24 Ocak 2015 Cumartesi

Müslümanların asıl düşmanı münafıklardır!



Ama Müslüman kimlik taşımaları düşmanlıklarını öyle perdelemektedir ki, tıpkı fizikken görünemeyen şeytanın dehşetsi varlığı gibidirler. Şeytanında Allah’a inandığını ve rabbi olduğuna iman ettiğini hatırlatmak isterim!   

Ya da şifa bulabilmek için güven duyulan hastaneye gidilir; iyileşmeyi beklerken öyle bir enfeksiyona kapılıp gözle görülmeyen mikroorganizmaların saldırılarına uğramak suretiyle ölümle karşılaşılır ki, şifa vereceği sanılan hastane katil olur. İşte Müslüman sanıp rabbin Allah’a karşı sadakat bekleyip hak ve adaletle hükmetmesini umduğun münafıklarda, o mikroorganizmalardan farksızdırlar.

Ezeli ve ebedi İslam düşmanı haçlı-siyonistlerin güçlü, hakim ve yenilmez oldukları zannedilir. Oysa onlar, Allah’ın ayetlerinde buyurduğu gibi o kadar zayıf, korkak, sefil ve güçsüzdürler ki, değil bir Müslüman topluma saldırmayı, sokaktaki bir Müslüman’a bile inançlarından ötürü diklenmeye cesaret edemezler.

Mimari dehasıyla barınaklar yapan bir örümceği düşünün! Uzaktan bakıldığında ağlarıyla ördüğü öyle kale kapıları inşa ederler ki, yıkılmaz sanırsın. Ancak yanına varıp üflediğiniz ya da ellerinizle dokunduğunuz zaman nasıl parçalanırlarsa, haçlı-siyonistlerin de sağlam düşünülen iktidarları öyledir. Lakin iman etmiş bir Müslüman olarak onlara dokunmaya cesaret edemeyip diz çökerek tutsaklıklarına razı olursan; Allah ne yardım eder ne zilletten kurtarır ne de karşılarında hor ve hakir kalmaktan sakındırır.
    
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” Tevbe 14

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suudi Kralının ölümünden büyük üzüntü duyduğunu dile getirerek, uzun yıllardır ABD’nin cesur bir ortağı olduğunu ifade eden övgüsü, ne anlama geliyor?

ABD önderliğindeki haçlı kuvvetlerinin Müslüman toplumlara saldırıp çocuk-kadın-yaşlı demeden katletmesi, ülkelerini işgal etmesi, yurtlarından göçe zorlaması, en ağır işkencelere uğratması, Müslüman kadınların ırzlarına geçerek hamile bırakması ve köleleştirmesidir. İsrail’in onlarca yıldır Filistinlileri katletmesi, zulmetmesi, açlığa mahkûm etmesi, aşağılamasıdır. Dünyada istiklal adına direniş gösteren her Müslüman’ı ve ülkeyi hunharca katletmesi ve işgal etmesidir. “Cihadın Hıristiyan Uygarlığı için en büyük şer” ilkesiyle Müslümanların bağımsızlık mücadelesine karşı savaştır.

Suudi Arabistan gibi münafık ülkeler, haçlı-siyonist güçlerle ortaklığa girişmeyip destek vermemiş olsalardı, tek bir Müslüman ülkesi işgal edilemez, toplu kıyımlar yaşanmaz ve tek bir Müslüman, küfrün çizmeleri altında çiğnenmezdi!

“Allah’a ve Peygambere inandık ve itaat ettik” diyenlerin, neden küfrün saflarına katılabildiklerini biliyor musunuz;  inanmamış münafık olduklarından!

"Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” Nur 47

Sözlerindeki ile kalplerindeki seçimleri farklı olan münafıklara karşı savaş kaçınılmazdır. Dolayısıyla İslam Devleti’nin ve diğer mücahid grupların savaşarak cezalandırdığı hainler Müslüman değil münafık ve fasıkların ta kendileridirler. Bunların tamamını yok etmeden İslam egemenliğini sağlam bir zeminde inşa edebilmek risklidir. 

Unutulmamalıdır ki, mücadelesi asıl zor olan haçlı-siyonist saflarında yer almış münafık ve fasıklardır. Müşriklerle mücadele çok kolaydır, örümceğin ağlarıyla inşa ettiği binayı yıkmaktan daha basittir.  Çünkü hem yardım ve destekle ilgili Allah’ın apaçık vaadi vardır hem de münafık ve fasıklar gibi akıl karıştırıcı İslam kimliği taşımamaktadırlar.
  
Öncelikli düşman münafıklar olmalıdır. Kâfir imana gelir ama münafık asla! O hainliği ve nankörlüğü meslek edinmiş öyle sapmışlardır ki, Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı bildiği halde nefsine uyarak şeytanı dost edinebilmiştir.
 
Aşırıcılık dedikleri nedir bilir misiniz; Allah’a ve hükümlerine aşk ve tazimle kayıtsız-şartsız imandır. Aşırıcılığa yani imana karşı olan sadece kâfirler mi; İslam kimliği taşıyan birçok liderde iman etmiş Müslüman olmaya karşıdırlar. Küfür ile iman ya da hak ile batıl arasında yol tutturmaya çalışan münafıklar, Allah’ın hükmettiği gibi değil kendilerinin istediği bir din anlayışının benimsenmesini isterler. Bu sebeple Allah’ın emrettiği cihadı terör olmakla aşağılayarak suçlarlar.

Ey Müslüman! Öncelikli düşmanın münafıklardır. İnandığını iddia ettiği halde Allah’ın indirdiği hükümleri gerek siyasette gerek ticarette gerekse sosyal hayatta yol edinmeyen münafıktır. Allah’ın dost olmayı yasakladığı hıristiyan, yahudi ve İslam karşıtlarını dost edinerek müttefik olanlar münafıktır. Allah yolunda savaşarak İslam’ı egemen kılmaya çalışan cihad ehlini teröristlikle suçlayan münafıktır. İmana karşı küfrün safında yer alan münafıktır. Allah’tan daha çok haçlı-siyonist güçlerden korkarak zarar görecek endişesi taşıyanlar münafıktır. Küfre karşı imanı üstün tutabilmek amacıyla cihad yapmayan yahut cihad ehlinin yanında durmayan münafıktır.

Neden kâfirlerin değil de münafıkların cehennemin en alt katına mahkûm olduklarını idrak edebildiğinizde, münafıkların kâfirlerden yetmiş kat daha tehlikeli olduklarını kavrayabilecek; böylece cihad ehlinin savaştıkları ve öldürdüklerinin Müslüman değil münafık olduklarını anlayabileceksiniz. Eğer hidayete erdirilmiş Müslümanlardan iseniz!  
    
Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. Nisa 145    

Hiç yorum yok: