11 Nisan 2018 Çarşamba

Beşar Esed suçlu değildir!

Çünkü o, suçlunun ötesinde bir lanetlidir ve şeytanın insan endamındaki fiziki bir görüngesidir. Dolayısıyla ne affedilebilmesi ne bağışlanabilmesi ne de tövbesi mümkün olmadığından suçlu kavramı içinde telakki edilemez.

Suçlu olan Esed’in canavarlıklarına sessiz kalarak izlemekle yetinebilen devletler, milletler, topluluklar ve sokaklardaki insanlardır. Bu sebeple kendilerini görünüşlerinden dolayı insan zannedenlerin nasıl yaşadıkları, hayatta insan olamadıkları suskunluklarıyla kanıtlıdır.

Doğu Guta’lı masumların hunharca katledilişlerini ve çığlıklarını duymazlıktan gelen insanoğlu, ne çocukların cansız bedenlerini taşıyan babaların çığlıklarıyla ürperdi; ne de baba ve analarının cansız bedenlerinin başında ağlayan çocukların hıçkırıklarıyla sızlanarak Esed’i hakkettiği çukura gömebildi.

Yaptıkları tek şey nefsi odaklı çıkarlarıyla gövde gösterileri; birbirlerine caka atmaları; egoistlikleri; gürleyip yağmayarak vicdanları doğramaları; haksızlık ve adaletsizlikte şeytanla yarışmalarıdır. Oysa insan, sözünü ettiği, kalbinin sızladığı ve gözünden döktüğü yaşlarının gereğini uygulayandır!

Feryatlar yeri göğü inletip hayvanlar bile gözyaşı dökerken; hayvandan daha aşağı mahlûklara dönüşmüş dünya insanlarının yürekleri dağlanmayabildi; nefsi menfaatleri uğruna insanlığı az bir bedel karşılığı satabildiler.

Esed lanetlisinden geri kalmayan ve şeytanlıktaki hamiliğini sürdüren Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani, işlenen vahşetlerin içinde dibine kadar yer almış olmalarından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendileriyle dostluk ve müttefikliklerini sürdürebilmesi insanlığa ve Doğu Guta’lılara bir ihanet, ümmete bir yüz karalık; İslam’a riyakârlık ve şeytanlığı meşrulaştırmaktır.

"Kişi dostunun dini üzeredir.” Hz. Muhammed

Suriye ile ilgili Astana’da kurgulanan tiyatroyla Esed’i muhafaza edebilmek için Türkiye’yi tuzağa düşüren Rusya ve İran öyle şeytandırlar ki, verdikleri cüretle kimyasal gaz kullanılmasını sağlayarak insanlığa meydan okuyabilmişlerdir. Böylece Suriyelilerin ellerini kollarını bağlamak suretiyle direnişini kırarak avlanabilmelerine zemin hazırlatan Astana mutabakatının görünüşteki amacının fiiliyatta tam tersi gerçekleştirilmektedir.

Diğer zalim ABD’ye karşı Türkiye gibi bir ülkeyi fahişe misali kullanan Rusya, dostu PYD/YPG’ya sırt çevirerek Zeytin Dalı Operasyonuna destek vermesi Esed lehine öyle bir manipülasyondur.ki, ABD’ye karşı güç gösterisi olduğu kadar Türkiye’yi Esed ile müttefik kılabilmekten başka bir şey değildir. Zaten Rusya’nın şehid kanlarıyla sulanmış Afrin’in Esed’e teslim edilmesini istemesi niyetini ortaya koymuştur.

Böylece ABD adlı bir beladan sakınalım derken, Rusya adlı belanın dişleri arasına öyle mahkûm olmuşuz ki, dolaylı yollardan zalim Esed’e göz kırpar duruma düşmüşüzdür. ABD’nin kucağından Rusya’nın kucağına geçtik ama Allah’a dayanıp güvenemedik. Neden biliyor musunuz; seküler-laik devlette, hâkimiyetin Allah da olduğuna inanılmamasından! Onun için ya Rusya ya da ABD gizli ilahımız olmuştur.

Bir taraftan Rusya ve İran ile müttefiklik kurup diğer tartan Esed’e düşmanlık yapmak trajikomiktir. Bir taraftan Rusya ve İran ile dost olup diğer taraftan çocukların katledilişini kınamak ve uğradıkları vahşetlerden dolayı ağlayıp sızlamak trajikomediliktir. 

Ekonomik çıkarlar ve beşeri korku insanlığı öyle biçip tüketmiştir ki, zalimlere teşvik vermiştir. Kınamaktan öteye gidilememiş; salya sümük ağlamaktan beri bir mücadeleye girişilememiş; yakınmak ve bağırmaktan fazla bir meydan çıkışı gerçekleştirilememiş; sözde otorite merkezlerinden yaptırım kararları çıkarılmış ama uygulanamamış; diplomatik menfaatler gözetilerek insanlığın ruhu sökülmüş; şantaj ve tehditlerle yürekler korkuyla kaplanmış; alttan alta sürdürülen politik işbirliklerinden insanlığa boş verilmiş; bedel ödemekten çekinen devletler bedeli mazlumlara ödetmiş ve insanlık ölmüştür 

Ancak her şeyi görüp gözeterek karar veren Allah, fani dünyada mazlumları felaketlere duçar kılarken ebedi bir mükâfatla onurlandırmış; zalimleri de ebedi bir cehennemle aşağılamıştır
.  
Dolayısıyla insanlık adına gerekçesi her ne olursa olsun ne Rusya ne de İran’la herhangi bir iş yapabilmenin ilk kuralı yapmamaktır.

 “İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun. Al-i İmran 175

“De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.” Tevbe 51


Biz, her şeyi bir kadere göre yarattık. Kamer 49

Hiç yorum yok: