Yunan, Mısır, Roma, Ermeni ve Mezopotamya mitolojilerdeki tanrı ve tanrıçaların onca saçmalığının farkına varan insanoğlunun büyük bir bölümü tek tanrı Allah’a inanıp yazdığı kadere iman etmişken; Müslüman Türkiye’de laik devletin kurucusu CHP, mitolojik dönemleri aratmayacak Kemal adlı iş, aş ve kader tanrısı peydahlayabilmiştir.
Dünyanın en güçlü süper ülkelerinde dahi iş ve aş krizi çözümlenemeyip kaderin menfi düalitesel hükmü aşılamazken; ‘işsizlik, açlık ve yoksulluk kader değildir’ diyebilen mitolojik tanrı Kemal, iradesiyle toplumsal kaderi yönlendirebileceği çıkışıyla Türkiye’de işsiz ve yoksul tek bir insanın kalmayacağını ve ilahsal kaderi değiştirebileceğini iddia edebilmektedir.
Oysa dünyanın süper gücü ABD’de “homeless” diye adlandırılan milyonlarca ABD vatandaşı sokaklar, caddeler, parklar ve kanalizasyonlar da yaşamakta, çöpleri karıştırarak karınlarını doyurmakta olmasına rağmen, tüm dünyanın önünde diz çöktüğü ve ağzından çıkacak lafa baktığı ABD, dilediği ve planladığı çareyi başaramıyor da parti teşkilatına dahi egemen olamayan Kemal’in mitolojik güçleriyle üstesinden gelebileceği efsanesinin umut doğurabilmesi, bozulmuş insanın tüm sefilliğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca nüfusu sadece 250.000 civarında olan Brunei adlı dünyanın en zengin petrol ülkesinde dahi halkın bir bölümü, Türkiye şartlarından çok daha beter bir yaşamla mücadele edebilmektedir. Ekonomik, siyasi ve askeri güç ne olursa olsun kadersel düaliteyi ters yüz çevirecek ve herkesin eşit yaşam sürmesini sağlayabilecek hiçbir güç yoktur. Şüphesiz Yaratıcı Allah diledikten sonra olmayacak da hiçbir şey yoktur…
Ne var ki sadaka ve zekâta fevkalade önem veren Müslüman milletimizin dinleri emri gereği sosyal birlikteliği temel ilke edinmelerinden açıklar kapatılabilmekte, böylece sosyal yardımlarla işsizlikten doğabilecek temel eksiklikler giderilerek, ABD gibi kapitalist ülkelerde görülen insanlık dışı ürpertici manzaralara rastlanılmamaktadır.
Ancak dini kardeşliğe, sadaka ve zekâta karşı olan mitolojik Kemal, “Sadaka kültürünü ortadan kaldıracağız” sözleriyle yoksulluğu daha da derinleştireceği ve merhameti bitireceği anlaşılmaktadır. Çünkü laik ve seküler ideolojisiyle dini her türlü “iyi” ye savaş açan ve sadece partililerini zenginleştirmeyi amaçlayan düşüncesi, Yunan mitolojisindeki baş tanrı Zeus benzeri bir tahta oturtulan Atatürk’ün CHP’yi kurarken; “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz” ilkesinin kaçınılmaz gereğindendir. Ancak CHP’nin sıradan üyeleri ve oy verenler asla bu harami dağıtımdan pay alamayacaklar, zaten alamadıkları da aşikârdır.
Yoksulluğun da kaderini değiştirmenin kendi ellerinde olduğunu vurgulayan mitolojik Kemal; “Hep birlikte bunu düzeltmek için koşacağız. Tek bir insan yatağa aç girmeyene kadar beraber koşacağız. Maden ocağında ölen işçinin ölümü kader değilse ki kader değildir, aynı şekilde açlık, yoksulluk, işsizlik, kader değildir” diyebiliyorsa, neden 40 yıllık iktidarlarında açlığı, yoksulluğu ve işsizliği gidermeyip yalnızca kendilerini güçlü ve zengin kılabilmek için milletin haklarına tecavüz ettiler; iktidarları döneminde yüzlerce insan grizu patlamaları sonucu hayatlarını kaybederken ölümlerini durduramadılar? Yoksa o zaman iş, aş ve kader tanrıları yoktu da Kemal’le birlikte mi mutlak bir egemenliğe kavuştular?
CHP iktidarının hiçbir döneminde hakça bir paylaşım gerçekleşmemiş; huzursuzluk, güvensizlik, adaletsizlik, açlık ve yokluk CHP ile özdeşleşmiştir. Çünkü din dışı ideolojileri, insanı bir yaratık değil benliksel bir tanrı seviyesinde değerlendirdiklerinden kendilerince ancak akıllı, mantıklı, pozitivist bilimci, laik anlayışlı ve çağdaş CHP’lilerin kazanmaya ve yükselmeye layık olduklarını düşünürler.
CHP’nin temelini ve gerçek hedefini sorgulamadan kozmetik söylemlerine aldananlar yıkılmaktan kurtulamazlar!
CHP’nin varolma siyasi amacı tamamen din karşıtlığı olup, ne ekonomik bir kalkınma ne ırklara ve inançlara bir saygı ne birlik ve beraberliği temelleştiren paylaşım ve yardım ne de bağımsızlık ve özgürlükle bir derdi vardır. Masonik felsefeyle, Müslüman milletimizi olumlu bilim ve akıl manipülasyonuyla dine gereksinme duymayacak hale getirmeye odaklarından, sadece oy alana kadar barışçı ve insancıl söylemlerle kandırmaya çabalarlar. Gerçekten doğru mu?
Ekonomik, siyasi ve askeri olarak tamamen Batı’ya bağımlı güttükleri politikalar yüzünden milletimize zincirler vurarak nasıl esarete mahkûm ettikleri, halkın kalkınmasını değil dinlerini yok edebilmek için bölücü-insafsız katliamlara ve baskılara giriştiklerini tek tek anlatmayacağım. Çünkü aş, iş ve yoksulluk teraneleriyle etkilemeye çalıştıkları halkımızın nasıl bir maskeyle tuzağa düşürülmek istendiğini bir örnekle kanıtlayacağım.
1939’da Batı’nın birbirlerini yıkıp döktüğü II. Dünya Savaşında yakaladığımız muazzam ekonomik, askeri ve siyasi fırsatı lehimize çevirememiş; parçalanmış Avrupa’da hiçbir varlık gösteremeyerek kalkınma hamlesini gerçekleştirememiştik. Neden? Milletin etnik kimliği ve inancıyla savaşmaktan CHP Türkiye’sini sözde dini ve etnik tehlikelerden koruyup kollama peşindeydiler.
Hâlbuki yeniden şahlanarak kaybettiğimiz vatan topraklarını geri alabilme imkânını değerlendiremediğimiz gibi, savaşa katılmamamızın avantajıyla dağılmış ve çökmüş Avrupa’yı yeniden imar edip ihtiyaçlarını giderebilmek için ticari ve sanayi seferberliğinde dahi bulunmayarak, zeki ve dinamik insanlarımızı işçi olarak Avrupa ülkelerine gönderip hem efendilerini kalkındırdılar, hem de topyekûn köleleştirdiler. Çünkü İsmet İnönü liderliğindeki CHP iktidarı, birlik ve beraberlik içinde kalkınmış lider bir Türkiye değil, lâik olsun ama fakir olsun mantığıyla sömürge bir Türkiye inşa etmeye çalışıyordu.
Lâiklik ve ırkçı bir milliyetçilik adına dini yok etme politikası bütünlüğümüze, geleceğimize, gücümüze ve umutlarımıza çok ağır darbeler indirdi, içsel baskı ve çatışmalarla sinik bir müstemlekeye mahkûm edildik. Hatta savaşın kapılarımıza dayanması üzerine 1941’de İstanbul’un tahliyesine bile başlanmıştı. Osmanlının kükreyen komutan ve askerleri, CHP devletiyle beraber korkak sünepelere dönüştü ve kaybettiğimiz vatan topraklarını tekrar uhdemize katabilmek için savaş yapmaya cesaret etmeyip, Müslüman halkını kıyan çakma kahramanların devleti kuşatıp kadrolaşmasıyla mıhlandık. Çünkü dini bütünlük ortadan kaldırılmış, modern dünyanın çıkarcı materyalizmi hâkim olmuştu. Yaşanılan Kürtlerle ilgili ırki sorunun bugünlere gelmesinin de müsebbibi CHP’dir. Harici işgal girişimlerinden kurtulduk ama dâhili işgali en acı ve dehşetiyle yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
CHP diktatörlüğünün ülkeye verdiği köklü ve büyük zararların hâlâ ceremesini çekmekte olan halkımız, ne acıdır ki bugün de aynı zihniyetin tutsak köleleri olarak dışlanmakta, lâyık oldukları lider seviyesine bir türlü ulaşamamaktadırlar.
Akılları karıştırmakta fevkalade mahir olan CHP, milletimizi bu stratejiyle mahvetmiş ve akılları karışmalarından her türlü yalana ve hileye itibar ederek, sonunda da mitolojik tanrılığa kalkışan Kemal’e güven duyabilmişlerdir.
Vicdanı ve muhakeme yetisi olan hiçbir insan, Allah’a ve Resulüne iman etmiş hiçbir Müslüman CHP saflarında olamaz, hangi şart ve koşulda olursa olsun bırakın destek vermeyi, düşüncelerinde oluşabilecek bir ‘acaba’yı dahi şeytani addetmeleri; insanlıklarının ve Müslümanlıklarının kaçınılmaz bir zorunluluğudur.
Nasıl ki şeytandan dost olunamaz, iyilik ve fayda beklenemez ise; satanist olmayanlar CHP’nin adımlarını takip etmesin…
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.” Nur.21
“Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” Lokman.33
Ayrıca Obama’nın emrine itaat eden Başbakan Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu İsrail’le ilişkiye geçirterek sıcağı sıcağına özürsü gizli görüşmesini bir ihanet olarak telakki ediyor, böylesi bir yenilgiye şahit olmaktansa ölmeyi tercih edeceğimi vurguluyorum. “Yardım almaya alışanlar emir almaya da alışırlar” Sultan IV. Murat
“Ruhunu kaybeden dünyayı kazansa ne çıkar.” Victor Hugo
4 Temmuz 2010 Pazar
CHP mitolojisinin iş, aş ve kader tanrısı…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder