18 Nisan 2018 Çarşamba

Arap Birliği çok tehlikelidir…

Ama cesaretleri yoktur!

Fani dünya için haçlı-siyonist’lerin odalığına razı olmuş öyle fahişelerdir ki, nefsi kazanımları adına batıllıkta sınır tanımamaktadırlar. 

Her ne kadar halklar değil devletler ise de,  dizginlememelerinden aynı paydadadırlar.

İslam kimliği taşısalar da vahye karşı düşmanlıkları öyle sinsidir ki, tıpkı fizikken görünmeyen şeytanın dehşetsi varlığından farksızdırlar. Şeytanında Allah’a inandığı ve rabbi olduğuna iman ettiği baz alınırsa, Arap Birliğinin şeytanlığı anlaşılabilecek aleniliktedir.

Irktaki şeditlilikleri milletsel bağlılıklarını had sayfaya çıkarmış; kendilerinden olmayanı söz ile istismar etmelerinden ümmetin küfre karşı mağlup olabilmesi için her türlü kalleşliği ve ihaneti içselleştirebilmişlerdir.

Dini değil ırki bir milliği gözetmeleri özde İslam çatısından çıkmalarına sebep olmuş olsa da, sözdeki Müslüman kimliklerinden ümmet içindeki varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Ancak bu varlıkları fitne amaçlı olup, Müslüman toplumları pezevenkleri olan haçlı-siyonist’lere yem etmek istemekten başka bir şey değildir.

İslam düşmanlarına ayak uydurabilmek için kendini yontan Arap Birliğinden Müslüman’ca bir duruş ve direniş beklemek imkânsızdır. Onlar küfür ile iman arasında gidip gelir, böylece inkârlarını iyice arttırarak neye dönüştüklerini dahi kestiremezler. Vahyin buyruklarına değil Allah’a olan inanç ve imanı reddedip nefsin üstünlüğü kabul eden batıl düşüncelerin kurallarına göre varlık sürdüren taşeron hatta fahişesel bir kurumdur. Dolayısıyla pezevenkleri aleyhine siyaset yapmaz ama Müslümanları onlara peşkeş çekerler.

Öyle ki, Müslüman Türk Milleti’ne olan hasetliklerinden I. Dünya Savaşları sırasında Osmanlı Devletini nasıl İngilizlere satarak binlerce Müslüman askerimizi öldürdükleri ve katlettirdikleri malumdur.  Maalesef bugünde aynı ihaneti işlemekten geri durmamakta; Müslümanların ve Müslüman Türk Milletinin aleyhinde saf tutmuş haçlı-siyonistlerin yanında yer alarak, fahişeliklerini sürdürebilmektedirler.

Arap Birliğinin, Türkiye’nin yaptığı Zeytin Dalı Operasyonundan rahatsızlık duyarak, haçlı-siyonist elebaşı ABD işbirliğiyle PYD/YPG’nın yerine kendi askerlerini sınırımıza konumlandırma planları başkaca bir delile ihtiyaç bırakmamaktadır.

Ezeli ve ebedi İslam düşmanı haçlı-siyonistlerin güçlü, hâkim ve yenilmez oldukları zannında olan Arap Birliği, aslında Allah’ın ayetlerinde buyurduğu gibi o kadar zayıf, korkak, sefil ve güçsüzdürler ki, fahişelikten öte hiçbir cesaretleri olmadığından layık oldukları kaderlerinin gereği gibi aşağılıktırlar.

Mimari dehasıyla barınaklar yapan örümceği ya da termitleri düşünün! Uzaktan bakıldığında ağlarıyla ördükleri öyle kale kapıları inşa ederler ki, yıkılmaz sanırsın. Ancak yanına varıp üflediğiniz ya da ellerinizle dokunduğunuz zaman nasıl parçalanırlarsa, haçlı-siyonistlerin ve Arap Birliğinin de sağlam düşünülen iktidarları öyledir. Lakin iman etmiş bir Müslüman olarak onlara dokunmaya cesaret edemeyip diz çökerek tutsaklıklarına razı olunursa; Allah ne yardım eder ne zilletten kurtarır ne de karşılarında hor ve hakir kalmaktan sakındırır.
   
Başını Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın çektiği Arap Birliği, haçlı-siyonist güçlerin fahişeleri olmayıp destek vermeselerdi; tek bir Müslüman ülkesi işgal edilemez, toplu kıyımlar yaşanmaz, ne ABD ne İsrail ne de Esed gibi zalimler cesaretlenemez ve tek bir Müslüman küfrün çizmeleri altında çiğnenmezdi!

Neden kâfirlerin değil de münafıkların cehennemin en alt katına mahkûm oldukları idrak edilebildiğinde, münafıkların kâfirlerden yetmiş kat daha tehlikeli oldukları kavranabilecek; böylece Arap Birliğinin İslam adına ne denli münafık olduğu anlaşılabilecektir.

Hatırlarsanız 2015 yılında ölen Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın ölümüne ABD çok üzülmüş; hatta azılı İslam hasmı Dışişleri Bakanı John Kerry, Suudi Kralının ölümünden büyük üzüntü duyduğunu dile getirerek, uzun yıllardır ABD’nin cesur bir ortağı olduğunu ifade eden övgüsüyle gerçeği ortaya koymuştu.

Unutulmamalıdır ki, öncelikli düşman münafıklar olmalıdır. Kâfir imana gelir ama münafık asla! O hainliği ve nankörlüğü meslek edinmiş öyle sapkındır ki, Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı bildiği halde nefsine uyarak şeytana meyledebilmiştir.

“Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. Nisa 145

"Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” Nur 47


 “Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzab 48

Hiç yorum yok: