabilsin?

Ayrıca anayasada; ne cumhurbaşkanlığının ne meclisin ne de hükümetin suçluları af etme yetkileri bulunmamalıdır. Suçu azmettiren ve suçluları cesaretlendiren af, bir topluma düşmanlıktan ve güvensizlikten başka bir şey getirmez. Af, ancak mağdurların ailelerince alınabileceği istisnai bir karardır. Devletin ya da meclisin mağdur yakınlarına danışmadan suçlular lehine alacağı karar, apaçık bir haksızlık, adaletsizlik ve zalimliktir.

Anayasa, her vatandaşın ırkına yer verilmesini hükme bağlamalı; Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Ermeni, v.s gibi beyanlara göre kimlikleştirilmelidir. Herkes görecektir ki, artık pkk’nın adını kirlettiği Kürtler, kendilerini Türk olarak beyan etmekten kaçınmayacaklardır.

Dinlerin semavi ya da semavi olmadığına bakılmaksızın vatandaşın taşıdığı inançlara göre İslam, Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Kemalist, Budist, Şamanist, laik ve ateist gibi resmileştirilmeleri, özgürlüklerinin bir haklarıdır. Her inanç, diyanet kurumunda çoğunluğa göre temsil edilecek ve hiçbiri, diğerine baskı uygulamaya gerek bırakmayacak bir düzenlemeyle adaletsizliğe yer verilmemelidir. Irk gibi kimin hangi din ve inançta olacağına Allah karar verdiğine göre; devletin asimilasyonu, kaos ve savaş sebebidir. “Adalet devletin amacıdır. Sivil toplumun amacıdır. Adalet için daima mücadele edilecektir.” Alexander Hamilton

Gerek oy kullanmayanlar, gerekse meclise giremeyen muhalifler dikkate alındığında; anayasanın meclis çoğunluğu ile değil, referandum kararıyla halkın tasdikine sunulması boyunları eğdirecek ve hiç kimsenin söyleyecek bir sözü bulunmayacaktır.

Her ne kadar Ak Parti’nin 326 milletvekiliyle anayasayı referanduma götürebilecek bir çoğunluğa sahip değilse de, Allah’ın yardımı ve milletin baskısıyla eksik 4 vekilin halk yanında yer alacağına şüphem yoktur.

Dolayısıyla hükümetin; anayasa değişikliğiyle ilgili Türkiye sanki borsada pazarlanan bir şirketmiş gibi ortaklık hezeyanında bulunarak kardeşliğe hasım olan terörist BDP, statükocu CHP ve MHP ile uzlaşma arayışına girerek ne öz sulandırmalı ne de zaman kaybetmelidir. Hazırlanacak anayasa halkın onayına sunularak, kimin ne diyeceği sandıkla cevap bulmalıdır. Statükonun devamı adına demokratik argümanlarla anayasa hazırlığını manipüle etmeye çalışacakların ulumalarına kulakları tıkayıp, halkımızın her bir ferdinin memnuniyetinden öte hiçbir şey düşünülmemelidir.

Unutulmamalıdır ki kısa, öz ve anlaşılabilir bir anayasa; şüphe ve tereddütleri ortadan kaldırır, bozulan devleti diriltir…

“Adalet, mülkün temelidir.” Hz. Ömer

“Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.” Hz. Muhammed (s.a.v)

Hiç yorum yok: